Erdoğan Paris Olimpiyatları açılışını hedef aldı: "Papa'yı arayacağım"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Paris 2024 Olimpiyat Oyunları'nın açılışında sahnelenen gösteriye sert tepki gösterdi. "Macron davet etti, görüntüleri görünce vazgeçtim. Paris'te yapılmak istenen insanı hayvanlardan dahi aşağı seviyeye çekme projesidir. İlk fırsatta Sayın Papa'yı da bununla ilgili arayacağım" sözleriyle LGBT propagandasına tepki gösterdi.
Cumhurbaşkanı Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara'da partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda konuştu. Gündeminde "Mavi Vatan" tartışmaları, İsrail ve olimpiyat gösterileri olan Erdoğan, önemli mesajlar verdi.
"MACRON ARADI, TORUNUM DEDE GİTME DEDİ"
Erdoğan, Paris 2024 Olimpiyat Oyunları'nın açılışında sahnelenen ahlaksızlık karşı karşıya olduğumuz tehdidin boyutlarını bir kez daha gözler önüne serdi. Macron beni davet etti. Ben de gelebileceğimi söyledim. 13 yaşındaki torunum dede gitme dedi niye dedim orada LGBT gösterisi yapacaklar dedi. O görüntüleri gösterdi tamam kızım gitmeyeceğim dedim. İnsanları birleştirmesi gereken spor etkinliği maalesef insanlığa değerlere düşmanlıkla açıldı." sözleriyle yaşananlara tepki gösterdi.
"İLK FIRSATTA PAPA'YI ARACAĞIM"
"Bizim inancımızda insan yaratılmışların en şereflisidir" diye vurgulayan Erdoğan, "Paris'te yapılmak istenen insanı hayvanlardan dahi aşağı seviyeye çekme projesidir. İlk fırsatta Sayın Papa'yı da bununla ilgili arayacağım.
Olimpiyat açılışındaki gösteride yer alan görüntüler tepki çekmiştiOlimpiyat açılışındaki gösteride yer alan görüntüler tepki çekmişti
"CİNSİYETSİZLEŞTİRMEK DEMEK İNSAN SOYUNU BOZMAK DEMEKTİR"
Karşımızda sadece bir yönelim yok doğrudan çocuklarımızı hedef alan faşizan bir dayatma var. Aileye insan nesline yönelik çok boyutlu acımasız bir savaş yürütülmektedir. Fransa, Fransız sporcuların içerisinde başörtülü olanlar varsa onların müsabakalara katılmasını engellemiştir. Bu nasıl bir mantık? Cinsiyetsizleştirmek demek insan soyunu bozmak demektir" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan diğer satırbaşları ise şöyle;
"Ne kadar sancılı olursa olsun her meseleyi kendi arasında konuşan müzakere eden bir hareketiz. 31 Mart seçimleri sonrasında da aynısını yapıyoruz. Milletin sandıkta verdiği mesajlara kulaklarımızı tıkamıyor iç bünyemizde gerekli adımları atıyoruz. Bakılmadık hiçbir nokta bırakmadan bu süreci titizlikle yürütüyoruz.
"PARTİDEKİ BAYRAK DEĞİŞİMİNİ GERÇEKLEŞTİRİYORUZ"
Her şeyin farkındayız. Selden kütük kapma telaşında olanları da çok iyi görüyoruz. Bunlara aradıkları fırsatı vermedik vermeyeceğiz. Ne fitne kazanına odun taşıyanların oyununa geleceğiz ne de hiçbir şey olmamış gibi yolumuza devam edeceğiz. Partimiz bünyesinde bayrak değişimini gerçekleştiriyoruz. Görevden affını talep eden bazı arkadaşlarımızın yerine yenilerini görevlendirdik. Siyasetin dalgalı denizinde gel-gitler olabilir bunların tamamı geçicidir, aslolan milletle gönül bağını muhafaza etmektir. Biz PKK'nın Suriye uzantılarıyla mücadele derken CHP'li milletvekilleri ellerinde çantalarıyla ülke ülke dolaşıyor onları aklamaya çalışıyordu. 'Türk askerinin Libya'da ne işi var?' korosunun assolisti dönemin CHP Genel Başkanı'ydı. Somali tezkeresine hayır dediler.
