20 Nis 2018 11:00
Son Güncelleme: 24 Kas 2018 02:10
Erdoğan'ın avukatları o sözleri böyle savundu: İfade özgürlüğü şoke edebilir
Aydınlar kendilerine, "Vicdansız, hain, ahlaksız, adi, terör yardakçısı" diyen Erdoğan'a 1 lira değerinde manevi tazminat davası açmıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Afrin operasyonuna karşı çıkan ve
milletvekillerine mektup gönderen 170 aydın hakkında, "Vicdansız,
hain, ahlaksız, adi, terör yardakçısı" demişti. Bunun üzerine
aralarında Baskın Oran ve Şanar Yurdatapan’ın da olduğu aydınlar
Erdoğan aleyhine 1 TL manevi tazminat talebiyle dava
açmışlardı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hakkında aydınların açtığı 1 lira değerindeki tazminat davasında savunma yapan avukatlar, Erdoğan'ı, "İfade özgürlüğü şoke edici veya rahatsız edici bilgi ve düşünceler için de uygulanır" diyerek savundu.
Erdoğan'ın avukatı Ahmet Özel, mahkemeye gönderdiği savunmasında şunları kaydetti:
“Düşünce özgürlüğü, demokrasinin temel ilkesidir. AİHM’e göre ifade özgürlüğü, devletin veya nüfusun bir bölümü için saldırgan, şok edici veya rahatsız edici bilgi ve düşünceler için de uygulanır. Bunlar çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleridir. Bunlar olmaksızın demokratik toplum olmaz.”
Cumhuriyet'ten Kemal Göktaş'ın haberi aynen şöyle devam ediyor:
Düşünce özgürlüğü açısından tarihinin en karanlık dönemlerinden birini yaşayan Türkiye’de, sorumluluk piramidinin zirvesinde oturan Erdoğan adına söylenen bu sözler, yaşadığımız günlerin gerçek-üstü ironisi niteliğinde. Erdoğan’ın konuşmasının “ifade özgürlüğü kapsamında” değerlendirilmesi gerektiğini savunan Özel, yukarıda alıntılanan savunmasını yaptı. AİHM’nin hakaret içeren sözleri düşünce özgürlüğü kapsamında görmediğini bildiği için ek olarak Erdoğan’ın konuşmasında isim vermemesini de savunma argümanı yaptı. Özel’e göre Erdoğan “tanımadığı davacılara karşı özel bir husumetle” değil, şehitler verdiğimiz günlerde milletin hislerine tercüman olmak için bu açıklamayı yapmıştı. Davacıların avukatlarının bu savunmaya yanıtında ise “Erdoğan bu sözlerle bizim müvekkillere hakaret etmediyse kime hakaret etti?” diye soruldu.
Teröre destek...
Erdoğan’ın avukatının savunmasında “saldırgan, şok edici, rahatsız edici” açıklamaların dahi düşünce özgürlüğü sayılmasını savunmasından daha ironik olan ise avukatın aydınlara yönelttiği suçlamalar. Müvekkilinin açıklamalarını düşünce özgürlüğü olarak savunan avukat, “Devletin terörle mücadele ederken haksız ve ölçüsüz eleştirilmesinin terör örgütlerine moral ve motivasyon sağlayabildiğini” savunup “Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde teröre doğrudan veya dolaylı destek mahiyetinde açıklamalar, düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilmemektedir” dedi. Üstelik bir adım daha ileri giderek davacıların “dava dilekçesindeki benzer ithamları için yasal haklarımızı saklı tutuyoruz” ifadesini kullanarak Erdoğan’a dava açma “cüretini” gösteren aydınlara yönelik yeni bir davanın sinyalini verdi. Erdoğan daha önce de “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildiriye imza atan akademisyenlerle ilgili benzer açıklamaları nedeniyle Oran’ın açtığı davaya da aynı savunmayı göndermiş ve mahkeme o savunmaya itibar ederek davayı reddetmişti. Şimdi emsal gösterdiği bu savunmayla yeniden ret kararı verilmesini istiyor. AİHM’nin düşünce özgürlüğü ihlalleri ile ilgili aleyhine karar verdiği ülkeler sıralamasında 281 kararla Türkiye geliyor. Türkiye bu alanda açık ara farkla önde, çünkü Türkiye’yi 39 kararla Rusya, 37 kararla Fransa ve 35 kararla Avusturya izliyor. TGS verilerine göre 149 gazeteci halen cezaevinde. Sınır Tanımayan Gazeteciler’in raporuna göre Türkiye 180 ülkenin yer aldığı basın özgürlüğü sıralamasında 155. sırada yer alıyor. Freedom House da Türkiye’nin basın özgürlüğü sıralamasını 154. sırada ve ilk defa “özgür olmayan ülke” kategorisinde veriyor. Bu veriler, Erdoğan’ın savunması ve yargı kararları birlikte okunduğunda, düşünce özgürlüğünün yönetilenlerin yönetenleri eleştirmesinin güvencesi olduğu yönündeki evrensel gerçek, Türkiye’de “yönetenlerin yönetilenlere istediğini söyleme özgürlüğü” olarak tecelli etmiş oluyor.
Yanınızdaydık beyefendi, yargılanıyorduk
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağır ifadelerine karşı dava açan aydınlar arasında yer alan Şanar Yurdatapan, Cumhurbaşkanı’na tarihi bir hatırlatmada bulundu. Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken 6 Aralık 1997’de Siirt’te yaptığı bir konuşmada okuduğu “Minareler süngü, kubbeler miğfer, Camiler kışlamızdır, müminler asker” dizeleri ve “Göğsümü gere gere söylüyorum, benim referansım İslamdır” sözleri nedeniyle Diyarbakır DGM’ce TCK’nin 312/2. maddesinden 10 ay hapse mahkûm edilmişti. Erdoğan’ın hapse girmesine neden olan sözlerini Düşünceye Özgürlük serisinden çıkan kitapçıklarda yayımlayan aydınlar arasında Yurdatapan’ın yanı sıra gazeteciler Sadık Albayrak, Abdurrahman Dilipak ve Ahmet Kekeç ile yayıncı Ahmet Remzi, Cengizhan Atakul, Abdülmelik Fırat, Ali Nesin, Cevat Özkaya, Hasan Celal Güzel yer alıyordu. Bu kitapçıklara karşı açılan dava Basın Affı adı verilen 4454 sayılı yasa ile düşünce, aydınlar bu defa o zamana kadar yayımladıkları 1 kitap ve 48 kitapçığı Düşünceye Özgürlük 2000 adlı yeni bir kitapta toplayıp bir daha yayımladı. Bunun üzerine 4 mahkemede, DGM, Ağır Ceza, Asliye Ceza ve Gen. Kur. Askeri Mahkemesi’nde 4 dava açıldı. Aydınlar, Erdoğan’ın suçuna iştirak ettikleri için DGM’de yargılandılar. Yurdatapan, Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, Erdoğan’ın, eski TCK’nin 312. maddesinden hüküm giydiğini anımsatarak “Aynı madde şimdiki TCK’nin 216. Maddesinde düzenleniyor. Ve şimdi biz, savaşa karşı bildiri yayımlayan 170 kişi, onun hakkımızda kullandığı nefret söylemi nedeniyle aynı maddeden yargılanmasını talep ediyoruz. Beyefendi hep diyor ya: ‘Ey sözde insan hakları savunucuları. Ben bir şiirden ötürü hapse girdiğimde siz neredeydiniz?’ Yanınızdaydık beyefendi, suçunuza katıldığımız için DGM’de yargılanıyorduk” dedi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hakkında aydınların açtığı 1 lira değerindeki tazminat davasında savunma yapan avukatlar, Erdoğan'ı, "İfade özgürlüğü şoke edici veya rahatsız edici bilgi ve düşünceler için de uygulanır" diyerek savundu.
Erdoğan'ın avukatı Ahmet Özel, mahkemeye gönderdiği savunmasında şunları kaydetti:
“Düşünce özgürlüğü, demokrasinin temel ilkesidir. AİHM’e göre ifade özgürlüğü, devletin veya nüfusun bir bölümü için saldırgan, şok edici veya rahatsız edici bilgi ve düşünceler için de uygulanır. Bunlar çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleridir. Bunlar olmaksızın demokratik toplum olmaz.”
Cumhuriyet'ten Kemal Göktaş'ın haberi aynen şöyle devam ediyor:
Düşünce özgürlüğü açısından tarihinin en karanlık dönemlerinden birini yaşayan Türkiye’de, sorumluluk piramidinin zirvesinde oturan Erdoğan adına söylenen bu sözler, yaşadığımız günlerin gerçek-üstü ironisi niteliğinde. Erdoğan’ın konuşmasının “ifade özgürlüğü kapsamında” değerlendirilmesi gerektiğini savunan Özel, yukarıda alıntılanan savunmasını yaptı. AİHM’nin hakaret içeren sözleri düşünce özgürlüğü kapsamında görmediğini bildiği için ek olarak Erdoğan’ın konuşmasında isim vermemesini de savunma argümanı yaptı. Özel’e göre Erdoğan “tanımadığı davacılara karşı özel bir husumetle” değil, şehitler verdiğimiz günlerde milletin hislerine tercüman olmak için bu açıklamayı yapmıştı. Davacıların avukatlarının bu savunmaya yanıtında ise “Erdoğan bu sözlerle bizim müvekkillere hakaret etmediyse kime hakaret etti?” diye soruldu.
Teröre destek...
Erdoğan’ın avukatının savunmasında “saldırgan, şok edici, rahatsız edici” açıklamaların dahi düşünce özgürlüğü sayılmasını savunmasından daha ironik olan ise avukatın aydınlara yönelttiği suçlamalar. Müvekkilinin açıklamalarını düşünce özgürlüğü olarak savunan avukat, “Devletin terörle mücadele ederken haksız ve ölçüsüz eleştirilmesinin terör örgütlerine moral ve motivasyon sağlayabildiğini” savunup “Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde teröre doğrudan veya dolaylı destek mahiyetinde açıklamalar, düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilmemektedir” dedi. Üstelik bir adım daha ileri giderek davacıların “dava dilekçesindeki benzer ithamları için yasal haklarımızı saklı tutuyoruz” ifadesini kullanarak Erdoğan’a dava açma “cüretini” gösteren aydınlara yönelik yeni bir davanın sinyalini verdi. Erdoğan daha önce de “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildiriye imza atan akademisyenlerle ilgili benzer açıklamaları nedeniyle Oran’ın açtığı davaya da aynı savunmayı göndermiş ve mahkeme o savunmaya itibar ederek davayı reddetmişti. Şimdi emsal gösterdiği bu savunmayla yeniden ret kararı verilmesini istiyor. AİHM’nin düşünce özgürlüğü ihlalleri ile ilgili aleyhine karar verdiği ülkeler sıralamasında 281 kararla Türkiye geliyor. Türkiye bu alanda açık ara farkla önde, çünkü Türkiye’yi 39 kararla Rusya, 37 kararla Fransa ve 35 kararla Avusturya izliyor. TGS verilerine göre 149 gazeteci halen cezaevinde. Sınır Tanımayan Gazeteciler’in raporuna göre Türkiye 180 ülkenin yer aldığı basın özgürlüğü sıralamasında 155. sırada yer alıyor. Freedom House da Türkiye’nin basın özgürlüğü sıralamasını 154. sırada ve ilk defa “özgür olmayan ülke” kategorisinde veriyor. Bu veriler, Erdoğan’ın savunması ve yargı kararları birlikte okunduğunda, düşünce özgürlüğünün yönetilenlerin yönetenleri eleştirmesinin güvencesi olduğu yönündeki evrensel gerçek, Türkiye’de “yönetenlerin yönetilenlere istediğini söyleme özgürlüğü” olarak tecelli etmiş oluyor.
Yanınızdaydık beyefendi, yargılanıyorduk
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağır ifadelerine karşı dava açan aydınlar arasında yer alan Şanar Yurdatapan, Cumhurbaşkanı’na tarihi bir hatırlatmada bulundu. Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken 6 Aralık 1997’de Siirt’te yaptığı bir konuşmada okuduğu “Minareler süngü, kubbeler miğfer, Camiler kışlamızdır, müminler asker” dizeleri ve “Göğsümü gere gere söylüyorum, benim referansım İslamdır” sözleri nedeniyle Diyarbakır DGM’ce TCK’nin 312/2. maddesinden 10 ay hapse mahkûm edilmişti. Erdoğan’ın hapse girmesine neden olan sözlerini Düşünceye Özgürlük serisinden çıkan kitapçıklarda yayımlayan aydınlar arasında Yurdatapan’ın yanı sıra gazeteciler Sadık Albayrak, Abdurrahman Dilipak ve Ahmet Kekeç ile yayıncı Ahmet Remzi, Cengizhan Atakul, Abdülmelik Fırat, Ali Nesin, Cevat Özkaya, Hasan Celal Güzel yer alıyordu. Bu kitapçıklara karşı açılan dava Basın Affı adı verilen 4454 sayılı yasa ile düşünce, aydınlar bu defa o zamana kadar yayımladıkları 1 kitap ve 48 kitapçığı Düşünceye Özgürlük 2000 adlı yeni bir kitapta toplayıp bir daha yayımladı. Bunun üzerine 4 mahkemede, DGM, Ağır Ceza, Asliye Ceza ve Gen. Kur. Askeri Mahkemesi’nde 4 dava açıldı. Aydınlar, Erdoğan’ın suçuna iştirak ettikleri için DGM’de yargılandılar. Yurdatapan, Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, Erdoğan’ın, eski TCK’nin 312. maddesinden hüküm giydiğini anımsatarak “Aynı madde şimdiki TCK’nin 216. Maddesinde düzenleniyor. Ve şimdi biz, savaşa karşı bildiri yayımlayan 170 kişi, onun hakkımızda kullandığı nefret söylemi nedeniyle aynı maddeden yargılanmasını talep ediyoruz. Beyefendi hep diyor ya: ‘Ey sözde insan hakları savunucuları. Ben bir şiirden ötürü hapse girdiğimde siz neredeydiniz?’ Yanınızdaydık beyefendi, suçunuza katıldığımız için DGM’de yargılanıyorduk” dedi.