19 Eyl 2013 15:55 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:39

EMİN ÇÖLAŞAN DİZİDEKİ ROLÜNÜ YAZDI; HAFİF GEÇİRME OLSA DA...

Menderes'in hayatını anlatan "Ben Onu Çok Sevdim" dizisinde küçüklüğüne yer verilen Emin Çölaşan rolü için düşündüklerini yazdı.

atv ekranlarında başlayan ve 1960 darbesinden sonra idam edilen başbakan Adnan Menderes’in hayatını anlatan "Ben Onu Çok Sevdim" dizisinde ünlü gazeteci Emin Çölaşan’ın küçüklüğüne yer verildi.

1950’li yıllarda geçen dizide, Çölaşan o dönem Milli Savunma Bakanı olan dedesi Refik Şevket İnce ile birlikte Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın evine gidiyor. Küçük Emin, Bayar’ın "büyüyünce ne olacaksın Emin" sorusuna ise "komıtacı olucam efendim" diye cevap veriyor. Bayar ise "üzülme komıtacı olmazsan gazeteci olursun" şeklinde karşılık veriyordu.

Emin Çölaşan bugünkü Sözcü gazetesinde dizi ve rolüyle ilgili bakın ne yazdı?

Sevgili okuyucularım, hayatımda ilk kez önceki gece bir televizyon dizisinin bir

bölümünü izledim… Çünkü dizi izlemek gibi bir alışkanlığım hiçbir zaman olmadı. Peki dizinin o bölümünü niçin izledim?

İnternet sitelerine görüntüsüyle birlikte bir haber düşmüştü. Ben küçük bir çocuğum ve dedem Refik Şevket İnce ile birlikte Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ı Çankaya’da ziyaret edip elini öpüyorum. Bayar bana soruyor:

- Emin, büyüyünce ne olacaksın?

- Komitacı olacağım efendim!

Bayar ve dedem gülmeye başlıyorlar, Celal Bayar bana yanıt veriyor:

- Komitacının torunu da elbette komitacı olur! Ama üzülme, komitacı olamazsan (kendi şivesiyle) gazatacı olursun…

Sonra yanındakilere dönüyor:

- Şu kerataya çikolata verin de biraz kilo alsın!

Topuk selamı verip yanından ayrılıyorum! Sahnemiz bu kadar.

* * *

Biri dışında tümüyle hayal ürünü olan böyle bir sahneyi diziye niçin koyduklarını anlamadım ama -hafif geçirme bile olsa- yine de hoşuma gitmedi değil… Çünkü ilk kez bir televizyon dizisinde ismim geçti, ünlü olmaya doğru yeni bir adım atmış oldum!

Hayal ürünü diyorum çünkü böyle bir sahne yaşanmadı. Dedem (annemin babası) Refik Şevket İnce, Demokrat Parti’nin hem ilk kurucularından, hem de Bayar ve Menderes’in en yakın siyaset arkadaşlarından biri. 1955 yılında vefatına kadar hep siyasetin ve olayların içinde. 1920 yılında kurulan ilk Meclis’te Saruhan (Manisa) milletvekili, 1921 yılında Atatürk’ün o zamanki adıyla Adliye Vekili, sonraki yıllarda yeniden milletvekili.

1950 yılındaki ilk Demokrat Parti iktidarında Bayar Cumhurbaşkanı, Menderes Başbakan, dedem Milli Savunma Bakanı oldular.

* * *

Menderes dizisinde -şimdilik- 1950 yılı anlatılıyor. Ben o sırada yedi-sekiz

yaşlarında bir çocuğum.

“Komitacı”nın ne olduğunu nasıl bilirim!

(Komitacı: Siyasi bir amaca ulaşmak için silahlı mücadele yapan gizli topluluk veya örgüte bağlı kimse.)

Ancak Milli Mücadele döneminde hem Bayar, hem de dedem, Ege’de işgalci Yunan ordusuna karşı bir anlamda komitacılık yapıyor. Zaten dostlukları da oradan geliyor.

Bayar’ın küçükken elini öptüğüm ise doğrudur. Celal Bayar dedemin İzmir

Karşıyaka’daki evine gelir, biz de çocukluk arkadaşım ve şimdi bile sevgili dostum

Sadri İşçimenler’le birlikte onun elini öper, sonra yanlarından ayrılırdık.

O günlerden aklımda kalan şey, Celal Bayar’ın elindeki beyaz lekelerdir.

Keşke şimdi olsaydı, o iki canlı tarihle uzun uzun konuşup bir şeyler

öğrenebilseydim. İnsan geçmişi böyle özlüyor.

* * *

Sevgili okuyucularım, şimdi gelelim Menderes’i anlatan “Ben Onu Çok Sevdim” dizisine. Yakın tarihimizi biraz bilen biri, dizideki doğrularla birlikte yanlışları da mutlaka görmüştür.

