10 Mar 2009 11:58 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:35

'ERGENEKON YANDAŞI YILIŞIKLAR!..' KAVGA BÜYÜYOR!.. MUSTAFA KARAALİOĞLU'NDAN VATAN YAZARLARINA ÇOK SERT YANIT!..

Mustafa Karaalioğlu, 24 TV'de yayınlanan Başbakan röportajında "çanak soru sordular" eleştirisine zehir zemberek cevap verdi!..



Madem konu açıldı...


Başbakan Erdoğan'la 24'te yaptığımız söyleşi her açıdan ses getirdi. Birçok gazeteye manşet dahil haber oldu, bir çok köşe yazarı da o konuşmaya atıfta bulundu. Konuşmayı 24 için yaptığımız için, başka nerelerde alıntı yapıldığı da aslında önemli değil. Ancak, o alıntıları yapan gazetelerin bazı yazarlarının röportaj üzerinden yürüttükleri kampanya bunu hatırlatmayı zorunlu kılıyor.

Kolayca tahmin edileceği gibi bu gazeteler Doğan Grubu'na aittir. Hem neredeyse konuşmanın tamamını iktibas ettiler, hem de 'sorular çanaktı' kabilinden sözlerle karaladılar.

Ortada röportajdan öte bir durum olduğu anlaşıldığına göre yazmak da farz oldu.

Övünmek gibi olmasın ama biz bu tür röportajlarda ustayız. Son örnekte de görüldüğü gibi yaptığımız konuşmalar gündem yaratır. Gururları bunu kabul etmeyenler bile konuşmamızı manşetlerine taşımak zorunda kalırlar. Kimseye de çanak tutmayız çünkü meslek ahlakımızda böyle bir alışkanlık yoktur. Gazeteciliği çanakçılık, yağdanlık ve yandaşlıktan ibaret bir meslek olarak gören ve hep öyle yapanlar bunu anlayamaz. 'Biz olsak böyle bir röportajı çanak tutmadan yapamazdık' diye düşündüklerinden, başkalarına da o şablonu yakıştırıyorlar.

Gazetelerinde, köşelerinde yaptıkları gazeteciliği de görüyoruz. Yandaşlıkları mesleğin yüzünü kızartıyor. CHP basın bürosuna dönüştürdükleri yazı işleri masalarıyla, CHP parti bültenlerine dönüşen köşe yazılarıyla hallerini ibretle izliyoruz.

Bu tayfanın öfkesi o kadar dizginlenemez hale geldi ki; Başbakanla konuşup ona küfretmeyeni gazeteciden saymamaya başladılar.


Militanlaştılar... Bizi 'çanak soru sordunuz' diye eleştirirken de aslında şunu söylemek istiyorlar: Hazır Erdoğan'ı karşınızda bulmuşken neden küfretmediniz?

Gerçekte istedikleri bu olduğu için sorduğumuz soruların bir tanesini bile eleştiremeden sadece çanak lafını geveleyip durdular. Çoğunun röportajı izlemediği anlaşılıyordu. Ama ne gam! İzlemeden, okumadan, anlamadan/dinlemeden sayısız defalar konuşup yazdıkları bir sır değil ki!

Kaldı ki, Başbakan'la oturup kalktıkları zamanlar ona neler sorduklarını da biliyoruz. Aklımda kalanın sadece yılışık bir yaranma gülüşü olduğunu söyleyeyim de gerisini siz anlayın. Röportaj adı altında zaman zaman Baykal'la yaptıkları fikir teatisi de cümlenin malumu.

Peki bu adamlar sadece CHP militanı mıdır? Onlara sadece 'CHP medyası' demek, içinde bulundukları atmosferi izaha yeter mi?

Bu, 'bağımsız, demokrat, araştırmacı ve dürüst gazeteciler'in Tayyip Erdoğan'a hakaretten başka bir ortak noktaları da Ergenekon yandaşlığıdır. Birinin bile Ergenekon Terör Örgütü aleyhine tek satır oynattıkları görülmemiştir. Davayı sulandırmak, küçümsemekten başka...

Malzememiz bu...

Gelelim işin esasına...

Gerçek şu ki, merkez medya vasfını kaybeden, eskiyen bir gazeteci sınıfıyla karşı karşıyayız. Kabil-i muhatap olmaktan çıkmışlardır. Yazdıklarına, TV ekranlarında söylediklerine bakın; hepsini alt alta toplayın isabet kaydettikleri tek tahmin yoktur. Türkiye'nin dönüşümü ve değişimine dair ileri sürdükleri tek iddia isabet kaydetmemiştir.

22 Temmuz öncesi seçim tahminleri, Cumhurbaşkanı'nı halkın seçmesini sağlayan referanduma karşı tavırları, Malezya palavrası, mahalle baskısı kampanyası, parti kapatma davası ittifakı, ılımlı İslam fasaryası ve nihayet Ergenekon'u durdurma çabaları... El attıkları, başlattıkları, ortak oldukları kampanyaların hepsi fiyaskoyla sonuçlandı. Bu kadar çuvallayan bir gruba, bırakın 'merkez medya' demeyi 'medya' bile denmez.

Hepsi bir yana... Ellerinde ve alınlarının ortasında silsen silinmez 28 Şubat kiriyle dolaşanların başkalarının gazeteciliğine laf etmeleri için önce mesleği bırakmaları lazımdır.

Röportaj, çanak çömlek bahane... Mezarlıktan geçerken ıslık çalmalarına da bakmayın siz. Öfkeleri korkularından. Yeni medyada yerlerinin olmadığını, sözlerinin, yazdıklarının para etmeyeceğini biliyorlar. Yalanla, sansasyonla, spekülasyonla, acımadan her türlü kötülüğü yapabilme imtiyazıyla yürüttükleri meslek hayatlarının sonu geldi, farkındalar.

Bundan sonra, medyanın temiz, ahlaklı ve ilkeli kesiminden 'meşruiyet' edinmekte zorlanacaklar, yalnızlaşacaklar. Kimlikleri yalnızlıklarından tanınacak.

Mustafa Karaalioğlu/ Star