05 Tem 2008 13:26 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:09

ERGENEKON SAVCISININ ODASINDA 2,5 SAAT!..CAN DÜNDAR 6 AY BEKLETTİĞİ YAZIDA "O GÜN"Ü ANLATTI!..

Can Dündar,Ergenekon soruşturmasının ünlü savcısı Zekeriya Öz ile 6 ay önce yaptıkları ve 2,5 saat süren görüşmeyi yazdı.Görüşmede neler konuşuldu,"Beni hedef göstermişsiniz" diyen savcıya Dündar'ın cevabı ne oldu?..

ERGENEKON SAVCISININ ODASINDA 2.5 SAAT


Bu yazıyı yazmak için 6 ay bekledim. "Soruşturmanın selameti" açısından...
Yargıya saygımdan...
Geçen süreçte, "çetenin kanıtı bombalar" imha edildi.
Kimlerin ne zaman gözaltına alınacağı hükümet yanlısı gazetelerde önceden açıklandı.
Açıklanmamış iddianamenin belgeleri kitap halinde yayımlandı.
Ve iddialar, iddianameden önce gazetelerde çarşaf çarşaf yer aldı.

İkinci ÖzERGENEKON SAVCISININ ODASINDA 2,5 SAAT!..CAN DÜNDAR 6 AY BEKLETTİĞİ YAZIDA "O GÜN"Ü ANLATTI!.. - Resim : 1
Ocak sonu bu köşede "İkinci Öz" başlıklı bir yazı yazmıştım.
"Ergenekon sorgulaması"nın başına Zekeriya Öz getirilince soyadlarının aynı olmasından yola çıkarak, 30 yıl önce benzer bir davayla Doğan Öz´ün uğraştığını hatırlatmıştım.
"Şiddet eylemlerini kışkırtan bir örgütün devlet aygıtını kendi amacına uygun bir şekilde dönüştürmeye çalıştığını" söyleyen bu aydın savcı, Kontgerilla´yı keşfettikten 2 ay sonra öldürülmüştü.
30 yıl kaybeden Türkiye´nin önünde yeni bir şans vardı şimdi...

Soruşturma karargâhında
Yazı yayımlandıktan 1 ay kadar sonra savcılığa davet edildim.
26 Şubat günü, Beşiktaş´taki cumhuriyet savcılığına ifade vermeye gittim.
Üst kattaki odada iki masa vardı; masalardan birinde oturan nazik bir savcı, beni davet eden savcının o gün gelemediğini belirtti; "İfadenizi Zekeriya Bey alacak" dedi.
"Ergenekon Davası"nın ünlü savcısı Zekeriya Öz´le böylece tanıştım.
Önce ortamı tarif edeyim:
İnsan, "Cumhuriyet tarihinin en büyük davalarından biri" için kalabalık bir savcılar heyetinin koca bir salonda binlerce dosya arasında arı kovanı gibi çalıştığını hayal ediyor.
Değil.
Karşılıklı iki masanın ancak sığabileceği, çok küçük bir oda...
Böylesi bir soruşturma için üzeri fazlaca "temiz" masalar...
İstanbul´un en güzel manzaralarından birine baktığı halde örtülü duran pencereler...
Arada vurulan kapıda geçerken uğrayanlar ve sürekli cevap verilmek zorunda kalınan telefonlar...
İki kez hatırlatılmasına rağmen geciken çay servisi...

`Hedef?´
Tanıştığımızda Savcı Öz, oturduğu koltukta dosya okuyordu. Dosyanın içinde "İkinci Öz" yazım olduğunu fark ettim.
Memnuniyetsiz bir yüz ifadesiyle doğrudan lafa girdi:
"Beni hedef göstermişsiniz" dedi.
"Tersine" dedim; "...geçmişteki deneyimler ışığında ve bu davanın selameti açısından iyi korunmanız gerektiğini düşünüyorum. Bunun Türkiye için bir umut olabileceğini yazdım."
Yazının niyeti konusunda aynı görüşte değildi.
Dışişleri Bakanı´nın "Bu davaya dikkat" demecinden sonra Ergenekon savcılığına atandığı yolundaki (daha sonra düzelttiğim) satırlarımı da iddiasına kanıt olarak gösteriyordu.
Ama ilginçtir; oraya bu konu için davet edilmediğimi söyledi.
Asıl davet gerekçesi, bugün soruşturduğu çetenin adını taşıyan bir kitaba 10 yıl önce imza atmış olmamdı. Celal Kazdağlı ile birlikte yaptığımız "Ergenekon" araştırmasıyla (İmge, 1997) ilgili bilgi almak istiyordu.
"Ne biliyorsak, hepsini kitapta yazdığımızı" söyledim. Orada yazılı olanları kısaca özetledim.

Tespih ve bulgular
Laf açıldıkça, bir savcı ile bir avukatın da tanıklık ettiği bizim "ifade", "derin" bir sohbet