Erdinç Akkoyunlu’dan Türk basın tarihine ışık tutan roman! ‘Babamın Cinayet Defteri’
Yazar Erdinç Akkoyunlu’nun Notos Kitap etiketiyle raflardaki yerini alacak olan ‘Babamın Cinayet Defteri’ adlı romanı, Türk basını için de bir dizi sürpriz barındırıyor.
Edebiyat makaleleri ile tanınan gazeteci Erdinç Akkoyunlu’nun ilk romanı Babamın Cinayet Defteri, Notos Kitap etiketiyle Eylül’ün ikinci haftasında raflardaki yerini alacak. Roman, Türk basını için bir dizi sürpriz barındırıyor. Edebiyat çevrelerinde Orhan Pamuk’un ünlü eseri Kara Kitap’a yaptığı atıf nedeniyle ‘Yeni Kara Kitap olacak post modern anlayışla yazılmış bir roman’ olarak değerlendirilen Babamın Cinayet Defteri’nin, Türk basınındaki karakterleri kadar konusuyla da ilgi çekmesi bekleniyor.
12 EYLÜL’DEN 17’NCİ YÜZ YILA
Gazetelerdeki cinayet haberlerinin git gide uğradığı değişim ve toplumdaki cinayet algısının ele alındığı roman, 1950-1980 yılları arasında Cumhuriyet Gazetesi’nin polis muhabiri Baretta Gölgesiz Kemal Metin’in haberlere sığdıramadığı ayrıntılarla tuttuğu cinayet defterindeki olaylara dayanıyor.
Babasının 12 Eylül darbesinden hemen sonra faili cinayete kurban gitmesinin ardında, yine her biri ayrı bir silah markası lakabına sahip bir grup gazete polis muhabirinin olduğunu düşünen ve babasının yerine önce Cumhuriyet’te sonra da Hürriyet’te çalışan gazeteci Altan Metin, bir yandan cinayeti araştırırken bir yandan kayıp kardeşini arıyor, öte yandan sonu Uğur Mumcu suikastına varacak bir komploya istemese de dahil oluyor. Romanda Sultanahmet Camii’nin 1600’lü yıllardaki inşası sırasında işlenen bir cinayete de yer veriliyor.
CİNAYET HABERLERİ YILLAR İÇİNDE DEĞERSİZLEŞİYOR
Erdinç Akkoyunlu’nun Babamın Cinayet Defteri romanına ilişkin Medyaradar’a yaptığı açıklama ise şöyle:
“Romanı yazma fikri 2001 yılında oluştu. 2002 yılında Gazi İletişim’de okurken, tüm basılı gazetelerin arşivde küflendiğini gördüm. 1930’dan 2005’e kadar olan gazetelerin manşetlerini, politika ve 3. Sayfalarını okudum. Cinayet haberlerine toplumun bakışının değişmesini izledim. İlk yıllarda bir cinayet işlenmesi büyük bir infiale neden olup bu olay gazetelerde sayfalarca yer alırken, daha sonra toplumda cinayetler kanıksanıyor, cinayet haberleri tek sütuna iniyordu.
TÜRKİYE’NİN KAOS YILI 1992 İDİ
Daima modern romanın, ülke edebiyatının en iyi örneklerine atıf yapmasından yanayım. O nedenle de romanı yazacak tarih olarak, gazete arşivlerinde yaptığım araştırmada 1992’yi Türkiye’nin değiştiği tarih olarak gördüm. Güneydoğu’da PKK ile yoğun kayıpların verildiği çok şiddetli çatışmalar, Doğu’dan İstanbul’a yoğun insan göçü, Refah Partisi’nin oylarını yükseltmesi, İstanbul’da yaşanan büyük hava kirliliği, Bosna’da soykırım, Almanya’da Türklerin evlerinin yakılması… Tam bir kaos ortamı hakimdi.
Cumhuriyet Gazetesi’ndeki değişim, Babıali’den Hürriyet’in de taşınmasıyla bir devrin bitişi aynı tarihte yaşanıyordu. O nedenle kurgum gereği Hasan Cemal, Ertuğrul Özkök romanda yer almalıydı. İsmen geçirmek yerine onları diyalogla da yazdım. Roman, siyasal polisiye kurgum gereği de suikasta bağlanmalıydı. Uğur Mumcu da romanda böyle yer aldı.”
ERDİNÇ AKKOYUNLU KİMDİR?
Erdinç Akkoyunlu, 1983 yılında İstanbul’da doğdu. 2006’da Ankara Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni bitirdi. 2004 yılından itibaren Sabah, Milliyet, Akşam ve Star gazetelerinde gazetecilik yaptı. 2020’den beri bağımsız gazeteci olarak yaşamını sürdürüyor. Ulusal ve uluslararası yayınlarda Akkoyunlu’nun geliştirdiği “sadeliğin ihtişamı”, “metin İklimi”, “öğretici yazar” terimleri ona atıf yapılarak kullanıldı. 2009-2020 yılları arasında Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Basın Kartı taşıdı, ayrıca Türkiye Gazeteciler Cemiyeti üyesi.