19 Eyl 2009 06:26 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:52

ERDOĞAN'IN GENEL YAYIN YÖNETMENLERİNE VERDİĞİ İFTARDA NELER KONUŞULDU? BAŞBAKAN DOĞAN GRUBU İLE G.Y.Y'NE NASIL DAVRANDI? VERGİ CEZASI SORULDU MU?

Perşembe akşamı Başbakan Erdoğan'ın İstanbul´da 41 Genel Yayın Yönetmenine verdiği yemekte çok renkli anlar yaşandı.

Başbakan yorgun ancak özgüven doluydu

Perşembe akşamı Başbakan, İstanbul´da 41 Genel Yayın Yönetmenine verdiği yemekte çok renkli anlar yaşandı. Başbakanın neler söylediğini haberlerden izlemişsinizdir. Ben bu tatil günü sizlere işin dedikodulu tarafını anlatmak istiyorum. Örneğin, Doğan grubu Genel Yayın Yönetmenlerine nasıl davrandı, Ceza konusunda herhangi bir soru soruldu mu ? Neler yenildi? Yemekler güzel miydi?

Yarın Bayram başlıyor. Şimdiden tüm okurlarımı kutlar, sağlıklı nice bayramları birlikte geçirme dileklerimi sunmak isterim.

İşin protokol yanını bitirdikten sonra, sizlere bugün Başbakan´ın iftar yemeğinin perde arkasından söz etmek istiyorum. Haftasonu ve Bayram bir araya gelince, 4 günlük uzun tatil çıktı. Kimse ciddi konularla ilgilenmek istemez.

Başbakan ile uzun süredir karşılaşmamıştım.

Bilinçli olarak araya mesafe koyduğunu biliyordum. İftara davet gelince, gitmemezlik edemezdim. Ancak biraz çekimserdim. Başbakan´ın günü hiç belli olmaz. Eğer size kızdıysa gün olur yüzünüze bakmaz ve görmezden gelebilir.

BAŞBAKAN DOĞAN GRUBU İLE NELER KONUŞTU...

Zaten herkesin merakı da buydu. Doğan Grubunun Genel Yayın Yönetmenlerine nasıl davranacağı gözleniyordu.

Beklenen olmadı ve Başbakan, Ertuğrul Özkök başta olmak üzere, herkese çok sıcak davrandı. Hal hatır sordu ve yeni bir ilişki düzeni kurmak istediğinin (veya bana öyle geldi) işaretlerini verdi. Örneğin Özkök´e takıldı. Hepimiz, Hürriyet Genel Yayın Yönetmeninin hac yazılarını söz konusu yapacağını bekledik. Ancak Başbakan, maç esprilerini tercih etti.

Bu arada beni hayret ettiren, Doğan grubunun dışındaki Genel Yayın Yönetmenlerinden hiç birinin ceza konusuyla ilgili bir soru sormamalarıydı. Sanki böyle bir şey yokmuş gibi davranıldı. Ancak genel havayı yansıtmam gerekirse, iktidar ile Doğan gurubu arasındaki ilişkilerde sanki bir yumuşama sürecine girilmiş gibi bir ortam var. Başbakan´ın vücut dilinden tutun da, Ankara´dan gelen mesajlar sanki bir orta yol aranıyormuş izlenimi yaratıyor. Ancak burası Türkiye, rüzgarın ne zaman nerede değişeceğini kimse bilmez.

ÜÇ ÇOCUK VE TEĞET ´TEN VAZ GEÇMİYOR..

Galiba hem oruç, hem de yoğun iş temposu nedeniyle yüzü yorgun görünüyordu. Buna karşılık, Kürt açılımından söz ederken birden bire özgüveni artıyor, ses tonu dinçleşiyor ve heyecanlanıyor.

"Artık yola çıktık, geriye dönemem" sözünü sık sık tekrarladı. Genel yaklaşımı, Turgut Özal´ın açılımlarına benziyordu. Ne yapmak istediğini, nereye gitmeyi planladığını bilen ve kararlı bir görüntü verdi.

41 Genel Yayın Yönetmeni arasında kimi tanıdık, ancak bir bölümü yeni, isimlerle birlikteydik. Genelde bu tip toplantılarda show yapanlar vardır. Bu defa kimse show yapmadı. Sorular netti ve net yanıtlar alındı.

Başbakan özellikle bu Kürt açılımında destek istediğini saklamadı. Sohbet havasındaydı. Espri yaptı ve sürekli şekilde "Gelin bu işi birlikte yürütelim" çağrısında bulundu. Kendine müttefik aradığı besbelli. Hatta bu çerçevede, CHP´nin peşini bırakmamakta da kararlı. MHP´nin Bahçeli´sinden ümidi kesmiş, ancak CHP´nin Baykal´ı ile görüşmekte ısrarlı.

İşin en haber yönünü, İsmet Berkan sordu ve aldığımız yanıt, manşetlere çıktı. Başbakanın eski inadının sürdüğünü de gördüm. Hala ısrarla, krizin teğet geçtiğini ve her ailenin üç çocuk sahibi olması gerektiğini söylüyor.

Benim en çok dikkatimi çeken nokta, bütün gece bir tek Avrupa Birliği sorusunun sorulmamasıydı. Oysa bundan kısa bir süre öncesine kadar, bu tip toplantılarda AB´den başka bir şey konuşulmazdı.

Neresinden bakarsak bakalım, bu yöndeki rüzgarlarda değişiyor.

MÖNÜYÜ KİM YAPTI BİLEMEM ANCAK GÜZELDİ
Ne yedik, ne içtik ?

İftar başlangıcında dua okunmadı.

Başbakan teker teker herkesin elini sıktı ve yerine oturdu.

Kulağına saatin geldiğini fısıldadılar. "Afiyet olsun"deyip suyla orucunu açtı.

Geleneksel hurma-peynir-pastırma-zeytin tabağının ardından önce Taba adlı bir çorba geldi. İlk defa karşılaştım, ancak çok farklı ve lezzetliydi.

Ardından zeytinyağlı fasulye, hemen yanında su böreği geldi.

Beğendili et ve tatlı...

Genelde su ve kola içildi...

Doğrusunu söylemek gerekirse, Başbakan çorbadan hemen sonra konuşmaya başlayınca, ister istemez yemek ikinci dereceye düştü. Yine de zengin ve lezzetli bir mönüydü. Dışardan alınmamış, Başbakanlığa bağlı ekip tarafından hazırlanmış.


Mehmet Ali Birand/POSTA