ERDAL ŞAFAK'IN İSTİFASININ NEDENİ BUGÜNKÜ KÖŞE YAZISI MI?..
Sabah köşe yazarı Erdal Şafak'ın istifasının ardında bugün kaleme aldığı "Darbe Değil Devrim" başlıklı yazısına yönetim tarafından gösterilen tepkinin yattığı öne sürülüyor.İşte istifaya götüren köşe yazısı...
Darbe değil devrim
Cumhurbaşkanı seçiminin ilk turundaki kriz ve Genelkurmay bildirisiyle patlak veren gerilim büyük ölçüde azaldı.
Çünkü toplumun ezici çoğunluğu iki temel noktada uzlaştı: Ne demokrasiden vazgeçeriz, ne de laiklikten. Yani, darbeye de hayır, din devletine de.
Peki bu geniş uzlaşma nasıl sağlandı?
Kitlelerin Ankara'da Tandoğan, İstanbul'da Çağlayan mitinglerinde olduğu gibi meydanlara çıkmasıyla.
İş dünyasından meslek örgütlerine, sivil toplum kuruluşlarına kadar tüm kanaat önderlerinin gerek yazılı, gerekse sözlü açıklamalarla tavır koymasıyla.
Halkın nabzını tutan medyanın "Hem demokrasi hem laiklik" büyük mutabakatı arkasında kenetlenmesiyle.
Ama hepsi bu değil. Bir de bu mecraların dışında kalan ya da kalmayı tercih eden bireyler de seslerini duyurdular. "Blog"larla, "İnternet" siteleriyle, "e-mail" lerle, "SMS"lerle Bir haftadır sadece bize değil, tüm köşe yazarlarına Edirne'den Van'a kadar yurdun her yerinden yağan mesajlar, sözünü ettiğimiz uzlaşmanın en somut kanıtlarını oluşturuyor.
Üstelik bu olağanüstü bilgi trafiği sadece bizlerle, yani Türk medya mensuplarıyla da sınırlı değil. Türkiye'deki gelişmeleri aktaran veya yorumlayan tüm dünya basınına da cevap yetiştirildi. Hem Türkiye'den, hem de Batı'nın hemen tüm ülkelerinden. İşte size sadece "La Liberation" ve "Le Monde" gazetelerine iletilen mesajlardan birkaç örnek:
Büyük değişimin işaretleri
"Türkiye laikliğin savunulmasında Fransa için ideal bir müttefik. Keşke Fransa'da da laikler Türkiye'deki gibi seferber olsalar. Türkiye bize iyi bir ders verdi."
"Bu ülkenin insanlarının laiklik için sokağa çıkmalarından mutluyum. Ancak bir noktayı gözardı etmemek gerekiyor: Meydanları dolduranlar darbeyi de reddettiler ve demokratik çözüm istediler."
"1960 darbesinden hemen sonra Türkiye'de doğdum. 1971 müdahalesinde ilkokul öğrencisiydim. 1980 darbesine götüren sağ-sol çatışmalarını yaşadım, çünkü İstanbul Üniversitesi'nde okuyordum. Yeni bir darbe istemiyorum ama dinci bir iktidar da istemiyorum. Ben bir Atatürk kızıyım. 1978'de fen fakültesine girebildiysem (elektronik mühendisiyim) laik devlet sayesinde bu imkana kavuşabildim."
"İstanbul'da meydanı dolduranlar aynı zamanda inançlı insanlardı. Dünyadaki tüm Müslümanlar laik devlet için gösteri yapsalar, gezegenimiz kimbilir ne kadar güzel olur."
"Biz tüm dünyaya hem cumhuriyetin hem de demokrasinin bekçisi olduğumuzu gösterdik. Farklılıklarımızı koruyarak özgürlük, demokrasi, cumhuriyet, laiklik ilkelerini savunmak için hepimiz mücadeleye hazırız."
"Yaşasın halkı Müslüman laik ve demokratik Türkiye!"
Tüm bu mesajların bir anlamı var: Türkiye darbeye değil, sessiz, sakin ve demokratik bir devrime doğru ilerliyor.
Bu devrimin adı "Açık toplum". Siyasal özgürlükler ve insan hakları temelleri üstünde yükselen açık toplum.
Çoğulcu, hoşgörülü ve kozmopolit bir açık toplum. Herkesin ifade özgürlüğü ilkesi sütununa sarıldığı açık toplum.
İnternetin sınırsız olanaklarıyla bilgiye ulaşan, bilgiyi ileten, bilgiyi üreten açık toplum.
Böyle bir toplumda hiçbir şey gizli kalamaz. Daha önemlisi böyle bir toplumu hiçbir otorite susturamaz. Böyle bir toplumda ne darbe olur, ne de şeriatçı sapmalar hedefine ulaşabilir.
İddia ediyoruz; internet ve onun sağladığı katılımcı demokrasi veya gerçek halk demokrasisi 1979-80'de olsaydı, Humeyni asla İran'ı din devletine dönüştüremezdi. As