EMİN ÇÖLAŞAN DİZİDEKİ ROLÜNÜ YAZDI; HAFİF GEÇİRME OLSA DA...
Menderes'in hayatını anlatan "Ben Onu Çok Sevdim" dizisinde küçüklüğüne yer verilen Emin Çölaşan rolü için düşündüklerini yazdı.
atv ekranlarında başlayan ve 1960 darbesinden sonra idam edilen
başbakan Adnan Menderes’in hayatını anlatan "Ben Onu Çok Sevdim"
dizisinde ünlü gazeteci Emin Çölaşan’ın küçüklüğüne yer
verildi.
1950’li yıllarda geçen dizide, Çölaşan o dönem Milli Savunma Bakanı
olan dedesi Refik Şevket İnce ile birlikte Cumhurbaşkanı Celal
Bayar’ın evine gidiyor. Küçük Emin, Bayar’ın "büyüyünce ne
olacaksın Emin" sorusuna ise "komıtacı olucam efendim" diye cevap
veriyor. Bayar ise "üzülme komıtacı olmazsan gazeteci olursun"
şeklinde karşılık veriyordu.
Emin Çölaşan bugünkü Sözcü gazetesinde dizi ve rolüyle ilgili bakın
ne yazdı?
Sevgili okuyucularım, hayatımda ilk kez önceki gece bir televizyon
dizisinin bir
bölümünü izledim… Çünkü dizi izlemek gibi bir alışkanlığım hiçbir
zaman olmadı. Peki dizinin o bölümünü niçin izledim?
İnternet sitelerine görüntüsüyle birlikte bir haber düşmüştü. Ben
küçük bir çocuğum ve dedem Refik Şevket İnce ile birlikte
Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ı Çankaya’da ziyaret edip elini öpüyorum.
Bayar bana soruyor:
- Emin, büyüyünce ne olacaksın?
- Komitacı olacağım efendim!
Bayar ve dedem gülmeye başlıyorlar, Celal Bayar bana yanıt
veriyor:
- Komitacının torunu da elbette komitacı olur! Ama üzülme, komitacı
olamazsan (kendi şivesiyle) gazatacı olursun…
Sonra yanındakilere dönüyor:
- Şu kerataya çikolata verin de biraz kilo alsın!
Topuk selamı verip yanından ayrılıyorum! Sahnemiz bu kadar.
* * *
Biri dışında tümüyle hayal ürünü olan böyle bir sahneyi diziye
niçin koyduklarını anlamadım ama -hafif geçirme bile olsa- yine de
hoşuma gitmedi değil… Çünkü ilk kez bir televizyon dizisinde ismim
geçti, ünlü olmaya doğru yeni bir adım atmış oldum!
Hayal ürünü diyorum çünkü böyle bir sahne yaşanmadı. Dedem (annemin
babası) Refik Şevket İnce, Demokrat Parti’nin hem ilk
kurucularından, hem de Bayar ve Menderes’in en yakın siyaset
arkadaşlarından biri. 1955 yılında vefatına kadar hep siyasetin ve
olayların içinde. 1920 yılında kurulan ilk Meclis’te Saruhan
(Manisa) milletvekili, 1921 yılında Atatürk’ün o zamanki adıyla
Adliye Vekili, sonraki yıllarda yeniden milletvekili.
1950 yılındaki ilk Demokrat Parti iktidarında Bayar Cumhurbaşkanı,
Menderes Başbakan, dedem Milli Savunma Bakanı oldular.
* * *
Menderes dizisinde -şimdilik- 1950 yılı anlatılıyor. Ben o sırada
yedi-sekiz
yaşlarında bir çocuğum.
“Komitacı”nın ne olduğunu nasıl bilirim!
(Komitacı: Siyasi bir amaca ulaşmak için silahlı mücadele yapan
gizli topluluk veya örgüte bağlı kimse.)
Ancak Milli Mücadele döneminde hem Bayar, hem de dedem, Ege’de
işgalci Yunan ordusuna karşı bir anlamda komitacılık yapıyor. Zaten
dostlukları da oradan geliyor.
Bayar’ın küçükken elini öptüğüm ise doğrudur. Celal Bayar dedemin
İzmir
Karşıyaka’daki evine gelir, biz de çocukluk arkadaşım ve şimdi bile
sevgili dostum
Sadri İşçimenler’le birlikte onun elini öper, sonra yanlarından
ayrılırdık.
O günlerden aklımda kalan şey, Celal Bayar’ın elindeki beyaz
lekelerdir.
Keşke şimdi olsaydı, o iki canlı tarihle uzun uzun konuşup bir
şeyler
öğrenebilseydim. İnsan geçmişi böyle özlüyor.
* * *
Sevgili okuyucularım, şimdi gelelim Menderes’i anlatan “Ben Onu Çok
Sevdim” dizisine. Yakın tarihimizi biraz bilen biri, dizideki
doğrularla birlikte yanlışları da mutlaka görmüştür.
