Erdoğan Aktaş Hürriyet'ten Ayşe Arman'a konuştu: CNN Türk'te neler değişecek?
CNN Türk'ün yeni genel müdürü Erdoğan Aktaş Hürriyet'ten Ayşe Arman'ın sorularını yanıtladı.
2014'ün Mayıs ayına kadar 5 yıl boyunca ATV Haber Genel Yayın
Yönetmenliği görevini yürüten, kısa bir süre önce CNN Türk’ün yeni
genel müdürü olan Erdoğan Aktaş, "Messi ya da Ronaldo değilim,
Guardiola ya da Mourinho’yum. Derdim de yıldız olmak değil, yıldız
yaratmak ve yönetmek" dedi. "Artık herkes birilerini bir şeyci
olmakla suçluyor, yaftalıyor" diyen Aktaş, "Ben içki içmem, çünkü
sevmiyorum. Aaaa demek içki içmiyor, tak bir sıfat! 'O zaten bilmem
ne cemaati üyesi!' AK Parti’nin bazı politikalarını beğendiğim ve
desteklediğim için tak bir sıfat: ‘Yandaş!’ Katışıksız, tartışmasız
her koşulda barış isteyen ve talep eden biri olduğum için tak bir
sıfat: ‘Solcu!’ Sadece benim için değil, pek çok insan için geçerli
bu" diye konuştu.
"Haksızlığa karşı olduğum için Beşiktaşlıyım" diyen Aktaş,
"Herkeste Çarşı ruhu var. Çarşı herkesi içine alıyor zaten. Yüz
yılı aşkın bir efsaneden söz ediyoruz" ifadesini kullandı.
Hürriyet'ten Ayşe Arman'ın sorularını yanıtlayan Aktaş'ın
açıklamalarından bazı bölümler şöyle:
CNN Türk’ün Erdoğan Aktaş’lı döneminde neler
değişecek?
- İddialı bir adamım aslında ama iddialı cümleler kuramayacağım
çünkü çok iyi işler yapılmış burada! Özellikle Barış Tünay’la kanal
epey bir toparladı kendini. Ben bugüne kadar reyting anlamında
sorunlu yerlerde çalışıyordum, şimdi daha derli toplu bir yapı var
karşımda.
Sizin editoryal bakışınız nedir?
- Demokrat, özgürlükçü ve çoğulcu olabilmek. Burada da bunu yapmaya
çalışacağım. Her olayda, mümkün olduğu kadar çok görüşe yer vermek.
Bir de, kadına karşı pozitif ayrımcıyım. Kafadan söylüyorum bunu.
Herkes sözde öyle ama bazen haberi öyle veriyorlar ki, kullanılan
dil felaket! Biz, bu konuda hep dikkatli olacağız. Benim amacım,
medyada da bir barış dili oturtmak.
CNN Türk, Gezi olayları sırasında penguen belgeseliyle çok
eleştirilmişti. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Siz gündemi kaçırsanız da gündem sizi kaçırmaz! İzleyici de sizi
kaçırmaz. Türk izleyicisi, korkunç zeki, zaten reytingler de hep
bunu gösterir. Televizyoncunun geleceği, sokaktaki insanın
elindedir. Uzaktan kumandaya bastı mı kanalınız değişir, sizi
izlemez! O yüzden mevzu hem gündemi vermek hem de buradaki
görüntüleri insanlara seyrettirebilmek. Penguen yayınlarsınız,
penguen izlemek isteyen onu izler. Gündemi yayınlarsınız, gündemi
yakalamak isteyen onu yakalar. Polonya doğumlu filozof Zygmunt
Bauman’ın bir lafı var: “Anormal olan her şey normalleşince, normal
olan her şey anormalleşiyor!” İşte biz, biraz böyle süreçler
yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz.
"Bana ‘muhafazakâr’ da diyebilirler"
CNN Türk’e başladığınız zaman özellikle sosyal medyada çok şey
yazıldı hakkınızda. Bunlara bir yanıtınız var mı?
