04 Eyl 2009 11:34 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:51

ENGİN ARDIÇ'IN HAYALİ GERÇEK OLUR MU? ERTUĞRUL GÜNAY MEDIACAT'E KONUŞTU!..

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, yeni yurtdışı tanıtım konkurunun açıldığı bugünlerde MediaCat´e konuştu. Günay, daha önce Engin Ardıç tarafından dile getirilen bir talep hakkındaki görüşlerini de açıkladı...

Aşkın Baysal'ın söyleşisi:



Engin Ardıç´tan okudum ve gerçekten hayal etmesi bile güzel: Rumeli Hisarı ve Anadolu Hisarı´nın eski halleri beyaz imiş ve sivri külahları varmış. Orta Çağ şatoları gibi. Engin Ardıç yazısında bunların yeniden yaratılmasını istiyordu. Bu arada özellikle tarihi yarımadada birtakım çalışmalar yapılması gündemde. Sirkeci Garı´nın müzeleştirilmesi, buradaki yolun yer altına alınması, orada büyük bir tarihi parkın oluşturulması gibi... Bu konudaki takvim nedir, neler yapılıyor?



İstanbul binlerce yıllık bir şehir. Ama binlerce yıldan bu yana bir yandan yapılırken bir yandan da tahribat görmüş. İstanbul´un tahribatı son on yılın, yirmi yılın, elli yılın değil yüzyılların sonucu. Osmanlı yönetimi Topkapı´dan Yıldız´a geçmiş, Topkapı bölgesinde gecekondulaşma, çarpık yapılaşma başlamış. Ben Topkapı Sarayı´nın içini temizliyorum iki yıldan beri. Topkapı Sarayı´nın içini anladığınız her anlamda temizliyorum. Çöp temizliyorum, gecekondu temizliyorum, çarpık inşaat temizliyorum. Sur-u Sultani´ye bir maske planı çalışması yapıyorum. Çünkü içinde aklınıza gelebilecek bütün kurumların yapıları var, sivil gecekondu yapıları bile vardı. Onu temizlemeye çalışıyoruz Topkapı özelinde. Daha da genişletirsek, Tarihi Yarımada´da, Zeyrek´te çalışmalar var, Anemos Zindanlarında çalışma var, Tekfur Sarayında çalışma var, surlarda ne yazık ki yetersiz ama bir proje çalışması yapmaya çalışıyoruz.



İstanbul´un onun dışındaki merkezlerinde, Galata´da, Pera´da bazı çalışmalar var. Rami Kışlasını bir kütüphaneye dönüştürme hayalimiz var. Ayazağa´da yarım kalmış bir kültür merkezini ayağa kaldırmaya çalışıyoruz. Kulelerle ilgili ben okudum Engin Ardıç´ın yazısını. Doğrusu ilginç bir fikir. Ve eski gravürler arıyorum. O dönemlerde gerçeği aksettiren neler var diye gravürler arıyorum. Tarihi ortama uygun bazı yapıları ayağa kaldırmak gerçekten çok hoş olabilir. Ama İstanbul´da temel yanlış, 1950´lerde İstanbul´u bir sanayi kenti yapma yanlışıdır. Sanayiyi Kocaeli´den bu tarafa geçirmeseydiniz, Adapazarı´nda kesseydiniz ya da Balıkesir iç kasabalarına yerleştirseydiniz hem o bölgeler kalkınmış olurdu hem İstanbul bugün beş milyon nüfusuyla on beş milyon ziyaretçisi olan bir şehir olurdu. Şu anda İstanbul on beş milyon nüfusuyla, beş, altı milyon ziyaretçisi olan bir şehir -tersine bir durum var. İstanbul´la ilgili yapmaya çalıştığımız çok şey var ama benim ömrüm yetmez.



İstanbul´a bakınca hem çok keyifleniyorum, böyle güzel bir şehir bizim, Allah´ım sana bin şükürler olsun diye, hem de bu şehrin nasıl gözünü çıkarmışız diye tarihin önünde inanılmaz bir utanç duygusu taşıyorum ne yazık ki.



Söyleşinin tamamını MediaCat´in Eylül 2009 sayısında okuyabilirsiniz.