NAMIK TAN VE MAVİ VATAN TARTIŞMASI
Türkiye'nin çıkarlarını savunmak yerine masal diyerek ülkemizi yayılmacılıkla itham ederek birilerine göz kırpıyorlar. Bunun adı sorumsuzluktur şuursuzluktur. Türkiye aleyhine bu tezleri dillendirmek ne zamanda beri CHP'nin görevi oldu? CHP'nin Türkiye ile ve Türkiye'nin çıkarlarıyla alıp veremediği nedir? Sadece milli meselelerde yerli ve milli bir duruş bekliyoruz. Eğer katkı sunmayı beceremiyorlarsa bari bu tarz talihsiz açıklamalarla ülkemize zarar vermesin. Gölge etmesin yeter biz onlardan başka ihsan istemiyoruz. 'Mavi Vatan'ımıza sahip çıkma noktasında en küçük bir geri adım atmayacağız. Bunu böyle bilsinler. Türkiye'nin ve Kıbrıs Türkleri'nin hakkını sonuna kadar savunmaya devam edeceğiz.
İSRAİL'İN GAZZE'DE YAPTIĞI KATLİAM
Şimdi bakınız değerli kardeşlerim. Gazze'de yaklaşık 300 gündür son derece vahşi bir soykırım yaşanıyor. İsrail güçleri 16 bini çocuk, 40 bin Filistinli kardeşimizi tepelerine bomba yağdırarak kalleşçe şehit etti. 100 bin Filistinli kardeşimiz yaralandı, sakat kaldı.
Kuvözdeki bebeklere kurşun sıkacak kadar ileri gittiler. Gıda sırasında bekleyen insanları katledecek kadar alçaldılar. Camileri, kiliseleri, okulları bombalayacak kadar gözlerini kararttılar. Savaşın bile bir hukuku vardı; İsrail bunu bile yok saydı. Geçtiğimiz yüzyılın en lanetli figürü olan Hitler'i gölgede bırakacak bir barbarlığa imza attılar.
"GAZZE, DÜNYANIN EN BÜYÜK İMHA KAMPINA DÖNÜŞMÜŞTÜR"
Gazze, bugün dünyanın en büyük "imha kampına" dönüşmüştür. Yüreğinde zerre kadar vicdanı olan birisinin, hangi inanca mensup olursa olsun, Gazze'de yaşanan insanlık dramına sesiz kalması düşünülemez. Ama batılı liderler, görevi uluslararası güvenliği sağlamak olan kuruluşlar, bu vahşeti neredeyse 300 gündür sadece uzaktan seyrediyor. Gazzeli 40 bin masum ölmemiş, 16 bin çocuk vahşice katledilmemiş gibi eli kanlı katiller Temsilciler Meclisi'nde ağırlanıyor, alkışlanıyor.
İslam dünyası, birkaç ülke dışında, zulmü durduracak, zalime dur diyecek hiçbir irade sergilemiyor. Şimdi soruyorum sizlere… "Ben de insanım" diyen, "Ben de Müslümanım" diyen birisinin böyle bir tabloya rıza göstermesi mümkün mü? Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, bugün sorumluluk almayacaksa, Allah aşkına, ne zaman alacak? İsrail'in istilacı politikalarının tüm bölgeyi tehdit ettiğini görmek için daha kaç bin tane çocuğun ölmesi lazım?
Bakınız bu gidiş, gidiş değildir. Netanyahu yönetimi altında İsrail'in gittiği yol, yol değildir. Bu pervasızlığın, bu hoyratlığın, batının sergilediği bu iki yüzlülüğün sonu, korkarım ki, çok kötü bitecektir. Perşembe'nin gelişi Çarşamba'dan belli olur. Gazze'de 40 bin masum insanı katlettikten sonra bugün gözünü Lübnan'a dikenlerin, yarın pis ellerini başka yerlere uzatmayacağının garantisini kim verebilir?
Bu soruyu sadece biz sormuyoruz; bölgedeki tüm devletler soruyor. Bölgemizde hudutları halen netleşmemiş tek ülke; İsrail'dir. Bölgemizde diğer ülkelerin topraklarını işgal ederek semiren ülke, İsrail'dir. Bölgemizde güvenliğini saldırganlıkta, katliam ve toprak gaspında arayan yegâne ülke, İsrail'dir.
"İSRAİL TÜM DÜNYA İÇİN TEHDİTTİR"
Meşru bir devlet olarak değil, terör örgütü gibi hareket eden ülke, İsrail'dir. Hamas, bizim de telkinlerimizle ateşkese "evet" dediği halde; savaşı uzatan, kan döken, katliam yapan taraf İsrail'dir, İsrail yönetimidir. Hukuk tanımaz İsrail devleti, sadece Filistin için; sadece Lübnan için değil; gelinen noktada artık tüm insanlık için, tüm dünya için tehdittir.
