03 Şub 2009 10:12 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:31

'EN AZ 3 YAZARIN KÖŞESİ BOŞTU DÜN!.. ÜLKEMİZİN EN BÜYÜK MEDYA GRUBU'NUN AMİRAL GEMİSİNDE İSYAN MI ÇIKTI?..

'Kim "Yazma" demişse hayatının en isabetli öğüdünde bulunmuş...' Fehmi Koru'nun hedefinde yine Hürriyet var

Kazanan ve kaybedenler...


Aaa, olacak şey değil, ülkemizin en büyük medya grubunun amiral gemisinde isyan mı çıktı ne? Dün büyük bir heyecanla "Başbakanın Davos'taki tavrına karşı çıkmanın 1001 yolu" türü bir yazı yazmalarını beklediğim başyazar ve yayın yönetmeni kepenk kapatmışlardı. Ne onda bir ses, ne de öbüründe...

1001 yazıya ulaşabilecek karşı çıkışı üçüncüde "Bu kadarı da fazla" diyen gazete patronu mu engelledi, yoksa CHP lideri Deniz Baykal'ın Başbakan Erdoğan'ın tavrına destek çıkan açıklamasına bakıp da mı hizaya geldiler, bilemiyorum elbette...

En az üç yazarın köşesi boştu dün...

Kim "Yazma" demişse hayatının en isabetli öğüdünde bulunmuş... Üçlüden 'çevir kazı yanmasın' türü yazıcılığın en mükemmel örneği olanı bile, ilk günlerde verdiği tepkiden kolay kolay dönemeyeceğini anlamış olmalı. Bir-iki gün kendisini unutturup başka bir gündem maddesiyle birlikte yeniden dalış yapmak üzere kenarda beklemeyi yeğleyecek kadar 'pop' suyu içmişliği vardır...

Hürriyet gazetesinin halkın nabzını kaçırmayla ilgili ilk vukuatı değil elbette Davos yayın çizgisi; ancak hiç bu kadar hazırlıksız yakalanmamışlardı. Hep birlikte, cümbür cemaat... Başyazarları, son yazarları, orta sayfa yazarları... Hepsi, hepsi... Bu kadar mı tek sesli olur bir gazete, bu kadar mı halktan kopuk olur yazarları, hayret ki, ne hayret!

Bari hiç değilse birkaç gün ortada görünmeyip sonunda ince ayarlı açıklamalarla seçmen karşısına çıkan Deniz Baykal gibi akıllı davranabilselerdi. Sıcağı sıcağına kendilerini televizyon ekranlarına atan CHP sözcüleri o sıcakta yandılar, ancak CHP lideri serinlikte kaldı, serinkanlı açıklama yapabildi...

CHP'yi 'içeriden' tanıyan siyaset bilimci bir dost, "İsmet Paşa kadar olamadı" diye başladığı sözünü, "MHP lideri Devlet Bahçeli kadar bile olamadı" diye bitirdi... CHP'ye yakın bilim adamlarından birkaçı, "Derhal ilk uçağa atlayıp İstanbul'a git, Davos'tan dönen Tayyip Erdoğan'ı orada karşıla" aklını vermişler CHP liderine... Ayağı gitmedi.

Oysa İsmet İnönü, 17 Şubat 1959 tarihinde uçağı Londra'ya inerken kaza geçiren Başbakan Adnan Menderes'i, ülkeye döndüğü gün, havaalanına kadar giderek karşılamıştı. Paşa'nın bu jesti CHP'lilerden çok DP'lileri kızdırmıştı; şovu çalma olarak görüldüğü için... Deniz Baykal üç gün sonra verdiği demeci ilk gün ve İstanbul Havaalanı'nda verseydi, kameralar ülkeye dönen Erdoğan yanında Baykal'ı da görüntüleselerdi, bu defa şovu o çalmış olacaktı.

Atv'de 'Beyin Fırtınası' programına birlikte çıktığımız Hasan Bülent Kahraman, son programda, romancı kimliği yanında de Gaulle ile siyaset de yapmış Andre Malraux'ya atfen bir sözü hatırlattı. "Beş his herkeste vardır" demiş Malraux, "Altıncı his ise ancak bazı özel insanlarda bulunur..." Tayyip Erdoğan'da olup da Deniz Baykal'da bulunmadığını anladığımız altıncı hissin adı 'politik refleks'tir...

Sonuçta ayakları suya erip Tayyip Erdoğan'ın tavrını öven Deniz Baykal'a karşılık ülkemizin en büyük medya grubunun gazeteleri ve televizyon kanallarında çalışan çoğu kıdemli onlarca yazarın neredeyse bütünü o dönüşü de yapamadılar. Neden acaba?

Bu soruyu kendisine sorması gereken kişi ülkemizin en büyük medya patronu Aydın Doğan elbette... Yanına halktan kopuk tipleri toplayan, kendileri için gazete çıkarttıkları halkın nabzını tutamayan kişileri istihdam eden o çünkü...

"Ben yalnızca en tepedeki kişiyi istihdam ettim, diğerlerini o topladı" diyemez; dese de kendisini halkına ters düşen medya organlarının sahibi olma sorumluluğundan kurtaramaz. Kıdemli başyazar altmış yıldır aynı şeyleri yazıyor ve sütununu koruyorsa onun sayesinde... Okunmaz ve ne dediği anlaşılmaz bir sürü yazara arka çıkan yine kendisi...

Her patronun daha fazla iş alanına girme, daha fazla kazanma arzusu meşrudur; sevilmek istemesi de en doğal duygudur... Aydın Doğan bu dönemde kazandı kazanmasına, ama daha fazla da kazanabilirdi; kendisine karşı sevgi besleyen de pek yok ülkemizde...

Buraya da bir 'es' koyup "Neden?" diye sorulabilir. Ben veya siz değil, Aydın Bey'in kendisi sorabilir bu soruyu... "İktidar medyayı sevmiyor da ondan" veya "Benimle sorunları var" cevapları yeterli değil; iktidar medyayı sevmiyorsa da, kendisiyle sorunları varsa da bir sebeple ilintili bunlar...

Sebep şu olabilir mi dersiniz: Tayyip Erdoğan bugünün dünyasına, insanlarına, değerlerine uygun bir politikacı; buna karşılık ülkemizin en büyük medya grubu, zamanı geçmiş, halktan kopuk, bugünün değerlerine ters insanlardan oluşuyor...

Bu ikisi karşı karşıya geldiğinde kazananın kim olacağını tahmin etmek zor değil...

Yazarlar kepenk kapattı da arayanları çıktı mı acaba?


Taha Kıvanç/ Yeni Şafak