14 Ara 2024 11:16 Son Güncelleme: 14 Ara 2024 11:27

Erdal Eren 17 yaşında olmasına rağmen yaşı büyütülerek idam edilmişti

13 Aralık 1980'de 17 yaşında olmasına rağmen kemik testi yapılmadan yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren ölüm yıl dönümü dolayısıyla gündemde. Peki Erdal Eren'in 17 yaşında olmasına rağmen asılarak idam edilmesinin perde arkasında ne var?

ERDAL EREN 17 YAŞINDA İDAM EDİLMİŞTİ

Erdal Eren'in yargılama süreci, özellikle yaşının tespiti konusunda tartışmalı kararlar ve eksikliklerle doludur. Avukatı Nihat Toktay, 17 Mart 1980’de yapılan duruşmada, Eren’in yaşının tam olarak belirlenmesi için mahkemeden soruşturmanın genişletilmesini ve kemik testi yapılmasını talep etti. Bu talep, yaş tespitinin yapılabilmesi için kemik grafikleri çekilmesi ve ardından gerekirse anne ve babasının tanıklık yapması gerektiğini belirten yerleşik yargı kararlarına dayanıyordu. Ancak mahkeme, "Eren'in daha önce yaşının küçüklüğüne dair bir iddiada bulunmamış olması, doğum tarihinin resmi nüfus kaydında yer alması, dış görünüşü ve eğitim durumu" gibi gerekçelerle bu talebi reddetti.

İki gün sonra, 19 Mart 1980’de mahkeme, Eren’i idama mahkûm etti. Gerekçeli kararda Eren’in yaşına ilişkin herhangi bir açıklama yer almadı. Daha sonraki temyiz sürecinde yapılan itirazlar da "doğum tarihinde bir ihtilaf olmadığı" gerekçesiyle reddedildi. Son olarak, Askerî Yargıtay 20 Kasım 1980’de idam cezasını onayladı.

Eren’in babası, 21 Kasım 1980 tarihinde Kenan Evren’e bir mektup yazarak, oğlunun suç işlendiği tarihte 18 yaşını üç ay geçtiğini ifade etti. Ancak bu açıklama, mahkeme sürecine etki etmedi. Gazeteci Saygı Öztürk’ün aktardığına göre, Eren’in yaşıyla ilgili tartışmalar idam cezası verildikten sonra temyiz aşamasında gündeme getirildi. Buna rağmen, yerleşik yargı prosedürlerinin uygulanmaması, Eren’in yaşıyla ilgili iddiaların dikkate alınmamasına neden oldu.

Erdal Eren’in davası, 12 Eylül 1980 askerî darbesiyle birlikte değişen hukuk sistemi ve infaz politikalarının çarpıcı bir örneği olarak tarihe geçti. Darbenin ardından Türkiye Büyük Millet Meclisi feshedildi ve Millî Güvenlik Konseyi idam cezalarını onaylayarak infazlara hız verdi. 1972’den beri uygulanmayan ölüm cezaları tekrar yürürlüğe girdi ve Eren, darbe sonrası idam edilen dördüncü kişi oldu.

Dava sürecinde, Erdal Eren’in mahkeme heyetine sunduğu el yazısıyla yazılmış bir dilekçe dosyada yer aldı. Bu dilekçede Eren, “Askerlerin hepsi benim hedef sınırlarım içerisindeydi, ancak ne öleni ne de başkasını öldürme kastım olduğundan ateş etmedim,” diyerek suçlamaları reddetti.

Aralık 1980’de Mamak Askerî Cezaevi’ne gelen gazeteciler Savaş Ay ve Emin Çölaşan’a verdiği ifadeler ise dava sürecindeki birçok usulsüzlüğü gözler önüne serdi. Eren, avukatıyla görüştürülmediğini, yaşının 18’den küçük olduğunu belirttiği hâlde kemik testi talebinin kabul edilmediğini ve kendisinin ibret olsun diye idam edilmek istendiğini dile getirdi. Ayrıca, öldürdüğü iddia edilen jandarma erine uzaktan ateş ettiğini, ancak otopsi raporunun yakın mesafeden atış yapıldığını gösterdiğini belirtti. İdam cezasıyla yüzleşirken ölümden korkmadığını da ifade etti.

Bu süreç, Erdal Eren’in yaşı, mahkeme prosedürlerindeki eksiklikler ve infaz politikasındaki değişiklikler üzerinden, darbe dönemi yargılamalarının adaletten ne kadar uzak olduğunu ortaya koymaktadır. Onun idamı, 12 Eylül rejiminin gençlerin hayatı üzerinden uyguladığı baskının simgelerinden biri olarak hatırlanmaktadır.