ENİS BERBEROĞLU BU FOTOĞRAFLA KİMLERE NE MESAJ VERDİ?
Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, yarını bekleyemedi Enis Berberoğlu'nun Şemdinli dağlarındaki fotoğrafına övgüler yağdırdı.
İŞTE O YAZI
Bravo Enis Berberoğlu;
Çok güzel bir iş yaptın.
Bugün Hürriyet'ye yayınlanan o fotoğrafa bittim.
Bir gazeteci ki; yaz tatili dememiş.
Orası tehlikelidir dememiş.
Ben koskoca Hürriyet'in koskoca genel yayın yönetmeniyim de hiç
dememiş.
Kalkmış gitmiş, Şemdinli dağlarına masayı kurmuş.
Sebati Karakurt'un çektiği harika fotoğrafa dakikalarca baktım.
Sizi bilmem ama bakın ben neler gördüm o fotoğrafta:
YER SEÇİMİ
İlçeye hakim bir tepe.
Aşağıda Şemdinli görünüyor.
ENİS BERBEROĞLU ŞEMDİNLİ'DEN BİLDİRİYOR..
Orası neresi? Gün geçtikçe kafayı yiyen örgütün, bir gece yarısı
gelip konuşlandığı yer.
Fotoğraf ne diyor?
"Hadi diyelim ki; gece sinsice, kalleşçe burada varsın. Gündüz
mertçe neredesin ey arkadaş? Buyur gazeteci olarak ben de
buradayım; Sen gece kurşun sıkıyorsan; Ben de gündüz kalem
sıkıyorum."
BDP'YE CEVAP
Ne demiştin kardeşim sen?
Payandası olduğun terör teşkilatı bu ülkenin 700 kilometresini
kontrolünde tutuyor palavrasını atmıştın değil mi?
Nah tutuyor...
İşte ülkenin en büyük gazetesinin genel yayın yönetmeni, masayı o
dağa kurmuş, kahvesini içiyor.
MASADAKİ TABLET
Bilgisayar çalışıyor.
Demek ki, modern ve gelişmiş Türkiye'nin güçlü iletişim sistemi
ıssız dağlarda bile çalışıyor.
Dağ başındaki tek eve bile su, elektrik götüren Cumhuriyet, modern
iletişim teknolojisini de oraya götürmüş.
Turkcell'i çalışıyor; Vodafone'u çalışıyor; Avea'sı çalışıyor.
MASADAKİ ÇİÇEK
Masadaki o çiçek var ya; işte
o çiçek diyor ki;
Biz savaşı sevmiyoruz.
Barıştan yanayız.
Bu dağlarda çiçekler açsın diyor.
SERE SERPE OTURUŞ
Diyor ki;
Bak kardeşim; ne elim tetikte, ne gözüm "düşman" bildiğim
birinde.
Dostum yani, düşmanın değil.
Ben buralarda huzurlu, güven içinde oturmak, dağlarımızda gezinmek
istiyorum.
KAHVE
O bir fincan kahve var ya;
İşte o diyor ki;
Bizim geleneğimizde, örf ve adetimizde, bir fincan kahvenin 40 yıl
hatırı vardır.
Arkadaş ben buraya meydan okumaya değil; Görmeye, anlamaya, yardım
etmeye geldim.
Sana da bir çift lafım var; Bana da; Bize de...
Lafım hepimizedir yani...
BEN DE DİYORUM Kİ; ARKADAŞ DECCALİN BİLE GÖRMEDİĞİNE DEĞİL, AKLIN GÖRDÜĞÜNE BAK
Şimdi lafım sana;
Yani dağdakine; bir de buradakine;
Yani ona buna kızıp, denize düşen misali, önüne çıkana
sarılana;
Evet arkadaş; sen o melun kafanla bu fotoğrafta Deccalin
göremediğini bile görebilirsin.
Ama ben kendi gözlerimle bunu gördüm.
Abdullah Öcalan, Türk ordusunun 1990'lı yıllarda Kuzey Irak'ta
yaptığı operasyon sırasında şunu söylemişti:
"Bizim adamlarımız Hürriyet'in gazetecileri kadar cesur olsaydı biz
bu savaşı kazanırdık."
Bakmayın siz o haline, Öcalan mantıklı adamdır.
Doğruyu söylemişti.
Hürriyet böyle bir gazetedir.
Yeri geldiğinde, herkes elinde yağlı iple, meydanlarda bağırırken;
"Öcalan asılmasın" diye kampanya yapan gazetedir.
Enis Berberoğlu harika bir şey yaptı.
Türk devletinin bayrağını ilelebet diktiği tepelere, Hürriyet
masasını kurdu.
Çiçeğini koydu.
Tabletini açtı.
Kahvesini aldı.
Bir yudum aldı; Sere serpe oturdu ve mesajını verdi.
O mesajı hâlâ anlamadın mı kardeşim; Bak bir kere daha
anlatayım.
Diyor ki;
Kardeşim bu ülkenin ordusu var ya; işte o şanlı ordu;
Yüreğiyle, kanıyla, cesaretiyle, bedeniyle, ruhuyla, görev
bilinciyle, bilgisiyle, becerisiyle,
Bütün komşu ülkelerin darmadağın olduğu bir kan ve gözyaşı
yüzyılında Cumhuriyet'i kuranların çizdiği Misak-ı Milli'yi bir
santim bile vermeden korudu.
Bayrağını indirmedi, sınırını çizdirmedi,
Komutanları karanlık insanların hazırladığı ne idüğü belirsiz sözde
delillerle zindanlarda süründürülürken bile yılmadı.
Orada... Hâlâ orada... Hep orada olacak.
EY ELİ SİLAHLI ADAM
Bu ülkede 60 yıldır çok
partili özgür seçim yapılıyor. Burada bahar var.
Burası çağla badem çiçeklerinin ülkesi; senin yalancı baharın
burada çiçekleri açtıramaz.
EY ANKARA'DAKİ ARKADAŞ
Bu fotoğraf buraya,
yani Ankara'ya da sesleniyor.
Diyor ki; Bu masada eksik bir şey var.
Buranın insanı.
Masaya onları da davet etme zamanı geldi.
Bu sorun artık öyle gidemez.
Dağdaki, silahla yırtmaya çalıştı.
Sen silahla yırttırmadın.
Ama bu fotoğrafa bakarak sanma ki; orada her şey güllük
gülistanlık.
Artık çözüm lazım.
O silahla alamadı, sen silahla vermedin.
Başka çarelere de bakmak lazım.
Bu fotoğrafa hepimiz çok iyi bakalım...
Bir Pazar fantezisi değil bu...
Tahrik edici bir fotoğraf...
Hem oradakine, hem buradakine; Hem dağdakine, hem ovadakine meydan
okuyan bir fotoğraf.
Gülsek de kızsak da, beğensek de beğenmesek de, İşimize gelse de
gelmese de;
Anlamaya çalışmalıyız.
Ve muhakkak görmeliyiz.
Ertuğrul Özkök / Hürriyet