25 Ara 2013 08:37
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:50
Erdoğan’ın Fethullah Hoca söyleminin şifreleri!
Hürriyet yazarı Sedat Ergin, Başbakan Erdoğan- Fethullah Gülen tartışmasının şifrelerini köşesine taşıdı!
Erdoğan’ın Fethullah Hoca söyleminin
şifreleri
“KARDEŞLERİM gurbet hasrettir. Hasret bedeli, faturası çok
ağırdır” diye söze girdi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 14 Haziran
2012 tarihinde Onuncu Türkçe Olimpiyatları için Türk Telekom Arena
Stadı’nı hıncahınç doldurmuş on binlerce insana hitap ederken.
“Biz gurbette olup şu vatan topraklarının hasreti içinde
olanları aramızda görmek istiyoruz” diye konuşmasıyla birlikte
stadyumda yer yerinden oynadı. Muazzam bir duygu yoğunluğu
yaşanıyordu. Devam etti Başbakan:
“Gurbet aynı zamanda garipliktir. Zaten oradan anlamını
yükleniyor. Onun için de biz garipliğe tahammül edemeyiz. Diyoruz
ki, bu sıla hasreti artık bitmelidir, bitsin istiyoruz.”
* * *
Bu, Amerika’da yaşayan Fethullah Gülen’e artık Türkiye’ye
dönmesi yolunda yapılan açık bir çağrıydı. Başbakan, bu çağrıyı
Gülen cemaatinin en iddialı organizasyonlarından birinde, bu
harekete gönül vermiş insanların önünde yapıyordu.
Herhalde o gün stadyumda kendisini ayakta alkışlayanlardan hiç
kimse, Başbakan’ın bir buçuk yıl sonra “gurbetteki garipliğine
tahammül edemediği” Fethullah Gülen’e, kendisine beddua ettiği
gerekçesiyle şu yanıtı vereceğini tahmin edemezdi:
“Biz Müslüman’a lanetle emrolunmuş bir topluluk değiliz. Biz
Müslüman’ın hidayetinin artması için dua ederiz, laneti için değil.
Lanet Müslümanlar arasında öyle berbat bir tezgâhtır ki, bumerang
gibi döner onu yapana gider”. (22/12, Trabzon) Keza, 12 Eylül 2010
anayasa referandumunda sonucun yüzde 58 gibi bir çoğunlukla ‘evet’
çıkmasından sonra ünlü ikinci balkon konuşmasında desteği için
“okyanus ötesi”ne teşekkür eden Erdoğan’ın günün birinde Gülen’i,
dolaylı ifadelerle Atlantik ötesinde
hazırlanan uluslararası bir komplonun maşası olmakla suçlayacağı da
düşünülemezdi.
* * *
Geçen hafta başlayan yolsuzluk soruşturması dalgasının en
önemli sonucu, hükümet ile Gülen cemaati arasında köprülerin
tümüyle atılması oldu. Gelinen noktada Erdoğan’ın cemaati ağır
ifadelerle eleştirmekten artık kaçınmadığını görüyoruz.
Başbakan, bunu iki şekilde yapıyor. Bazen “beddua” örneğinde
olduğu gibi, Gülen’e açıktan yükleniyor. Ancak hasmının üstüne daha
çok dolaylı ifadelerle gitmeyi tercih ediyor. Bu gibi hallerde
bazen karşı taraf, adı telaffuz edilmese de, suçlamayı üstüne
alıyor ve hemen Başbakan’a yanıt veriyor. Erdoğan’ın cumartesi günü
Ordu’da “Devlet kurumlarının içerisine sinenler, bilesiniz ki
ininize gireceğiz ininize, didik didik edip devlet içindeki bu
örgütleri teşhir edeceğiz” şeklindeki sözlerine, Gülen’in ertesi
günü herkul.org sitesinde konuyu “in” meselesine getirip
“seviyesizlik” diye yanıt vermesi, bu tür mesaj teatisinin çarpıcı
bir örneğidir.
Gülen hareketinin sözcüsü konumundaki Zaman gazetesi de
Başbakan’ın eleştirilerinden nasibini sıkça alıyor. Örneğin,
cumartesi günü bu kez Ünye’deki konuşmasında “Bugün bir tane gazete
yazmış, İspanya’da iktidar partisini polisler basmış. Ne olmuş, ne olmuş? Bir defa bu başlığı atarken edepli
ol edepli... Bu, bu şekilde verilmez. Polis denetleyecekse usulü
vardır” diye hiddetle seslendiğinde, mesajın adresini anlamak için
aynı günkü Zaman’ın birinci sayfasında tepede iki sütundan verilen
ve Başbakan’ın kürsüden telaffuz ettiği manşeti görmek gerekiyor
Aynı gazetenin Gezici gençle ile polis arasında kardeşlik temasını
işleyen tanıtım kampanyasına duyduğu kızgınlığı da gizlemiyor
Başbakan: “Birileri bilbordlara yazmış kardeş olacağız, bir tarafa
Geziciyi koymuş, bir tarafa polisimizi... İyi güzel, bu nasıl
kardeşlik ki öbür taraftan kardeşini lanetleyeceksin, beddua
edeceksin... Yani sizin kardeşliğiniz elinde molotofkokteyli ile
dolaşanlara mı? Biz sabrediyoruz, sabredeceğiz, ancak devletin içindeki çeteleşmeye de müsaade
etmeyeceğiz.” (22 Aralık Trabzon)
YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYIN
YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYIN