ERDOĞAN'A VAHİY Mİ İNDİ? ESAD'DAN CUMHURİYET'E ŞOK AÇIKLAMA!
Suriye lideri Beşşar Esad, Başbakan Erdoğan'ın mezhepçi duruşunun ilişkileri kopardığını öne sürdü. İşte Cumhuriyet'teki röportajın devamı..
Suriye lideri Beşşar Esad, Başbakan Erdoğan ile ilişkilerinin nasıl kötüleştiğini Cumhuriyet gazetesinden Utku Çakırözer'e anlattı. Yapılan röportajın ikinci kısmı şöyle:
- Suriye lideri Beşşar Esad ile röportajımızın düşürülen Türk uçağından sonra ikinci ağırlıklı konusunu, yakın zamana kadar çok yakın olduğu Başbakan Tayyip Erdoğan ile ilişkilerinin durumu oluşturdu. Arap Baharı'nın Suriye sınırına dayanmasından bu yana Erdoğan, Suriye liderine karşı mesafe koyarak ona çok ağır eleştiriler yöneltmekteydi. Esad, Cumhuriyet'e aralarındaki ilişkinin nasıl koptuğunu şöyle anlattı:
- Siz ve Başbakan Erdoğan ailelerinizle birlikte tatil yapacak kadar yakındınız. Ne oldu da bu hale geldiniz?
- Bunu anlamak için sorulması gereken şudur: Kim değişti? Ben mi, o mu? Bölgemizde yaşanan değişime bakarak bazı sonuçlar çıkarabilirsiniz. Örneğin çevremizdeki ülkelere bir bakın. Suriye'nin İran, Irak ve Lübnan ile ilişkilerinde bu süreçte hiçbir değişiklik olmadı. Şimdi bir de tersine bakın. Türkiye'nin İran, Irak, Lübnan ve Ürdün ile ilişkilerinin seyrine bakıp kendiniz bir sonuca varabilirsiniz. Tüm bu ülkelerle Ankara'nın arası kötüleşmiş durumda. Demek ki değişen Erdoğan.
'İçişlerimize müdahale'
Ne olduya gelince:
Erdoğan bizimle ilişkilerinde dostluk ve kardeşlik ilişkisinin
ötesine geçerek içişlerimize karışma yönüne gitmiştir. Oysa biz
egemen bir devletiz. Kendisine saygısı olan bir devletiz. Hiçbir
şekilde dışarıdakilerin bizim işlerimize karışmasına izin vermeyiz.
Başlangıçtaki bu içişlerimize karışma isteği, sonraki süreçte
Türkiye'yi maalesef Suriye'deki tüm kanlı eylemlerde taraf haline
getirmiştir. İnsanlarımızı öldüren teröristlere Türkiye tarafından
her türlü lojistik destek verildi. Sonra da hem Türkiye hem de
Suriye için tehlikeli maceralara girilmesiyle ilişkimiz farklı
boyut almaya başladı. Bunlar siyasi ilişkilerimizde
yaşananlardı.
'Her türlü saygı sınırını aştı'
Tabii bir
de Başbakan'ın kişisel özellikleriyle ilgili bir yanı da var
aramızda olanların. Yaptığı açıklamalarda her türlü terbiye, saygı
sınırlarını aşarak ileri gittiğini, iki siyasetçi ya da iki insan
arasındaki sınırı çok çok aştığını söylemek zorundayım.
2004'TE HİÇ REFORM DEMİYORDU
- Başbakan son açıklamasında kendisine verdiğiniz sözleri tutmadığınızı söyledi. O ne istedi? Siz ne söz verdiniz?
- Bu sözleri bile içişlerimize karışmasının yeterince kanıtıdır. Eğer Başbakan, Suriye içi politikaların tarafı değilse, ben nasıl olur da ona söz veririm? O bana birtakım sorular soruyordu. Tavsiyelerde bulunuyordu. Ben de olaylara ilişkin kendi görüşlerimi anlatıyordum. Sohbet ediyorduk. Bize reform tavsiyesinde bulunuyordu. Ama ben zaten onunla konuştuklarımı halkıma da anlatıyor ve o yönde adımlar atıyordum. Suriye'de olayların başladığı 15 Mart'tan 6 gün sonra reform yönünde önemli adımlar atmaya başladık. Şimdi Erdoğan'a gidip sorsanız yine "reform" diyecektir. Oysa eğer samimi olmuş olsa bugün anlattıklarını 2004'teki görüşmelerimizde de anlatırdı. Şimdi bu kadar reformlardan bahsediyor. Ama 2004'te neden hiç reformu dillendirmiyordu? Burada bir çifte standart, ikiyüzlülük var.
'Vahiy mi indi?'
Önceden Suriye halkına
duyarlı değildi de birdenbire mi kabardı bu duygular? Sonradan
vahiy mi geldi kendisine? Suriye halkını benden daha mı çok
seviyor? Burada bir ikiyüzlülük var. Erdoğan başkalarınınkine
karışmak yerine, kendi içişlerine baksın. Bizi bıraksın da
"komşularla sıfır sorun" politikasından geriye ne kaldıysa onu
uygulamaya baksın.
'Kendi özel ajandası vardı'
- Genel anlamda reform dediniz, ama spesifik olarak ne istiyordu Başbakan?
- Onun ve ekibinin kafasındaki proje daha büyük bir proje. Suriye'den daha büyük. Hatta benim pozisyonumu da kapsayan bir proje. Kendi özel ajandası var. Teröristlerin Suriye'de özgür olmasını, onlara baskı yapılmamasını, tutuklanmamalarını, kendimizi onlara karşı savunmamızı istiyordu. Bunları yapsak çok da mutlu olacaktı.
'Önceliği Müslüman Kardeşler'
- Kimden bahsediyorsunuz? İhvan (Müslüman Kardeşler) hareketi
mi?
- İhvan bunlardan bir bölümü. İlk görüşmelerimizden beri Suriye'deki Müslüman Kardeşler hareketi konusunda hep çok heyecanlıydı. Onlarla o kadar çok ilgiliydi ki, Türkiye-Suriye ilişkilerinin gelişmesine onların sorunlarına verdiği önemi göstermezdi. Müslüman Kardeşler'e yardım etme ve onları savunma içgüdüsü, Erdoğan'ın izlediği Suriye politikasının gerçek çıkış ve dayanak noktasını oluşturmuştur. Elbette biz bu konuda ne Erdoğan'a ne de başka birine izin verdik, vermeyeceğiz.
'ABD'nin mesajlarını getiriyordu'
- Yaptığınız görüşmelerde Türk heyetleri ne mesaj veriyorlardı? Ziyaretinize gelen CHP heyetine "Erdoğan ve Davutoğlu bize Amerika'nın mesajlarını getiriyor" dediğinizi duymuştuk.
- Çok yeni mesajlar getirmediler. ABD'nin dillendirdiği konuları detaylandırarak getiriyorlardı. Genelikle tehdit etmenin ve korkutmanın ötesinde yeni şeyler değildi getirdikleri.
- Türkiye'de Başbakan'a "Zaten Esad ile ileri bir ilişki hataydı" diyenler var. Siz de Erdoğan ile ilişkinizi bir hata olarak görüyor musunuz?
- Ben Erdoğan ile ileri gittiğim kanaatinde değilim. Stratejik ilişkimi Türk halkı ile kurdum. O kararı alırken de Erdoğan iktidarda bile değildi. Dostluğu 2000 yılında Ahmet Necdet Sezer ile başlattık. Sonra Sezer tüm dış baskılara rağmen Suriye'ye geldiğinde ilişkiler daha da iyileşti. Erdoğan ile ilişki bunlardan sonra geldi. Erdoğan bir gün gidecek ama Türk halkı ile ilişkimiz sonsuza kadar kalacak.
'KÖPRÜLERİ NEREDEYSE ATTIK'
-Erdoğan ile köprüleri attınız mı?
- Evet neredeyse öyle. Çünkü bu coğrafyada artık güvenilirliğini kaybetti. Bu kişisel bir sorun değil. Sadece Suriye değil diğer Arap halklarının gözünde de bu böyle.
- Türkiye ile Suriye arasında yaşanan krizin bir çıkış yolu var mı sizce?
- Öncelikle Türk hükümeti hatalarından geri dönmelidir. Küçük olayları, büyük sorunlar yaratmak için kullanmamalı. Kişisel çıkarlar ve amaçlar yerine halklarımızın çıkarlarını gözetmelidirler. Türk halkı ve Suriye halkının bilinci bunu aşacaktır. Gerçekten çıkış yolu aramak isterse Erdoğan'ın yapması gereken, ölen pilotun savaşa karşı onurlu duruş sergileyen babasının sözlerini dinlemektir.
'Gerçek yüzünü gösterdi'
- Söylediklerinizden Erdoğan değişti anlamı çıkıyor? Tam olarak neydi değişen?
- Aslında Erdoğan'dan çok koşullar değişti. Ve bu yeni koşullar Erdoğan'ın gerçek yüzünü ortaya çıkardı. Şu örneklerle anlatayım: İsrail, Gazze'ye saldırdığında Erdoğan'ın tavrını hepimiz biliyoruz. Ancak benzer bir saldırıyı aynı İsrail 2006 yılında Lübnan'a yaptığında Erdoğan aynı tonda tepki göstermedi. Oysa hem Gazze hem de Lübnan'dakiler tek düşman olan İsrail'e karşı savaşıyor. İsrail iki tarafta da neredeyse eşit sayıda, yaklaşık 1600 kişi öldürdü. Neden işin içinde Hamas olunca Gazze'ye sahip çıkıyor, bağırıp çağırıyor da, konu Hizbullah'ın bulunduğu Lübnan'a gelince hiç sesi çıkmıyordu?
'Mezhepçi dürtüsüyle hareket ediyor'
- Size göre neden?
- Mezhepsel dürtülerle hareket ediyor da onun için. Bu çıkışlar hep zihninin arkasını yansıtıyor. Çünkü Hamas ile Hizbullah arasında mezhepsel farklılık var. Örneğin ikiyüzlü biçimde Suriye halkı için ağlıyor da neden Körfez ülkelerinde öldürülenler için ağlamıyor? O ülkelerin demokrasi sorunlarına neden karışmıyor?
- Hangi ülkelerden bahsediyorsunuz?
- Aralarında Katar'ın da olduğu bazı Körfez ülkeleri diyebilirsiniz.
'Hem İsrail'e kafa tutuyor hem de koruyor'
- Mavi Marmara olayında mesela bağırıp çağırmak dışında neden bir adım dahi atmadı Türkiye? İsrail'e bu kadar kafa tutmasına rağmen neden onu koruyacak bir füze kalkanının topraklarında konuşlanmasına onay verdi? Bu radarı ABD kendisine yönelik bir tehdit için mi oraya koydu sanıyorsunuz? Bu kadar uzaktan hangi ülke risk oluşturabilir ki ABD'ye. Tabii ki değil. Yanıt İsrail'i korumak içindir. Bu olaylar Erdoğan'ın gerçek yüzünü ortaya çıkardı. Erdoğan değişmedi. Bölgedeki insanların Erdoğan'a bakışı değişti. Erdoğan ve güvenilirliği artık Arap coğrafyasında tüm çıplaklığıyla tartışma konusudur. (Cumhuriyet)