Doğrular: Menderes Başbakanlığı süresince birkaç hanımla aşk yaşıyor. Eşi Berrin Hanım kendi halinde bir ev kadını. Kocasının çeşitli ilişkileri var. Birlikte olduğu kadınların evlerine açıktan, hem de makam arabasıyla gidiyor.

Şimdi çoktan rahmetli olan, başbakanını gittiği hanımların evlerinin önünde sabahlara kadar aracının içinde beklemek zorunda kalan makam şoförü İsmail keşke yaşıyor olsaydı!

Dizide anlatılan Ayhan Alnar olayı doğru. Ayhan Hanım bu konuda epey çile çekti,

kocası Ferit Alnar’dan boşanmak zorunda kaldı. Yassıada’da incitici bir biçimde -tanık

olarak- yargılandı. Menderes‘ten olan gayrimeşru çocuk küçükken ölmüştü.

Diziye adını veren “Ben onu çok sevmiştim” sözünü de Yassıada duruşmalarında söylemişti.

Ayhan Hanım sonraki yıllarda Çeşme’de yaşadı. Bütün gazeteciler peşindeydi ve

ölünceye kadar hiçbir zaman ağzını açıp konuşmadı, ilişkisini açığa vurup anlatmadı.

Alaturka şarkıcısı ünlü bir hanım vardı, Menderes’in onunla olan ilişkisi bundan

sonraki bölümlerde acaba gündeme gelir mi, bilemem.

Bir de romancı Suzan Sözen var.

Rastlantıya bakın ki, onun eşinin adı da Ferit! Suzan Hanım çok güzel bir kadın. Annesi Rus. Ferit Sözen Emniyet Müdürü.

Adnan-Suzan aşkı sonraki yıllarda, yani Ayhan Hanımdan daha sonra. Belki sonraki bölümler için onun çekimlerini de yaparlar.

* * *

Dizinin izlediğim ikinci bölümünde başka aşklar da gündeme geliyor. Fatin Rüştü Zorlu ile Vesamet Kutlu aşkı.

Fatin Bey Emel Hanımla evli.

Emel Hanımla Berrin Hanım teyze çocukları.

Emel Hanım ilişkiyi biliyor, Fatin Bey’e baskı yapsın diye devreye Berrin Hanımı

sokuyor. Berrin Hanım Fatin Bey’e baskı uyguluyor.

Fakat gelin görün ki, teyze çocuklarını rahatsız eden bu aşk yaşandığı sırada Fatin Bey henüz Dışişleri Bakanı değil. Diplomat olarak görev yapıyor.

Vesamet Hanımın eşi Orhan Kutlu da diplomat.

Fatin Rüştü Zorlu, 1954 seçimlerinde milletvekili ve Dışişleri Bakanı oluyor. 27 Mayıs ihtilaline kadar o görevde kalıyor.

* * *

“Ben Fatin’in metresiyim” diyen Vesamet Kutlu ile aralarındaki bu büyük aşk Fatin Rüştü Zorlu’nun idam edildiği güne kadar nice maceralarla sürüp gitti.

Gazetecilik yaşamımdaki en güzel ve en ilginç söyleşilerden birini 1980’li yıllarda

Vesamet Hanım’la yapmıştım. O sırada Vesamet Hanım sanırım 60 yaşlarında idi. Bana inanılmaz olaylar anlatmıştı. Sonra o söyleşiyi artık piyasada bulunmayan

“Unutulmayan Söyleşiler. Tarihe Düşülen Notlar” isimli kitabımda kullanmıştım.

Bir gazeteci arkadaş o söyleşiyi alıp, kaynak gösterme zahmetine bile katlanmadan

“Başucumda Müzik” isimli bir roman yapmıştı!

* * *

Sözünü ettiğim televizyon dizisinde tarih kaymaları var. Birilerinin günümüzde piyasaya sürdüğü Menderes sömürüsüne çanak tutabilmek amacıyla “Darbe-cunta-ihtilal” gibi kavramları (benim de rol aldığım!) diziye sokuşturmuşlar.

Demokrat Parti 1950 yılında iktidar oldu. O tarihte hangi darbe var, hangi korku var?

Belli ki bunlar, konuyu günümüzün olaylarına uyarlamak için konulmuş.

Sevgili okuyucularım, Menderes olayı günümüz iktidarı tarafından özellikle

sömürü konusu yapılıyor. Birkaç gün önce idam edilmesinin yıldönümü idi, aynı sömürü çarkı yeniden işletildi.

İktidarının 10. yılında Menderes ne yazık ki çığrından çıkmış, resmen diktatör olmuştu. Olay 27 Mayıs 1960 ihtilali ile sonlandı.

Çok güncel bir konu çıkmadığı takdirde, yarınki yazımda sizlere o süreci anlatacağım. Dedemin daha 1952 yılında Menderes’e yazdığı bir uyarı mektubu ile birlikte.

İŞTE EMİN ÇÖLAŞAN'IN O SAHNESİ: