Emin Çölaşan’dan duygulandıran yazı: Bu işin 50. yılı olmayacak
Sözcü gazetesi yazarı Emin Çölaşan, bugünkü köşesinde, "45 yılın hesabını size veriyorum" başlıklı duygulandıran bir yazı kaleme aldı.
Gazetecilik mesleğinde 45. yılını dolduran Emin Çölaşan, bu 45 yılı iyisiyle kötüsüyle, acısıyla tatlısıyla yaşadığını yazarak özetledi.
Emin Çölaşan, 45 yıl boyunca hiçbir meslektaşına kazık atmadığını, kendisine veya başkasına yapılan haksızlıklara her daim karşı çıktığını, bir gün olsun işinden kaytarmadığını, mesleğine ihanet etmediğini, hiç kimsenin omuzlarına basarak yükselmediğini, çizgisini bozmadan yazmaya çalıştığını anlatırken, bazen de kelle koltukta ve birçok tehdit alarak yazdığını vurguladı.
"BU İŞİN 50. YILI FALAN OLMAYACAK"
"Her zaman eleştiren gazeteci oldum. Yağcılık yapmak, övgü düzmek kolaydır da, eleştirmek biraz yürek ister. Bence gazeteci öven değil, eleştiren kimsedir. Her iktidar döneminde bunu yaptım" diye belirten Emin Çölaşan, "Dönek olmadım, korkmadım, kıvırtmadım. Beynimden geçenleri yazdım. Sizleri asla kandırmadım" dedi.
Bu meslekte dünkü ve bugünkü 45. yıl yazılarım benim için önemliydi çünkü sizlere ve kamuoyuna bu uzun, yorucu, mutluluk, mutsuzluk ve gerilimlerle geçen yılların özet bile olsa hesabını vermek zorundaydım. İçimden taşan duyguları herkesin bilmesini istedim" diyen Emin Çölaşan, "Benim açımdan çok önemli olan bu 45. yıldönümünü dün ve bugün sizlerle paylaştığım için beni lütfen kınamayın, bağışlayın... Çünkü bu işin 50. yılı falan olmayacak" diye yazdı.
Emin Çölaşan'ın yazısı şu şekilde:
"Sevgili okurlarım dün de yazmıştım, bunlar benim için çok önemli ve anlamlı günler…
Çünkü gazeteciliğe 7 Şubat 1977 günü başlamıştım ve şimdi tam 45 yıl doldu. Dünkü yazımda o günün öncesinden günümüze kadar neler yaptığımı anlatmıştım. Bugün ise farklı bir şey yapacağım.
Sizlere bu 45 yılın bir hesabını kendi açımdan çok özetle vereceğim.
Şimdi söyleyeceklerim konusunda iddialıyım. Bir tek sözcüğünde bile yalan, yanlış, abartma olmayacaktır.
Bu meslekte gazeteci olsun veya olmasın, her türlü insanı tanıdım. İyiler, kötüler, dürüstler, üçkağıtçılar, yağcılar, yalancılar, yalakalar, yolsuzluk yapanlar… Bugün dahil bu ülkeyi nasıl çapsız tiplerin yönettiğine, o “Büyük” zannedilen çoğu kimselerin aslında nasıl “Küçük” olduğuna defalarca tanık oldum.
Aynı gerçek biz gazeteciler için de geçerlidir. Aramızda her türlü insan vardır.
Meslektaşlarımdan bugüne kadar bazı kazıklar yedim ama iddialı söylüyorum, hiç kimseye kazık atmadım.
Bugüne kadar benden genç veya yaşlı, yüzlerce gazeteci ile tanıştım, birlikte veya farklı ortamlarda görev yaptım ama hiçbirine saygısızlık etmedim.
Hele genç ve deneyimsiz muhabir arkadaşlarıma kendi çapımda hep sahip çıkmaya, bir şeyler öğretmeye, yol göstermeye çalıştım.
Medyada inanılmaz bir sömürü çarkı var. Gerek bana ve gerekse başkalarına yapılan haksızlıklara karşı çıkmayı hep görev bildim. O yüzden de, geçmişteki gazete yönetimleriyle aram çoğu zaman iyi olmadı.
★★★
Sıradan ve torpilsiz bir muhabir olarak adım attığım bu meslekte hep çalıştım. Hele ilk yıllarda gecelerim ve gündüzlerim sürekli çalışarak geçti.
