Erdoğan kapaklı sayısı toplatılan Nokta'nın tepe ismi Medyaradar'a konuştu: Bizi korkutamayacaklar!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı, şehit cenazeleri önünde selfie çekerken gösteren bir kapakla çıkan Nokta Dergisi'ne dün gece polis baskını düzenlendi. Yaşananları derginin genel yayın yönetmeni Cevheri Güven, Medyaradar'dan Alev Gürsoy Cimin’e anlattı.
Son sayısını yayına vermeye hazırlanan Nokta Dergisi’ne gece yarısı polisler baskın yaptı. Derginin piyasaya çıkamayan kapağında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın arkada şehit cenazesi geçerken selfie yaptığı bir görüntü yer alıyordu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı kararıyla Nokta Dergisi'nin 18. sayısı toplatıldı, Twitter hesabının erişiminin engellenmesine karar verildi.
Gece yarısı düzenlenen baskında derginin merkezinde kimseyi bulamayan polisler, sabah erken saatlerde yeniden binaya geldi. Okmeydanı'ndaki Nokta Dergisi’ne sabah saatlerinde yeniden gelen polislerin incelemesi devam ederken Medyaradar röportajcımız Alev Gürsoy Cimin, sıcağı sıcağına derginin Genel Yayın Yönetmeni Cevheri Güven ile konuştu.
İşte o röportaj…
RÖPORTAJ: ALEV GÜRSOY CİMİN
TWİTTER: gazetecialev
Mail: [email protected]
“İRONİK BİR YAKLAŞIMLA YAPTIK BU KAPAĞI”
Cevheri Bey, neden böyle bir kapakla çıkma kararı aldınız, çok sert değil miydi bu kapak. Böyle bir ortamda böyle bir kapağa gerek var mıydı?
Türkiye’de ve özellikle Güneydoğu’da son dönemde yaşananları görüyorsunuz. Bu kapak fikri de aslında buradan çıktı. Şehitlerin geldiği, insanların yaşamını yitirdiği bir dönemde; bu gündeme yönelik bir kapak yapmamız gerekiyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da şehitler konusunda üst üste gelen açıklamaları vardı. Özelikle bir şehit cenazesinde elini tabutun üzerine koyarak yaptığı konuşma ve canlı yayınlarda yaptığı açıklamalardan yola çıkarak böyle bir kapak kararı aldık. Biz burada eleştirel bir bakış açısını koymak istedik. İnsanlar mutluluk ve sevinç duydukları şeylere sırtını döner ve selfie çekerler, biz de böyle ironik bir yaklaşımla kapak yaptık. Tabii burada bir esinlenme de vardı. İngiltere’de Tony Blair, Başbakan’ken Guardian Gazetesi onunla ilgili bir kapak yayınlamıştı. Arkasında büyük bir patlama vs. Blair de aynı şekilde gülüyordu. Tabii İngiltere’de bu kapağa soruşturma bile açılmadı, bırakın polis baskınını. Biz de buradan esinlendik hem de Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarını ironik bir bakışla eleştirmek istedik. Kapağı dün akşam twitter hesabından paylaştıktan sonra önce küfürlü, hakaretli bir trol saldırısı; ardından da Cumhuriyet Savcılığı’nın gece 01.30’da harekete geçmesiyle bu noktaya geldik. Dergiye toplatma kararı veren metinde Cumhurbaşkanı’na hakaret yazıyor sadece. Cumhurbaşkanı’na hakaret de bir derginin toplatılması için yeterli bir suç değil. Bunun üzerine karar metnine el yazısı ile terör örgütü propagandasını da ekliyorlar, ondan sonra da matbaaya, derginin merkezine ve dağıtım firmamıza terörle mücadele polisleri gidiyor. Ki onların görevi değil bu. Bu da ayrı bir konu. Ve dergi toplatılıyor. Tabii bu arada Anadolu’ya giden sayılar biraz erken gittiği için şu an Anadolu şehirlerinde de polisler tek tek bayileri gezerek kapağı topluyorlar.
“12 EYLÜL’DE BİLE BUNDAN DAHA ÖZGÜRDÜK”
Bu kapağın çok etik olmadığını; basın özgürlüğüne de girmediğini düşünenler var. Destek olanların yanı sıra yoğun da bir eleştiri alıyorsunuz. Bununla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Kapağın basın özgürlüğü kapsamında olup olmadığı ancak bir yargı süreciyle belli olabilir. Ki basın meslek ilkelerine baktığımızda bu kapak tamamen basın özgürlüğüne giren bir kapak. 12 Eylül rejiminin hüküm sürdüğü dönemde, Nokta’nın başındaki isim Ercan Arıklı, YÖK daha yeni kurulmuşken o meşhur İhsan Doğramacı’nın İstanbul Üniversitesi’nin üzerine oturduğu kapaklar gibi kapaklar yayınlıyordu. Turgut Özal’ı Marilyn Marlow ile fotomontajlayıp bu tür kapaklar yayınlıyordu. 12 Eylül rejiminin hüküm sürdüğü 80’li yıllardan bahsediyoruz. O zamanlar bunlarla ilgili dava açılmıyordu. Yani şu an Kenan Evren rejiminin basın özgürlüğü kapsamında gördüğü şeylerin çok daha gerisinde bir nokta. Yani “Bunlar Erdoğan rejiminde basın özgürlüğü kapsamında görülmüyor” kaldı ki bu kapak dünya örnekleriyle sabit ve bununla ilgili bir dava açılmaması uluslararası standartlarla karşılaştırılabilir.
“BU KAPAK BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ KAPSAMINDA”
Ama çok sert değil mi bu kapak?
Bunu kabul ediyorum bu kapak bazı insanlar için çok sert olabilir fakat bu sertlik, rahatsız edicilik basın özgürlüğü kapsamındadır. Bunlar en fazla tazminat davalarının konusu olabilir. Basın özgürlüğünü tamamen ortadan kaldıran, toplatma kararları ve ofis basma kararları olamaz.
“BİZİ KORKUTAMAYACAKLAR. NOKTA DÜN DE VARDI, BUGÜN DE VAR, YARIN DA OLACAK”
Peki, şu an herhangi bir endişe duyuyor musunuz? Malum insanlar yazdığı şeyleri ikinci kez düşünür hale geldi. Hürriyet Gazetesi’nin yaşadıkları ortada?
Şu an yapılmak istenenin hiçbir haklı gerekçesi yok. Durum böyleyken halen kapımızın önünde terörle mücadele polisleri bekliyor. Bu gelişmelerin hepsinin amacı bizi endişe ve korkuya sevk edip, sindirip, bizleri oto sansüre yöneltmek. Türk medyası üzerinde bu hep yapılıyor. Geçen hafta Hürriyet Gazetesi’ne yapılan baskın da buydu yani. Hürriyet’i de yazamaz hale getirmek istiyorlar. Şimdi de Nokta’yı, bunları yazamayacak hale getirmek istiyorlar fakat bunu başaramayacaklar. Yani bu duruşumuz gazetecilikteki bakış açımız onların bize çok geniş özgürlük alanları tanımalarından kaynaklanmıyor bizim cesaretimizden kaynaklanıyor. Biz bu konuda herhangi bir geri adım atmayacağız. Nokta dün böyle vardı, bugün de böyle olacak. Bunu kabul etmeleri lazım. Nokta’nın gideceği yer budur.Görselin kurgu olduğunu saklamıyoruz. İftira atmıyoruz. Yalan söylemiyoruz. Bu kapakta kamuoyunun büyük çoğunluğu tarafından kabul gören bir düşünceyi resmediyoruz. Bunlar bir medya kuruluşu için suç değildir, bu bizim konuşma biçimimizdir.