Doğrular: Menderes Başbakanlığı süresince birkaç hanımla aşk
yaşıyor. Eşi Berrin Hanım kendi halinde bir ev kadını. Kocasının
çeşitli ilişkileri var. Birlikte olduğu kadınların evlerine
açıktan, hem de makam arabasıyla gidiyor.
Şimdi çoktan rahmetli olan, başbakanını gittiği hanımların
evlerinin önünde sabahlara kadar aracının içinde beklemek zorunda
kalan makam şoförü İsmail keşke yaşıyor olsaydı!
Dizide anlatılan Ayhan Alnar olayı doğru. Ayhan Hanım bu konuda
epey çile çekti,
kocası Ferit Alnar’dan boşanmak zorunda kaldı. Yassıada’da incitici
bir biçimde -tanık
olarak- yargılandı. Menderes‘ten olan gayrimeşru çocuk küçükken
ölmüştü.
Diziye adını veren “Ben onu çok sevmiştim” sözünü de Yassıada
duruşmalarında söylemişti.
Ayhan Hanım sonraki yıllarda Çeşme’de yaşadı. Bütün gazeteciler
peşindeydi ve
ölünceye kadar hiçbir zaman ağzını açıp konuşmadı, ilişkisini açığa
vurup anlatmadı.
Alaturka şarkıcısı ünlü bir hanım vardı, Menderes’in onunla olan
ilişkisi bundan
sonraki bölümlerde acaba gündeme gelir mi, bilemem.
Bir de romancı Suzan Sözen var.
Rastlantıya bakın ki, onun eşinin adı da Ferit! Suzan Hanım çok
güzel bir kadın. Annesi Rus. Ferit Sözen Emniyet Müdürü.
Adnan-Suzan aşkı sonraki yıllarda, yani Ayhan Hanımdan daha sonra.
Belki sonraki bölümler için onun çekimlerini de yaparlar.
* * *
Dizinin izlediğim ikinci bölümünde başka aşklar da gündeme geliyor.
Fatin Rüştü Zorlu ile Vesamet Kutlu aşkı.
Fatin Bey Emel Hanımla evli.
Emel Hanımla Berrin Hanım teyze çocukları.
Emel Hanım ilişkiyi biliyor, Fatin Bey’e baskı yapsın diye devreye
Berrin Hanımı
sokuyor. Berrin Hanım Fatin Bey’e baskı uyguluyor.
Fakat gelin görün ki, teyze çocuklarını rahatsız eden bu aşk
yaşandığı sırada Fatin Bey henüz Dışişleri Bakanı değil. Diplomat
olarak görev yapıyor.
Vesamet Hanımın eşi Orhan Kutlu da diplomat.
Fatin Rüştü Zorlu, 1954 seçimlerinde milletvekili ve Dışişleri
Bakanı oluyor. 27 Mayıs ihtilaline kadar o görevde kalıyor.
* * *
“Ben Fatin’in metresiyim” diyen Vesamet Kutlu ile aralarındaki bu
büyük aşk Fatin Rüştü Zorlu’nun idam edildiği güne kadar nice
maceralarla sürüp gitti.
Gazetecilik yaşamımdaki en güzel ve en ilginç söyleşilerden birini
1980’li yıllarda
Vesamet Hanım’la yapmıştım. O sırada Vesamet Hanım sanırım 60
yaşlarında idi. Bana inanılmaz olaylar anlatmıştı. Sonra o
söyleşiyi artık piyasada bulunmayan
“Unutulmayan Söyleşiler. Tarihe Düşülen Notlar” isimli kitabımda
kullanmıştım.
Bir gazeteci arkadaş o söyleşiyi alıp, kaynak gösterme zahmetine
bile katlanmadan
“Başucumda Müzik” isimli bir roman yapmıştı!
* * *
Sözünü ettiğim televizyon dizisinde tarih kaymaları var.
Birilerinin günümüzde piyasaya sürdüğü Menderes sömürüsüne çanak
tutabilmek amacıyla “Darbe-cunta-ihtilal” gibi kavramları (benim de
rol aldığım!) diziye sokuşturmuşlar.
Demokrat Parti 1950 yılında iktidar oldu. O tarihte hangi darbe
var, hangi korku var?
Belli ki bunlar, konuyu günümüzün olaylarına uyarlamak için
konulmuş.
Sevgili okuyucularım, Menderes olayı günümüz iktidarı tarafından
özellikle
sömürü konusu yapılıyor. Birkaç gün önce idam edilmesinin yıldönümü
idi, aynı sömürü çarkı yeniden işletildi.
İktidarının 10. yılında Menderes ne yazık ki çığrından çıkmış,
resmen diktatör olmuştu. Olay 27 Mayıs 1960 ihtilali ile
sonlandı.
Çok güncel bir konu çıkmadığı takdirde, yarınki yazımda sizlere o
süreci anlatacağım. Dedemin daha 1952 yılında Menderes’e yazdığı
bir uyarı mektubu ile birlikte.
İŞTE EMİN ÇÖLAŞAN'IN O SAHNESİ: