29 Tem 2008 11:17 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:10

'ERGENEKON İDDİANAMESİ VE GAZETECİLİK!.. ' İSMET BERKAN MEDYAYI HEM ELEŞTİRDİ HEM UYARDI!...

Bizler ne iddia makamı olup suçlayabiliriz ne de savunma makamı olup iddianameyi eleştirmeye, hatta çürütmeye kalkışabiliriz.

Ergenekon iddianamesi ve gazetecilik


Gazetelerin Ergenekon iddianamesini nasıl yansıttıklarını dikkatle takip etmeye çalışıyorum. Bir yandan da iddianameyi gazetelerin aracılığı olmaksızın okuyorum.
Bu noktada, yani artık dava açıldıktan sonra, biz gazetecilerin iddiaları ve bilgileri yansıtırken çok dikkatli olmamız gerektiğini düşünüyorum. Bizler ne iddia makamı olup suçlayabiliriz ne de savunma makamı olup iddianameyi eleştirmeye, hatta çürütmeye kalkışabiliriz.
Bu noktadan itibaren gazete ve gazeteci olarak bizim görevimiz, iddianamedeki haber unsuru taşıyan bilgileri okuyucularımıza aktarmaktan ibaret olmalı. Davaya müdahale, davayı yönlendirme gibi izlenimler bırakamayız, gazetecilik bunları hiç içermez, bence bu çeşit yorumlara girmek köşe yazarları için bile yasaklı alan olmalıdır. Davanın nerede görüleceği belli, üç hâkimli bir Ağır Ceza Mahkemesi´nde. Davayı buranın dışında, gazete sayfalarımızda ve halkın önünde görmeye, sonuçlandırmaya çalışmamalıyız.


İddianameyi haber olarak yansıtırken de bence bazı ölçütlerimiz olmalı. Örneğin birtakım gizli tanıkların anlattıklarını savcının anlatımı veya savcının resmi suçlaması olarak yansıtmamalıyız. Bizim yapmamız gereken, eğer o tanığın söyledikleri haber değeri taşıyorsa, bunları tanığın ağzından haber yapmaktır.
İddianame dikkatle okunduğunda bazı ayrımlar net olarak ortaya çıkıyor. Örneğin, iddianamede İstanbul´daki Gazi olayları veya Sabancı suikastıyla ilgili kimi tanık anlatımları var ama bunlar iddianame içinde suçlamaya dönüşmemiş, sanıklardan hiçbirine bu somut suçlar nedeniyle bir ceza talebinde bulunulmamış. O zaman bunu da aynı açıklıkla yazmalıyız haberlerimizde ve daha da önemlisi sunumlarımızda.


Bu davanın Cumhuriyet tarihinin en önemli davası olduğunu söyleyip duruyorum. Bu öneminden ötürü de dava kamuoyunun da çok ilgisini çekiyor, herkes her köşe başında bu konuyu konuşuyor.


Ve korkarım bir yanılsama yaşanıyor. Toplumun büyük çoğunluğu belki de hayatlarında ilk kez bir ceza yargılamasının bütün ayrıntılarını öğreniyor. Oysa aynı çoğunluk, bizdeki yargılamaların televizyon dizileri veya Amerikan filmlerindeki yargılamalar gibi olduğunu sanıyor olmalı.


Savcının davasıyla doğrudan ilişkisi ilk bakışta sezilemeyen kimi bilgi ve anlatımları neden iddianamesine aldığını konuşmaya başladık hemen ve buradan eleştiriler yapılıyor.


Oysa Türk adli sisteminde bu her zaman böyle olmuştur, savcılar iddianamelerine buldukları her şeyi koymaya, onları çorbaya çevirmeye çalışmışlardır. Kim bilir belki de bu yargılama biter bitmez bu konuyu adam gibi tartışırız, belki bu sayede savcılarımızın daha derli toplu iddianame yazmaları sağlanır.


Ancak bu seferki iddianame derli toplu değil diye, kimseyi ilgilendirmeyen ve davayla doğrudan ilgisi olmayan kimi ayrıntıları içeriyor diye bu davanın özü ortadan kalkmıyor.


Burada biz gazetecilerin dikkat etmesi gereken şey, iddia-savunma eşitliğini bozucu davranışlardır. Dengeyi biri veya diğeri lehine bozmaya çalışırsak, bilerek veya bilmeyerek, davanın sonucunu da etkilemeye çalışmış oluruz.


Haberlerimizde ve özellikle de onların sunumunda bu eşitliğe özen göstermeliyiz.


İSMET BERKAN-RADİKAL

http://jjma