Bunun sıkıntısını en başta, bana her konuda destek olan eşim Tansel Çölaşan çekmek zorunda kaldı.
Torpiliniz ve arkanız yoksa, gazetecilikte bir yere gelebilmek için sürekli çalışıp kendinizi kanıtlamak zorundasınız. Benim arkam, ekibim ve torpilim hiçbir zaman olmadı.
Bugüne kadar binlerce habere, söyleşiye ve köşe yazısına imzamı attım. Bu meslekte bir yerlere gelirken hiç kimsenin omuzlarına basmadım, kalleşlik yapmadım, arkadan vurmadım, yönetime şikayet etmedim, jurnalcilik ve ispiyonculuk yapmadım.
Üstelik hiç kimseye yağcılık ve yalakalık yapmadım, baş eğmedim.
Bütün bu süreçte bir şeyi çok net öğrendim:
“Gazetecilikte bir yere hak ederek gelmek çok zordur. Ama geldiğin yerde kalmak daha da zordur.”
Sanırım ikisini de başardım.
★★★
Belki inanmayacaksınız ama bu 45 yıl boyunca işimden bir gün olsun kaytarmadım.
İşimi, görevimi ve okurlarımı her zaman ciddiye aldım, mesleğime ihanet etmedim.
Bizim meslekte çok yaygın olan “Birilerinin ekibi ve adamı olma, sırtını sağlam yere dayama” ilkesine asla rağbet etmedim, kimsenin koruması altına girmedim, dümen çevirmedim.
Çizgimi hiç bozmamaya çalıştım, dönek olmadım.
Siyasilerle hep uzak ilişki yaşadım. Hiçbir siyasetçinin, hiçbir partinin sesi olmadım. Vicdanım, yurt sevgim ve gazetecilik birikimlerim neyi emrediyorsa onu yaptım.
Mesleğime çok büyük bir aşkla bağlı kaldım.
Ama itiraf ediyorum bu aşk, medyanın bu pislik ortamında biraz azaldı.
★★★
Bazen de yazılarımda kavga ettim. Kapıştıklarım arasında bir tane adam gibi adam yoktu. Karşıma hep entel-liboş-şeriatçı-bölücü-üçkağıtçı takımı çıktı! Onlara en ağır yazıları yazmaktan asla kaçınmadım.
Benim kaderimde her zaman iktidar sahipleri, güçlüler, egemenler, ülkeyi soyanlar, din tüccarları ve onların emir kulları ile kapışmak varmış!
Bu uzun yıllar içerisinde kendim, ya da başkaları için asla iş takibi yapmadım. Gazete yönetimlerinden de bu doğrultuda bir istek hiçbir zaman gelmedi.
Kursağıma bir kuruş haram, yasadışı, ahlâk dışı, kural dışı para girmedi. Her iktidar döneminde açığımı aradılar, bulamadılar.
Yedi sülalemi araştırdılar, yine bulamadılar. Çocukluğumdan beri bir tek açığımı bulsalar beni mahvederlerdi. Gazetecilik yaptırmazlardı da, asıl ben insanların yüzüne nasıl bakardım.
★★★
Bizim meslekte bir altın kural vardı, şimdi artık pek geçerli değil!
Geçmişinde şu veya bu biçimde açığı olan köşe yazarı, hiç kimseyi eleştiremez. Zira açığının bir gün yüzüne vurulacağını bilir… Ve hep suya sabuna dokunmayan konularla, ya da iktidarlara ve egemenlere yağ çekerek vaziyeti idare eder.
Her zaman eleştiren gazeteci oldum. Yağcılık yapmak, övgü düzmek kolaydır da, eleştirmek biraz yürek ister. Bence gazeteci öven değil, eleştiren kimsedir. Her iktidar döneminde bunu yaptım.
★★★
Hırsızların, namussuzların, ülkemizi soyanların, sömürenlerin, din tüccarlarının, bölücülerin üzerine elimden geldiğince gittim. Hakkımda nice ceza ve tazminat davaları açıldı. Öyle zamanlar oldu ki, günümün yarısını mahkemelerde, adliye koridorlarında geçirdim. Tazminat davalarında kaybettiklerim elbette oldu.
Mesleğimde hiç kimseye, okurlarıma ve hele de genç gazetecilere hava atmadım, gösteriş yapmadım, hiçbir zaman şımarmadım. Sadece iyi bir ürün sergileyen gazetecileri “Keşke bunu ben yazmış olsaydım” diye olumlu anlamda kıskandım.