Hitler, Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği'nin ittifakıyla, geç de olsa durdurulmuştu. Daha geç olmadan, bu soykırım, bu vahşet, bu barbarlık, insanlığın ittifakıyla artık derhal durdurulmalıdır. Netanyahu yönetiminin yularını elinde tutanların, bu katliam şebekesine bir an önce "dur" demesi gerekiyor.
İSRAİLLİ YETKİLİNİN SKANDAL ERDOĞAN AÇIKLAMASINA TEPKİ
Biz, Netanyahu denilen caninin ne yapmaya çalıştığının, bölgemizi ve tüm dünyayı nasıl bir felakete sürüklemek istediğinin farkındayız. Gazze'deki ateşi tüm bölgeye yayma girişimlerinin arkasındaki asıl niyeti de çok iyi biliyoruz.
Ne yapıyorsak, böyle bir senaryonun önüne geçmek için yapıyoruz. Ne söylüyorsak, bölgemizde kanın ve gözyaşının durması için söylüyoruz.
Daha önce defalarca ifade ettim, biz, İstiklal Marşı bile "korkma" diyerek başlayan bir milletiz. Klavye soytarılarının hadsiz mesajları bizi korkutmaz, bizi ürkütmez, bizi sindirmez, inandığımız yolda yürümekten bizi asla vazgeçirmez.
"ERDOĞAN'IN HAKİKATİ HAYKIRMASINA ENGEL OLAMAZLAR"
İstedikleri kadar çirkinleşsinler, istedikleri kadar çukurlaşsınlar. Tayyip Erdoğan'ın ne kavline ne kalbine zincir vurabilirler. Tayyip Erdoğan'ın hakkı ve hakikati haykırmasına engel olamazlar. Biz kimsenin tehditlerine boyun eğmeyiz. Kimsenin zorbalıklarına eyvallah etmeyiz. Eli kanlı canilerin provokasyonlarına da gelmeyiz.
Şunu herkes çok iyi bilsin ve idrak etsin. Biz bu yola kefenimizi giyerek çıktık. Biz bu günlere çarpışa çarpışa geldik. Biz bu günlere Hakk'ın ve halkımızın desteğiyle geldik. Bize gazete manşetlerinden ömür biçenler oldu; yanıldılar. Bizi Rahmetli Menderes'in ve arkadaşlarının akıbetleriyle tehdit edenler oldu; avuçlarını yaladılar. Bizi terörle, sokak terörüyle, darbeyle devirmek isteyenler oldu; hepsini bozguna uğrattık.
Üstümüze saldıkları ne kadar piyon varsa, tamamını ya meydanlara ya da dağlara gömdük. Neredeyse yarım asrı bulan siyasi tarihimiz boyunca korkuyu yanımıza hiç yaklaştırmadık. Bugün de aynı yerdeyiz, dimdik ayaktayız.
"TÜRKİYE, FİLİSTİN HALKININ YANINDADIR"
İsrailli yetkililerin küstah açıklamaları karşısında son iki gündür siyasi parti gözetmeksizin milletimizin fertlerinin sergilediği dik ve dirayetli duruşu çok kıymetli bulduğumu özellikle vurgulamak istiyorum.
Buradan şu gerçeği bir kez daha ilan ediyorum: Türkiye olarak; bundan 500 yıl önce engizisyondan kaçan Musevilere kucak açtıysak, Hitlerin toplama kamplarından kaçan Yahudilere nasıl kol kanat gerdiysek, bugün de mazlum ve mağdurların yanındayız. Bizim için zalimin de mazlumun da kimliğinin bir önemi yoktur. Türkiye tüm imkanlarıyla, tüm kapasitesiyle, elbette hiçbir ihtimali göz ardı etmeden mazlum Filistin halkının yanındadır, birileri rahatsız olsa da bu vicdanlı tavrını sonuna kadar koruyacaktır.
BAŞIBOŞ SOKAK KÖPEKLERİ KANUNU
Sahipsiz hayvanlar kanunu teklifini Meclis Genel Kurulu'nda kabul eden tüm milletvekillerimizi tebrik ediyorum. Başıboş köpek meselesini hükümet yerel yönetimler ve hayvanseverler ele ele vermek suretiyle kısa sürede hal yoluna koyacağız."