05 Eyl 2015 17:56
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 17:51
Emin Çölaşan'dan müthiş iddia! Ertuğrul Özkök neden izne çıktı?
Sözcü yazarı Emin Çölaşan, Ertuğrul Özkök ve Aydın Doğan hakkında sert eleştirilerde bulundu.
Sözcü gazetesi yazarı Emin Çölaşan bugünkü yazısında, geçen Perşembe günü kaleme aldığı yazısı nedeniyle hakkında sıruşturma açılan ve dün yazılarına ara vererek izne çıkan Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök'ü yazdı.
2007 yılında muhalif yazıları nedeniyle Hürriyet gazetesindeki yazılarına son verilen Çölaşan, Hürriyet'te yazdığı dönemde yaşadıklarını anlattı.
Ertuğrul Özkök'ün, Aydın Doğan'ın sağ kolu olduğunu ve o zamanlar kendisine 'Yazma kardeşim… Yumuşak yaz, başımızı belaya sokacaksın… Hükümeti eleştireceksen haftada bir eleştir' diyerek sansür uyguladığını söyleyen Çölaşan'ın yazısı şöyle:
Sevgili okuyucularım, Hürriyet gazetesinde tam 22 yıl boyunca (1985-2007) arasında görev yaptım.
Gazeteyi 1994 yılında Aydın Doğan satın aldı. İlk yıllarda o da öyleydi. Diğer sektörlerde olduğu gibi basın sektöründe de giderek büyüdü, çok sayıda televizyon kanalı ile gazetenin sahibi oldu.
Elinde yedi gazete ile dört televizyon kanalı vardı. Erol Bey’den sonra medya imparatoru olmayı başarmıştı.
Gazetenin başında olan sağ kolu ise Erol Bey’den devraldığı Ertuğrul Özkök idi.
* * *
AKP iktidarının ilk yıllarında rahattık. Özgürce yazmak mümkün oluyordu. Ancak AKP giderek palazlanmaya başlayınca bu ikili üzerine iktidardan baskı gelmeye başladı.
Hoşa gitmeyen her haber ve her köşe yazısı için azar işitiyor, fırça yiyorlardı.
Önceleri bu durumu umursamadılar. Ama sonra iş ciddiye bindi.
Gazetenin en muhalif yazarlarından biriydim ve üzerimde büyük baskı kuruldu.
“Yazma kardeşim… Yumuşak yaz, başımızı belaya sokacaksın… Hükümeti eleştireceksen haftada bir eleştir… Star TV’yi biz alacağız, sakın Maliye Bakanı hakkında olumsuz bir şey kaleme alma…”
Bunları söyleyen hep Ertuğrul oluyordu ama söyleten Aydın Doğan’dı. İş bununla da bitmiyor, başka direktifler geliyordu:
“Bütün arkadaşlara söyledim, Başbakan’ın (Tayyip’in) oğlunun askerlikten çürük raporu bundan sonra yazılmayacak…
Zaman gazetesi hakkında da yazma. Dağıtımını biz yapıyoruz ve heriflerden çok büyük para kazanıyoruz. Onları Sabah grubuna kaptırmayalım…”
Ertuğrul bazı yazılarımı haber vermeden sansür ediyordu. Ne yaptılarsa çizgimi değiştirmemiş, geri adım atmamıştım.
Baktılar ki adam olmaya (!) niyetim yok, en sonunda beni gazeteden kovmak zorunda kaldılar.
(...)
* * *
Kovulduktan sonra iki yıl boyunca Bilgi Yayınevi’nde oturdum ve birbiri ardına üç kitap yazıp yaşadığım yüz kızartıcı baskı ve sansür olaylarını belgelerle anlattım.
Üç kitabın toplam satışı 250 bin dolaylarında oldu.
“Kovulduk Ey Halkım Unutma Bizi” isimli kitabımı Aydın Doğan mahkemeye verip benden 50 bin lira tazminat istedi, davası reddedildi!
Ama artık korku dağları bürümüştü.
İktidarı eleştiren Tufan Türenç’ten köşe yazarlığını aldılar. Rahmi Turan abimiz dahil aynı nitelikteki köşe yazarları kovuldu.
