ERDOĞAN'IN EĞİLMEYEN KARAKTERİ İŞLERİNE GELMİYOR!
Başbakan'ın başdanışmanı Yalçın Akdoğan, Erdoğan'ı hedef alan kitlelerin onu kontrol altına almak istediğini söyledi.
Yalçın Akdoğan, Erdoğan'ı diktatör gibi göstermeye çalışan kitlelerin işlerini gördükten sonra Erdoğan'ı kontrol altına almak istediklerini yazdı.
Dindar kesime yönelik atılan adımların önünün kesilmek istendiğini bunların bir dayatma olarak gösterildiğini analiz etti..
İşte Akdoğan'ın o yazısı...
Her hükümet, her siyasetçi, her başbakan eleştirebilir, yanlış yapabilir, tartışılabilir. Menderes de, Özal da, Demirel de, Erbakan da hem çok büyük kitlelerin desteğini alarak büyük işler yapmışlardır, hem de yine büyük kitlelerin eleştirilerine maruzkalmışlardır. Türkiye’nin AK Parti iktidarında her alanda ulaştığı nokta başka hiçbir dönemle kıyaslanmayacak durumdadır.
Buna rağmen kimi üslup, kimi yaklaşım, kimi icraatlar sebebiyle bugün Erdoğan bir ‘diktatör’ gibi konumlandırılmaya çalışılıyor. ,
Erdoğan’ın üslubunu eleştiren liberal kalemlere soruyorum, Allah aşkına bu büyük bir zulüm değil midir?
Erdoğan’a yönelik bir halk ayaklanması çıkarmak isteyenler demokratik bir Türkiye mi istemektedir?
Gezi parkında protestoda bulunan gençler, çevreciler, sanatçılar bir tarafta tutulursa onlarca şehirde anında organize olup kamu binalarına saldıran, parti binalarını yakan, hükümeti devirmeye yönelik tertibin içinde oldukları anlaşılanlar neyin nesidir? Bunlar masum kalabalıkların içine karışanlar değildir, masum insanları yedeklerinde tutarak, onları maskeleyerek başka provokasyonlara girişenlerdir.
27 Nisan’da Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olmasını darbe sebebi gösteren zihniyetin bir benzeri bugün demokrat geçinen çevrelerden çıkıyor. Erdoğan aday olmadığını açıklamalıymış yoksa Türkiye’de iç savaş çıkarmış... Hem dayatma diye yaygara yapacaksın, hem de kendin dayatma içine girecek, milletin iradesine karşı ahkam
keseceksin...
Aslına bakılırsa bu büyük tezgahın ayak sesleri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Başbakan’a ‘katil, terörist’ diye ağır hakaretler sıralamasıyla anlaşılmıştı.
Bunu takiben ve olayın bir gün öncesinde bir Türk büyüğünün ‘yaşam tarzı dayatması’ uyarısı geldi.
Ulusalcı cephenin üretmeye çalıştığı yeni model 28 Şubat’a liberal, demokrat, muhafazakar bazı çevrelerin farklı gerekçelerle alet olması çok hazindir.
“Hükümet bir türlü yeni kuşak toplum kesimlerinin tepkisini anlamadı” diyenler asıl kendileri büyük resmi görmemekte
direniyorlar.
İsteniyor ki, Erdoğan Türkiye’nin onlarca yıllık bütün sorunlarını çözsün, Kürtlerin, Ermenilerin, Alevilerin, azınlıkların meselelerinin üzerine gitsin ama dindar kitlenin meselelerine el atmasın...
İsteniyor ki, Erdoğan yol yapsın, baraj yapsın, köprü yapsın ama İHL yapmasın. İsteniyor ki Erdoğan milletin çöpüyle, suyuyla, parkıyla ilgilensin ama kültüre, sanata karışmasın.
Hep kucaklasın, hep sineye çeksin, hep empati yapsın, hep alttan alsın ama hiç eleştirmesin, hiç sorgulamasın, hiç dik durmasın... Kendisine oyveren kitlenin değil vermeyen kitlenin hissiyatından, taleplerinden hiç ayrılmasın...
Başbakan 10 yıl önce de aynı kişi değil miydi? Açın gazete sayfalarına bakın, bugün yöneltilen eleştirilerin daha fazlası o gün söyleniyordu. Sistem normalleştikçe dindar kesime yönelik atılan adımlar hemen bir ‘dayatma’, ‘İslamlaşma’, ‘mahalle baskısı’ gibi yansıtılarak ön kesilmeye çalışılıyor.
Erdoğan’ın eğilmeyen, teslim olmayan, zillet göstermeyen karakteri, bugün birilerinin işine gelmiyor. “İşimizi gördük, şimdi bu karakteri ezelim ki kendi kontrolümüze alalım” diye düşünen varsa fena halde yanılır.
Büyük kitlelerin demokrasi enerjisini hayata geçiren bu liderdir, bu karakterdir.
Erdoğan kendisine yönelik eleştirileri nazara aldığı, halkın hissiyatına ve tepkisine pozitif karşılık verdiği için partisini yüzde 50’lere taşıyabildi.
Ancak Erdoğan’ın üslubundan değil siyasi varlığından rahatsız olanlara eyvallah edecek de değiliz.
Yalçın Akdoğan / Star
Yalçın Akdoğan'ın yazısının tamamını okumak için tıklayın