ERDOĞAN İÇİN İDAM CEZASI İSTEDİ Mİ? O SAVCI KONUŞTU!
DGM'nin ünlü savcısı Nuh Mete Yüksel, mesleki anılarını ve itiraflarını kitaplaştırdı.
İşte, 'Nuh'un Gemisi' kitabı vesilesiyle buluştuğumuz Yüksel'den yıllar sonra gelen bir açıklama: ''Erdoğan'ı 1959'dan soruşturdum, idam istemedim, yanlışım varsa özür diliyorum.''
Oya Armutçu/Hürriyet
ANKARA eski Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin (DGM) ünlü savcısı Nuh Mete Yüksel, yürüttüğü Abdullah Öcalan, Fethullah Gülen, Hizbullah, Alman vakıfları gibi kritik soruşturmaları, çarpıcı tespitlerini, mesleki anı ve itiraflarıyla, bu konudaki belge, rapor ve iddianameleri de ekleyerek, "Nuh'un Gemisi" adıyla kitaplaştırdı. Yüksel'in kitabından bazı önemli kesitler şöyle:
Başbakan, 'Ben 159'dan hakim karşısına çıkmış bir insanım. Nuh Mete Yüksel iddianamesini hazırladı. Talep idam, ben ne yaptım kimi öldürdüm' demişti. Burada bir yanlışlık olması lazım. Çünkü ben Sayın Recep Tayyip Erdoğan hakkında soruşturma yaptım. İdam talebinde bulunmadım. 1959'un karşılığı zaten idam değildir. Eğer benim bir yanlışım varsa özür dilerim.
Apo tam karşımızda oturuyordu. Sorulması gereken bütün soruları sorduk. İlk günlerdeki korkusunu atmış, kuzu gibi olmuştu. Adam öldürme emirlerini verdiğini kabul etti. Bir gün tansiyonu yükseldi bu bayağı olay oldu.
Abdullah Öcalan'ın korku içinde olduğu her halinden belliydi. Oysa gerçekten halkının kurtuluşu için mücadele eden bir kişi korkmaz. Çünkü ölüm korkusunu yenmiştir. Abdullah Öcalan'ın gerçekten bir lider olduğunu ben kabul etmiyorum.
Ankara 1 No'lu DGM'de, Bergama davasında bütün sanıklar hakkında beraat kararı verildi. Duruşmalar sadece iki celse sürdü. Sadece benim Bergama'da dinlediğim tanıklar Ankara'ya celp edilip dinlendikten sonra başkaca hiçbir işlem yapılmadan karar verildi. Devlet Almanlar hakkında müsamahakar davranıyormuş. Bu nedenle delillerin tartışması dahi tam yapılmadan basmakalıp gerekçeyle karar verildi. Üstelik dosya Yargıtay incelemesinden geçmedi. Ben mahkemeden ayrılmıştım. Temyiz eden de olmadı.
Türklerin AB'ye girmelerinin önündeki en büyük engellerden birisi Almanlardır. AB'ye almasınlar diye direnmektedirler. AB'ye Türkiye'yi senelerden beri almadılar, almayacaklar. Çünkü bunun tarihi ve dini nedenleri var. Eğer din değiştirip Hıristiyan olunursa AB bize açılır. Bana göre biz Türklüğümüzden de Müslümanlığımızdan da memnunuz. Gölge etmesinler başka ihsan istemiyoruz. AB'ye girmeden de büyük oluruz.
Merve Kavakçı, Bakanlar Kurulu kararıyla Türk vatandaşlığını kaybettiği an milletvekilliği düşmüştür. Bu nedenle doğrudan soruşturmaya başlanmıştır. Bu soruşturmayı bizzat yönetmem kanun gereğidir. Usül hukukunu zorlamadığım gibi, genel uygulamaya da aykırı hareket etmedim. Merve Kavakçı olayından sonra softalar, mürteciler, işbirlikçileri ve bölücülerle onların işbirlikçileri dışında bütün vatandaşlarımın son derece coşkulu desteğini aldım.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'i gözaltına aldım. Bir gün sonra serbest bıraktım. O zaman 'Melih Gökçek'i 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in bana telefon ederek serbest bıraktırdığına' dair dedikodu yayıldı. Bu yalandır. Gökçek'i serbest bırakmamda eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Arif Yüksel etkili oldu. Maalesef bu yanlışı yaptım.