İşin daha da acı yanı, Ankara’daki yüksek tepelerden (!) gelen baskı öyle boyutlara ulaştı ki, bir zamanlar Türk basınının amiral gemisi olarak tanınan, ancak AKP döneminde iktidarın refakat sandalına dönüşen Hürriyet gazetesinin künyesinden patron Aydın Doğan’ın ismi bile çıkarıldı!
Yazar arkadaşım Selda Terek Bilecen önceki gün ziyaretime geldiğinde sordu:
“Aydın Doğan’a kızgınlığınız hâlâ sürüyor mu?”
Yanıt verdim:
“Artık kızmıyorum. Acıyorum ve ona üzülüyorum.”
* * *
(...)
* * *
Ben bu yazıyı niçin yazıyorum?.. Ertuğul Özkök önceki günkü yazısında isim vermeden birilerini eleştirdi.
Ankara’daki “Yüksek tepeler” derhal tepki koydu. Savcılığa suç duyurusunda bulunuldu ve aynı gün savcılık o meşhur cumhurbaşkanına hakaret maddesine dayanarak hakkında soruşturma başlattı.
Ertesi gün, yani dün, Ertuğrul bir yazı daha yazdı ve cumhurbaşkanına hakaret etmediğini vurguladı.
Ancak yazının son satırları ilginçti:
“Bu yaz yazılarıma ara vermedim. Her gün yazdım. Ama şimdi uzun süredir tasarladığım ve bayramı da içine alan bir yolculuğa çıkıyorum. Bundan istifade, inanç üzerine yazdığım bir kitabı da tamamlayacağım.”
İnsan böyle kritik bir ortamda izne mi çıkar be kardeşim!
* * *
Tamam, iş anlaşıldı!.. Ankara’dan gelen emir nedeniyle Ertuğrul yazılarına ara vermek zorunda kaldı. Bilemiyorum, belki de yazılarına temelli son verildi. İnşallah affa uğrar da yeniden yazdırırlar!
Ben bu “İzne çıkma” olayını da iyi bilirim…
Ertuğrul bana baskı yaparken güzel seçenekler sunar, kafakola almaya çalışırdı:
“Tam maaşla uzun süre izne gönderelim seni, kafanı dinle be kardeşim. Yeter ki yazma, rahatına bak, başımıza bela açma!”
Şu Allah’ın işine bakın ki beni izne gazete yönetimi gönderecekti, Ertuğrul’u “Ankara” gönderdi!
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ
2007 yılında muhalif yazıları nedeniyle Hürriyet gazetesindeki yazılarına son verilen Çölaşan, Hürriyet'te yazdığı dönemde yaşadıklarını anlattı.
Ertuğrul Özkök'ün, Aydın Doğan'ın sağ kolu olduğunu ve o zamanlar kendisine 'Yazma kardeşim… Yumuşak yaz, başımızı belaya sokacaksın… Hükümeti eleştireceksen haftada bir eleştir' diyerek sansür uyguladığını söyleyen Çölaşan'ın yazısı şöyle:
Sevgili okuyucularım, Hürriyet gazetesinde tam 22 yıl boyunca (1985-2007) arasında görev yaptım.
Gazeteyi 1994 yılında Aydın Doğan satın aldı. İlk yıllarda o da öyleydi. Diğer sektörlerde olduğu gibi basın sektöründe de giderek büyüdü, çok sayıda televizyon kanalı ile gazetenin sahibi oldu.
Elinde yedi gazete ile dört televizyon kanalı vardı. Erol Bey’den sonra medya imparatoru olmayı başarmıştı.
Gazetenin başında olan sağ kolu ise Erol Bey’den devraldığı Ertuğrul Özkök idi.
* * *
AKP iktidarının ilk yıllarında rahattık. Özgürce yazmak mümkün oluyordu. Ancak AKP giderek palazlanmaya başlayınca bu ikili üzerine iktidardan baskı gelmeye başladı.
Hoşa gitmeyen her haber ve her köşe yazısı için azar işitiyor, fırça yiyorlardı.
Önceleri bu durumu umursamadılar. Ama sonra iş ciddiye bindi.
Gazetenin en muhalif yazarlarından biriydim ve üzerimde büyük baskı kuruldu.