- Bence bu ülkede ‘sıfat terörü’ var. Herkes birbirine bir sıfat
takıyor. 140 karakterle çok fazla karaktersizlik yapan insan var!
Ama bunun bir önemi yok. Ben içki içmem, çünkü sevmiyorum. Aaaa
demek içki içmiyor, tak bir sıfat! “O zaten bilmem ne cemaati
üyesi!” AK Parti’nin bazı politikalarını beğendiğim ve
desteklediğim için tak bir sıfat: ‘Yandaş!’ Katışıksız, tartışmasız
her koşulda barış isteyen ve talep eden biri olduğum için tak bir
sıfat: ‘Solcu!’ Sadece benim için değil, pek çok insan için geçerli
bu. Artık herkes birilerini bir şeyci olmakla suçluyor, yaftalıyor.
Bu ülkedeki gelenekleri, görenekleri savunan biri olduğum için bana
‘muhafazakâr’ da diyebilirler.
Kameranın önüne de geçtiniz, arka planda da çalıştınız.
İkisi arasında ne fark var? Birinde izleyiciyle bire bir
iletişimdesiniz, öbüründe her şeyi yöneten adamsınız... Hangisi
daha cazip?
- Messi ya da Ronaldo değilim, Guardiola ya da Mourinho’yum. Derdim
de yıldız olmak değil, yıldız yaratmak ve yönetmek! Ben teknik
direktörüm. Çalıştığım kanallarda anchorman olmamı da istediler
fakat işin bu tarafını tercih ettim.
Ekran önünü ve kamerayı özlemek diye bir şey var
mı?
- Televizyoncunun gerçek işi görünmek değil, göstermek. Bence
‘gazeteci yıldız’ da olmaz. Gazetecinin ürettikleri yıldız olursa,
o da yıldız haberler, röportajlar üreten ‘yıldız gazeteci’ olur.
Ama bazılarının tek amacı görünmek. Bu yanlış. Biz görünen değil,
gösteren yayıncılık yapacağız.
Bir haber, ülkenin ve iktidarın lehine değilse, o gazeteci
o haberden vazgeçebilir mi? Haberciliğin namusunda böyle bir şey
var mıdır?
- Çok tartışmalı bir konu. Bütün dünya bunu tartışıyor. Benim
durduğum nokta şu: Benim işim ülkeyi yönetmek değil, benim işim
siyaset yapmak da değil. Benim işim haber yapmak. Ama şunu da
biliyorum ki, görüntü, bilgi ve belge gazeteciyi günaha sokar.
Orada durur, o sana bakar, sen ona bakarsın. Sonra hep birlikte
ekranda izleriz... İlk genel yayın yönetmeni olduğum zaman,
arşivdeki plaj görüntülerini sildirmiştim. O zaman da, “İşte gördün
mü, bu adam muhafazakâr!” dediler. Oysa alakası yok! O yıllarda
magazin haberleri çok revaçtaydı. İnsanlar, eşiyle dostuyla
güneşleniyor, boyuna zoom-in, zoom-out. Milletin özgür iradelerinin
dışında ve kendi rızaları olmadan yapılmış çekimler vardı. Çok
çirkin bir şey bu. Daha da vahimi, herhangi bir plaj haberinde,
cart diye o görüntüler giriyordu. Ben de böyle bir şey yapılamasın
diye sildirdim.
Siz Beşiktaşlı olduğunuz için mi haksızlığa
karşısınız?
- Hayır, haksızlığa karşı olduğum için Beşiktaşlıyım!
Beşiktaşlı duruşu nedir sizce?
- Zeki, çevik ve ahlaklı olmaktır!
Sizde Çarşı ruhu mu var?
- Herkeste var. Çarşı, herkesi içine alıyor zaten. Yüz yılı aşkın
bir efsaneden söz ediyoruz. Bana mesela, “Niçin Beşiktaş’ı çok
seviyorsun” diyorlar. Bir şeyi içinden geldiği için seversin,
gerekçesi yoktur. Bizim evde bütün planlar Beşiktaş maçlarına göre
yapılır...
RÖPORTAJIN TAMAMINI OKUMAK İÇİN
TIKLAYINIZ