18 Eki 2013 00:54 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:42

EMRE USLU KAYBETTİĞİ BABASI İÇİN YAZDI! "TEK KAHRAMANIM VARDI; BABAMDI"

Taraf Gazetesi köşe yazarı Emre Uslu'nun babası önceki gün vefat etti. "Tek kahramanım vardı; babamdı" diyen Uslu, babasını yazdı...

Emre Uslu, "kahramanım" dediği babasını kaybetti. "Tek kahramanım vardı; babamdı. Onun kahramanım olduğunu gizliden bilirdim ama itiraf edemedim. Çünkü o bilinen kahramanlardan birine hiç benzemiyordu. Hiç okula gitmemiş, dünyayı kurtarmamış, kendi hâlinde bir köy insanıydı. Ama dünyasının çapı tüm dünyalardan daha büyüktü babamın" diyerek tarif ettiği babasını anlattı Emre Uslu...

İşte Emre Uslu'nun babasının arkasından yazdığı o yazı;

Sanırım bu mevsim babaları kaybetme mevsimi. Çevremdeki birçok dostum gibi ben de kaybettim babamı dün. Tüm babalar iyi adamdır ama benimki bambaşka bir iyi adamdı...

"BABAM BENİM KAHRAMANIMDI"

Hiç televizyonumuz olmadı çocukken. Bu yüzden kartondan kahramanlarım da olmadı benim. Tek kahramanım vardı; babamdı. Onun kahramanım olduğunu gizliden bilirdim ama itiraf edemedim. Çünkü o bilinen kahramanlardan birine hiç benzemiyordu. Hiç okula gitmemiş, dünyayı kurtarmamış, kendi hâlinde bir köy insanıydı. Ama dünyasının çapı tüm dünyalardan daha büyüktü babamın.

DÜNYAYA AÇIK BİRİYDİ

Çok akıllıydı. Dünyaya açık biriydi. Köye gelmiş ne kadar yenilik varsa hepsinde parmağı vardı. Hiç okula gitmediği hâlde hem Osmanlıca hem Türkçe okur, yazardı. Uzun kış akşamlarında gaz lambası ışığında meraklılara evimizde tarih kitapları okurdu. Çok uzun sürerdi bu okuma seansları. Bir yandan merakla dinlediğim bir yandan da misafirler için ceviz kırıp onlara çay dağıtmaktan yorgun düştüğüm geceleri hatırlıyorum.

HABER DİNLEMEYİ ÇOK SEVERDİ

Haber dinlemeyi çok severdi. 12 Eylül günleriydi. Haber saatinde tarlaya gitmesi gerektiğinde benim görevim, yanında radyo taşımaktı. O tarlada çalışır ben radyosunu taşırdım. Hey gidi günler...

HER MİSAFİRE HZ. HIZIR OLABİLİR GÖZÜYLE BAKARDI

Çok cömert adamdı babam. Evimiz yol üstündeydi. Çok misafirimiz olurdu. Kapımızı kim çalarsa buyur der, misafir ederdi. Özellikle kışın yollar kapandığında evimizde misafirden yatacak yer kalmadığını, tüm misafirlere yetecek kaşık çatal bulamadığımızı hatırlarım. Fakirdik ama yine de kapıyı çalan hiçbir misafire yatacak yerimiz yok demezdi. Tüm kardeşlerimi komşulara gönderir misafirleri yine kabul ederdi. O misafirlerin arasında Hz. Hızır’ın evimize geldiğini düşünürdü...

Bildiğim tek "kötülüğü" vardı. Başka köyün cami imamından bir tek Kanada kavağı fidesi çalmış, dikmişti tarlaya. Civar köylerdeki tek Kanada kavağıydı o. Yüzlerce kök kavağından ayrıydı onun yeri. Özenle baktı, büyüttü onu. Dallarından kim fide yapmak istediyse herkese verdi. Civar köylerdeki binlerce Kanada kavağı o ağaçtan türetildi. Sonra o kavağı kesip camiye bağışladığında büyük bir günahtan kurtulmuş gibi rahatladığını hatırlıyorum..

BABASINDAN EMRE USLU'YA ÖĞÜT

Henüz lisede okurken bile köye geldiğimde, "Senden başka okuyan kimse yok, başın dik yürüme, gurur kibir girer içine" derdi. Başarılı olduğumu gördükçe de içten içe gururlanırdı. Elimden geleni yapmama rağmen "Bu köylerdeki insanlara yeterince yardım etmiyorsun" diye kızardı hep.

"BEN BUNU BAŞBAKAN YAPACAĞIM"

Beş yaşımdayken elimden tutup okula kaydettirmeye götürdüğü günü hiç unutamam. Okul müdürü "Çocuğun yaşı küçük, seneye kayıt yaptıralım" dediğinde, "Sen kaydını yap, ben bunu başbakan yapacağım" demişti. Televizyon bile görmemiş köy çocuğu için ne büyük bir cesaretlendirmeydi o. Hep aklımın bir yerinde takılı durdu o söz. Ne zaman bitme noktasına gelsem, babamın umudunu yerde bırakmamalıyım diye daha çok çalıştım hep.

"BU OĞLUMUN RIZKI BOL" DERDİ

Hiç paramızın olmadığı yıllar oldu. Ne yapar eder, bulup buluşturur, okula giderken cebime koyardı. Arkasından da "Bu oğlumun rızkı bol" derdi. Sanırım üzülmemem ve "fakir aileme yük oluyorum" diye düşünmemem için böyle söylerdi. "Sen yeter ki okumak iste, tüm tarlamı satar okuturum seni" diye cesaretlendirmese sanırım akranlarım gibi ben de okuyamazdım...

HER SABAH NAMAZINDAN SONRA KUR'AN OKURDU

Gün gibi hatırlıyorum. Biz çocukken babam her sabah namazdan sonra yüksek sesle Kur’an okurdu. O Kur’an okumaya başladığı zaman annem Kur’an’a saygısızlık yapmayalım diye "Kur’an okunurken yatılmaz" der kaldırırdı bizi. Ama babam "Onlar daha çocuk, ayaklarını uzatmadan yatarlarsa bir şey olmaz" derdi. Çok şefkatli ve toleranslı biriydi o. Hiçbir zaman bağnaz bir adam olmadı. Herkesi olduğu gibi kabul etti...

Duvar ustasıydı babam. Yaptığı tüm evlerin yönünü kıbleye doğru yapardı. Dine ve Kâbe’ye saygısını göstermek için yapardı bunu. Bunun da doğal bir şey olduğunu düşünürdü...

Ruhuna Fatiha gönderirseniz benimle çok gurur duyar sanırım...

Babamdı, adamdı....