“Yazma kardeşim… Yumuşak yaz, başımızı belaya sokacaksın… Hükümeti eleştireceksen haftada bir eleştir… Star TV’yi biz alacağız, sakın Maliye Bakanı hakkında olumsuz bir şey kaleme alma…”
Bunları söyleyen hep Ertuğrul oluyordu ama söyleten Aydın Doğan’dı. İş bununla da bitmiyor, başka direktifler geliyordu:
“Bütün arkadaşlara söyledim, Başbakan’ın (Tayyip’in) oğlunun askerlikten çürük raporu bundan sonra yazılmayacak…
Zaman gazetesi hakkında da yazma. Dağıtımını biz yapıyoruz ve heriflerden çok büyük para kazanıyoruz. Onları Sabah grubuna kaptırmayalım…”
Ertuğrul bazı yazılarımı haber vermeden sansür ediyordu. Ne yaptılarsa çizgimi değiştirmemiş, geri adım atmamıştım.
Baktılar ki adam olmaya (!) niyetim yok, en sonunda beni gazeteden kovmak zorunda kaldılar.
(...)
* * *
Kovulduktan sonra iki yıl boyunca Bilgi Yayınevi’nde oturdum ve birbiri ardına üç kitap yazıp yaşadığım yüz kızartıcı baskı ve sansür olaylarını belgelerle anlattım.
Üç kitabın toplam satışı 250 bin dolaylarında oldu.
“Kovulduk Ey Halkım Unutma Bizi” isimli kitabımı Aydın Doğan mahkemeye verip benden 50 bin lira tazminat istedi, davası reddedildi!
Ama artık korku dağları bürümüştü.
İktidarı eleştiren Tufan Türenç’ten köşe yazarlığını aldılar. Rahmi Turan abimiz dahil aynı nitelikteki köşe yazarları kovuldu.
İşin daha da acı yanı, Ankara’daki yüksek tepelerden (!) gelen baskı öyle boyutlara ulaştı ki, bir zamanlar Türk basınının amiral gemisi olarak tanınan, ancak AKP döneminde iktidarın refakat sandalına dönüşen Hürriyet gazetesinin künyesinden patron Aydın Doğan’ın ismi bile çıkarıldı!
Yazar arkadaşım Selda Terek Bilecen önceki gün ziyaretime geldiğinde sordu:
“Aydın Doğan’a kızgınlığınız hâlâ sürüyor mu?”
Yanıt verdim:
“Artık kızmıyorum. Acıyorum ve ona üzülüyorum.”
* * *
(...)
* * *
Ben bu yazıyı niçin yazıyorum?.. Ertuğul Özkök önceki günkü yazısında isim vermeden birilerini eleştirdi.
Ankara’daki “Yüksek tepeler” derhal tepki koydu. Savcılığa suç duyurusunda bulunuldu ve aynı gün savcılık o meşhur cumhurbaşkanına hakaret maddesine dayanarak hakkında soruşturma başlattı.
Ertesi gün, yani dün, Ertuğrul bir yazı daha yazdı ve cumhurbaşkanına hakaret etmediğini vurguladı.
Ancak yazının son satırları ilginçti:
“Bu yaz yazılarıma ara vermedim. Her gün yazdım. Ama şimdi uzun süredir tasarladığım ve bayramı da içine alan bir yolculuğa çıkıyorum. Bundan istifade, inanç üzerine yazdığım bir kitabı da tamamlayacağım.”
İnsan böyle kritik bir ortamda izne mi çıkar be kardeşim!
* * *
Tamam, iş anlaşıldı!.. Ankara’dan gelen emir nedeniyle Ertuğrul yazılarına ara vermek zorunda kaldı. Bilemiyorum, belki de yazılarına temelli son verildi. İnşallah affa uğrar da yeniden yazdırırlar!
Ben bu “İzne çıkma” olayını da iyi bilirim…
Ertuğrul bana baskı yaparken güzel seçenekler sunar, kafakola almaya çalışırdı:
“Tam maaşla uzun süre izne gönderelim seni, kafanı dinle be kardeşim. Yeter ki yazma, rahatına bak, başımıza bela açma!”
Şu Allah’ın işine bakın ki beni izne gazete yönetimi gönderecekti, Ertuğrul’u “Ankara” gönderdi!
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