Emin Çölaşan'dan Aydın Doğan'a: Demirören'e sor bakalım bu 1 milyar doları nasıl elde etmiş?
Sözcü yazarı Emin Çölaşan, Doğan Medya Grubu'nun Erdoğan Demirören'e satışını değerlendirdi.
Sözcü yazarı Emin Çölaşan, eski patronu Aydın Doğan hakkında,
"Satıştan cebine yaklaşık bir milyar dolar para girecekmiş. Hayrını
görün. Ancak, kapının dışına koyduğun, aç ve işsiz bıraktığın nice
gariban çalışanlarını da lütfen hatırından çıkarma!.." diyerek, "Bu
arada, aklına gelirse, büyük zarar eden gazetelerin sahibi Erdoğan
Demirören'e bir soruver bakalım, bu bir milyar doları nereden ve
nasıl elde etmiş!" ifadesini kullandı.
Çölaşan, 22 yıl görev yaptığı Hürriyet'ten ayrılışını, ‘Kovulduk Ey
Halkım Unutma Bizi’ isimli kitabında anlatmıştı. Çölaşan’ın Aydın
Doğan ve Ertuğrul Özkök’le yaşadığı diyaloglar kitapta geniş yer
bulmuştu.
Çölaşan'ın "Aydın Doğan pes etmiş!" başlığıyla
yayımlanan yazısı şöyle:
Sevgili okurlarım, Türkiye dün çok çarpıcı bir habere daha tanıklık
etti. En büyük medya patronu Aydın Doğan, elindeki bütün medya
kuruluşlarını satma aşamasına geldi…
Buna belki “Satmak zorunda kaldı” demek daha doğru olur.
Alıcı ise günümüzde iktidara sonsuz destek veren büyük medya
kuruluşlarından birinin sahibi olan patron Erdoğan Demirören.
Milliyet, Vatan gibi yandaş gazetelerin sahibi.
Aydın Doğan derseniz, sahibi olduğu çok sayıda yayın kuruluşu var.
İşte bazıları:
Hürriyet, Posta, Fanatik gazeteleri, CNN-Türk ve Kanal D isimli
televizyon kanalları, internet siteleri, Doğan Kitap, dergi
grupları vesaire…
O bir Medya imparatoru idi.
Artık değil.
* * *
Elindeki bu gücü neden satıyor, medya piyasasından niçin çekiliyor?
Bunun çeşitli nedenleri var.
-İktidarın baskısına daha fazla dayanamadı. Yayınlarında “Zoraki
yandaşlık” yapmak zorunda kaldı. Üzerine haksız ve kanunsuz bir
biçimde bindirilen katrilyonluk vergi yükü onu psikolojik olarak
çökertti.
-Şimdi 81 yaşında. Epeyce yaşlandı, direnme ve mücadele gücünü
yitirdi ve amiral gemisini yandaş limana bağladı.
-Medya kuruluşlarını paylaştırdığı dört kızı var, aralarındaki
mücadele sürdü gitti.
* * *
Satışın en önemli nedeni yukarıdaki birinci maddedir.
Benim bildiğim Aydın Doğan bu iktidarın karşıtıdır. Gel gelelim
sesini soluğunu çıkaramaz…
Zira çeşitli yollarla baskı altına alındı, korkutuldu ve
sindirildi.
Bu süreç uzun yıllardan beri devam ediyordu. AKP iktidarı döneminde
basın özgürlüğü, fikir ve ifade özgürlüğü gibi kavramlar hikâye
idi.
Ona göz açtırmadılar.
* * *
Hürriyet'te tam 22 yıl boyunca çalışan ve 2007 yılında kovulmak
zorunda (!) kalan bir gazeteciyim.
Yazılarım iktidarın tepkisine neden oluyordu.
Ben yazıyorum, bazen gazete tarafından sansüre uğruyordu.
Sansürden geçen yazılarım bu kez Tayyipgillerin hışmına uğruyordu.
AKP iktidarının tepkileri ya Aydın Doğan'a, ya da onun çömezi
Ertuğrul Özkök'e yöneliyordu.
Onların tepkisi de bana!..
Sık sık talimat gelirdi:
“Hükümeti eleştirme, bizim bunlarla bir sürü işimiz var. Sen
yazdıkça bize zarar veriyorsun…”
* * *
Bir gün olsun baş eğmedim, söylediklerini dikkate almadım…
Ve her yazımı bildiğim gibi yazdım.
Tayyipgillerin karşısında ezik durumda idiler…
Oysa perdenin arkasında işin başka bir boyutu vardı:
Ellerindeki büyük medya gücünü kullanmayı bilmiyorlardı.
Onlara hep söylüyordum:
“Elinizde bunca gazete ve televizyon kanalı var. Siz hükümetten
korkacağınıza onlar sizden korksun!”
* * *
Bu kovulma süreci öncesinde ve sonrasında yaşadığım ve bire bir
tanık olduğum inanılmaz olayları üç ayrı kitabımda anlatmıştım.
Patron Aydın Doğan bu gerçekleri benim kalemimden okuyunca çok
bozuldu, hakkımda 50 bin liralık tazminat davası açtı.
Davası reddedildi.
* * *
Sevgili okurlarım, Aydın Bey korkutulmuş, ürkütülmüş ve
sindirilmişti.
Üstelik artık yaşlanmıştı.
Yapılan baskılar sonucunda gazetesindeki künyede, “Sahibi”
bölümünde yer alan kendi ismini bile çıkartmak zorunda kaldı! Korku
dağları bürümüştü.
Ülkemizin böyle bir ortamında muhalefet yapması asla mümkün
değildi.
* * *
Şimdi işin teknik ve yasal boyutuna çok kısa ve basit bir biçimde
bakalım:
Türkiye'de bir Rekabet Kurulu var. Görevi her alanda tekelciliği
önlemek! Şimdi bu son satış işleminde de, önce bu Kurul'un onayını
resmen almak gerekiyor zira Doğan Grubusiliniyor, yerine çok daha
güçlü bir tekel olarak Demirören Grubu getiriliyor.
Bu durumda şu sorulara yanıt verilmesi gerekiyor:
Bu satış öncesinde Rekabet Kurulu'na danışıldı mı? İzin başvurusu
yapıldı mı? Yapıldıysa Rekabet Kurulu ne dedi? Bu kuruluştan izin
alınmadığı sürece, böylesine dev bir tekelleşme işlemine hiç kimse
cesaret edemez. Kurul medyadaki bu dev tekelleşmeyi normal mi
buluyor, yoksa riskli mi görüyor?..
Görünen o ki, bunlar Rekabet Kurulu'na ya gizlice sorup onay
aldılar, ya da iktidar tarafından Kurul'a “Sıkıntı yaratmadan izin
vereceksin” talimatı verildi.
Yasalar yine paspas gibi çiğnenecek mi?
Öyle anlaşılıyor, bekleyip göreceğiz.
* * *
“Ah Aydın Doğan ah, keşke biraz daha yürekli olsaydın da onurunu ve
kişiliğini siyasetçilere çiğnetmeseydin. Sana doğruları
göstermek isteyen iyi niyetli kimseleri keşke elinin tersiyle
itmeseydin.
Satıştan cebine yaklaşık bir milyar dolar para girecekmiş. Ailece
güle güle harcayın, hayrını görün.
Ancak, kapının dışına koyduğun, aç ve işsiz bıraktığın nice gariban
çalışanlarını da lütfen hatırından çıkarma!..
Ve bazen kendi kendine düşün… ‘Onların ah'ları hep üzerimde olacak.
Kendim ettim kendim buldum' demeyi unutma.
Bu arada, aklına gelirse, büyük zarar eden gazetelerin sahibi
Erdoğan Demirören'e bir soruver bakalım, bu bir milyar doları
nereden ve nasıl elde etmiş!
Sağlık ve mutluluk dileklerimle.”