Erdoğan'ın avukatları o sözleri böyle savundu: İfade özgürlüğü şoke edebilir
Aydınlar kendilerine, "Vicdansız, hain, ahlaksız, adi, terör yardakçısı" diyen Erdoğan'a 1 lira değerinde manevi tazminat davası açmıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Afrin operasyonuna karşı çıkan ve
milletvekillerine mektup gönderen 170 aydın hakkında, "Vicdansız,
hain, ahlaksız, adi, terör yardakçısı" demişti. Bunun üzerine
aralarında Baskın Oran ve Şanar Yurdatapan’ın da olduğu aydınlar
Erdoğan aleyhine 1 TL manevi tazminat talebiyle dava
açmışlardı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hakkında aydınların açtığı 1 lira
değerindeki tazminat davasında savunma yapan avukatlar, Erdoğan'ı,
"İfade özgürlüğü şoke edici veya rahatsız edici bilgi ve düşünceler
için de uygulanır" diyerek savundu.
Erdoğan'ın avukatı Ahmet Özel, mahkemeye gönderdiği savunmasında
şunları kaydetti:
“Düşünce özgürlüğü, demokrasinin temel ilkesidir. AİHM’e göre ifade
özgürlüğü, devletin veya nüfusun bir bölümü için saldırgan, şok
edici veya rahatsız edici bilgi ve düşünceler için de uygulanır.
Bunlar çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleridir.
Bunlar olmaksızın demokratik toplum olmaz.”
Cumhuriyet'ten Kemal Göktaş'ın haberi aynen şöyle devam ediyor:
Düşünce özgürlüğü açısından tarihinin en karanlık dönemlerinden
birini yaşayan Türkiye’de, sorumluluk piramidinin zirvesinde oturan
Erdoğan adına söylenen bu sözler, yaşadığımız günlerin gerçek-üstü
ironisi niteliğinde. Erdoğan’ın konuşmasının “ifade özgürlüğü
kapsamında” değerlendirilmesi gerektiğini savunan Özel, yukarıda
alıntılanan savunmasını yaptı. AİHM’nin hakaret içeren sözleri
düşünce özgürlüğü kapsamında görmediğini bildiği için ek olarak
Erdoğan’ın konuşmasında isim vermemesini de savunma argümanı yaptı.
Özel’e göre Erdoğan “tanımadığı davacılara karşı özel bir
husumetle” değil, şehitler verdiğimiz günlerde milletin hislerine
tercüman olmak için bu açıklamayı yapmıştı. Davacıların
avukatlarının bu savunmaya yanıtında ise “Erdoğan bu sözlerle bizim
müvekkillere hakaret etmediyse kime hakaret etti?” diye
soruldu.
Teröre destek...
Erdoğan’ın avukatının savunmasında “saldırgan, şok edici, rahatsız
edici” açıklamaların dahi düşünce özgürlüğü sayılmasını
savunmasından daha ironik olan ise avukatın aydınlara yönelttiği
suçlamalar. Müvekkilinin açıklamalarını düşünce özgürlüğü olarak
savunan avukat, “Devletin terörle mücadele ederken haksız ve
ölçüsüz eleştirilmesinin terör örgütlerine moral ve motivasyon
sağlayabildiğini” savunup “Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde
teröre doğrudan veya dolaylı destek mahiyetinde açıklamalar,
düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilmemektedir” dedi. Üstelik
bir adım daha ileri giderek davacıların “dava dilekçesindeki benzer
ithamları için yasal haklarımızı saklı tutuyoruz” ifadesini
kullanarak Erdoğan’a dava açma “cüretini” gösteren aydınlara
yönelik yeni bir davanın sinyalini verdi. Erdoğan daha önce de “Bu
Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildiriye imza atan
akademisyenlerle ilgili benzer açıklamaları nedeniyle Oran’ın
açtığı davaya da aynı savunmayı göndermiş ve mahkeme o savunmaya
itibar ederek davayı reddetmişti. Şimdi emsal gösterdiği bu
savunmayla yeniden ret kararı verilmesini istiyor. AİHM’nin düşünce
özgürlüğü ihlalleri ile ilgili aleyhine karar verdiği ülkeler
sıralamasında 281 kararla Türkiye geliyor. Türkiye bu alanda açık
ara farkla önde, çünkü Türkiye’yi 39 kararla Rusya, 37 kararla
Fransa ve 35 kararla Avusturya izliyor. TGS verilerine göre 149
gazeteci halen cezaevinde. Sınır Tanımayan Gazeteciler’in raporuna
göre Türkiye 180 ülkenin yer aldığı basın özgürlüğü sıralamasında
155. sırada yer alıyor. Freedom House da Türkiye’nin basın
özgürlüğü sıralamasını 154. sırada ve ilk defa “özgür olmayan ülke”
kategorisinde veriyor. Bu veriler, Erdoğan’ın savunması ve yargı
kararları birlikte okunduğunda, düşünce özgürlüğünün yönetilenlerin
yönetenleri eleştirmesinin güvencesi olduğu yönündeki evrensel
gerçek, Türkiye’de “yönetenlerin yönetilenlere istediğini söyleme
özgürlüğü” olarak tecelli etmiş oluyor.
Yanınızdaydık beyefendi, yargılanıyorduk
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağır ifadelerine karşı dava açan aydınlar
arasında yer alan Şanar Yurdatapan, Cumhurbaşkanı’na tarihi bir
hatırlatmada bulundu. Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı
iken 6 Aralık 1997’de Siirt’te yaptığı bir konuşmada okuduğu
“Minareler süngü, kubbeler miğfer, Camiler kışlamızdır, müminler
asker” dizeleri ve “Göğsümü gere gere söylüyorum, benim referansım
İslamdır” sözleri nedeniyle Diyarbakır DGM’ce TCK’nin 312/2.
maddesinden 10 ay hapse mahkûm edilmişti. Erdoğan’ın hapse
girmesine neden olan sözlerini Düşünceye Özgürlük serisinden çıkan
kitapçıklarda yayımlayan aydınlar arasında Yurdatapan’ın yanı sıra
gazeteciler Sadık Albayrak, Abdurrahman Dilipak ve Ahmet Kekeç ile
yayıncı Ahmet Remzi, Cengizhan Atakul, Abdülmelik Fırat, Ali Nesin,
Cevat Özkaya, Hasan Celal Güzel yer alıyordu. Bu kitapçıklara karşı
açılan dava Basın Affı adı verilen 4454 sayılı yasa ile düşünce,
aydınlar bu defa o zamana kadar yayımladıkları 1 kitap ve 48
kitapçığı Düşünceye Özgürlük 2000 adlı yeni bir kitapta toplayıp
bir daha yayımladı. Bunun üzerine 4 mahkemede, DGM, Ağır Ceza,
Asliye Ceza ve Gen. Kur. Askeri Mahkemesi’nde 4 dava açıldı.
Aydınlar, Erdoğan’ın suçuna iştirak ettikleri için DGM’de
yargılandılar. Yurdatapan, Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada,
Erdoğan’ın, eski TCK’nin 312. maddesinden hüküm giydiğini
anımsatarak “Aynı madde şimdiki TCK’nin 216. Maddesinde
düzenleniyor. Ve şimdi biz, savaşa karşı bildiri yayımlayan 170
kişi, onun hakkımızda kullandığı nefret söylemi nedeniyle aynı
maddeden yargılanmasını talep ediyoruz. Beyefendi hep diyor ya: ‘Ey
sözde insan hakları savunucuları. Ben bir şiirden ötürü hapse
girdiğimde siz neredeydiniz?’ Yanınızdaydık beyefendi, suçunuza
katıldığımız için DGM’de yargılanıyorduk” dedi.