Yazılarımı ülkemin ve milletimin çıkarları doğrultusunda, Mustafa Kemal Atatürk'ün aydın izinde, bazen kelle koltukta ve nice tehditler alarak yazdım.
Lüks yaşantım asla olmadı. Davetlerde, resepsiyonlarda, gece hayatında aile ve dost çevresi hariç hemen hiç yer almadım. Hele egemenlerin sofrasında ve davetlerinde hiç bulunamadım! Sosyeteye de giremedim! Hayatım genelde gazete ile ev arasında, en mütevazı biçimde geçti.
★★★
Sosyal medyada günlük yazılarım hariç hiç yokum. Anlamlı ve anlamsız tartışmalara girmiyorum.
Televizyonlara çıkmıyorum çünkü geleceğim yere gelmişim. Sözcü'nün bana verdiği köşeyi yeterli buluyorum. Bunun daha ötesi yok.
Gerek meslek ve gerekse özel yaşamında yetinmeyi bileceksin arkadaş!
Peki hiç mi eksiğim yok? Elbette var.
Sizlerden gelen mesajların tümünü okuyorum ama yanıt vermem mümkün olmuyor.
Bu konuda bana lütfen gönül koymayın, özür diliyorum.
★★★
Peki ama bu 45 yıl benim açımdan hep güzel miydi? Hayır!.. Meslekte özellikle ilk yıllarım beni ezmek, sindirmek, korkutmak, harcamak, tasfiye etmek için çalışanlarla boğuşarak geçti.
Allah'a bin şükür, her mücadeleden alnımın akıyla çıktım. Üzerime bir tek leke sürmeleri mümkün olmadı.
Medyanın bu acımasız kurtlar sofrasında hiç kimseye yem olmadım, baş eğmedim, eğilip bükülmedim, ilkelerimden ödün vermedim.
Ruhumu ve kalemimi satmadım. Gün geldi kırıldım ama eğilmedim.
Dönek olmadım, korkmadım, kıvırtmadım. Beynimden geçenleri yazdım. Sizleri asla kandırmadım.
Hiçbir zaman özel ekibim, danışmanlarım falan olmadı. Böylelerine bazen imrendiğim oldu, yine olumlu anlamda kıskandım. Ne yaptıysam her şeyi, bazen bilenlere danışarak, çoğu zaman tek başıma, kendi gazetecilik anlayışım ve sorumluluk duygumla yaptım…
★★★
Şimdi içtenlikle söylüyorum, gazetecilik yaşamımın en mutlu, huzurlu ve özgür günlerini Sözcü'de yaşıyorum.
Sansürsüz, baskısız, kavgasız, karşılıklı saygı, sevgi ve dostluk ortamında. Hep bunu özlemiştim.
★★★
Peki bu 45 yıl içerisinde hiç hatam, yanlışım olmadı mı?
Yazılarımda bazen dikkatsizlik ve ihmalden kaynaklanan küçük hatalarım elbette oldu. Yaptığım bazı haksızlıklar da mutlaka olmuştur. Ama sizleri hiç kandırmadım.
Eksiklerime gelince!.. Bazı konuları bilerek veya bilmeyerek ıskaladım, yazmadım veya yazamadım.
Yani şu 45 yılda dört dörtlük gazeteci oldum dersem inanmayın, sizi kandırmış olurum!
★★★
Bu iddialı yazıyı kamuoyunun ve iki milyonu aşan siz sevgili Sözcü okurlarının önünde yazıyorum.
Bu meslekte dünkü ve bugünkü 45. yıl yazılarım benim için önemliydi çünkü sizlere ve kamuoyuna bu uzun, yorucu, mutluluk, mutsuzluk ve gerilimlerle geçen yılların özet bile olsa hesabını vermek zorundaydım. İçimden taşan duyguları herkesin bilmesini istedim.
Sevgili okurlarım, sizler benim her şeyim, güç kaynağım, manevi desteğimsiniz. Gücümü her zaman sizlerden aldım.
Bu uzun yıllar boyunca ülkeme, milletime ve mesleğime karşı görevimi biraz olsun yerine getirmeyi başardıysam, ne mutlu bana.
Benim açımdan çok önemli olan bu 45. yıldönümünü dün ve bugün sizlerle paylaştığım için beni lütfen kınamayın, bağışlayın…
Çünkü bu işin 50. yılı falan olmayacak."