14 Eyl 2014 09:58 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:43

Emin Çölaşan başına gelenleri anlattı ve veda etti:Bana biraz izin!

Sözcü gazetesinden yazan Emin Çölaşan, bugünkü yazısında son bir yılda başına gelenleri sıraladı ve okurlarından izin istedi.

Çölaşan, izin yapmadığı yaklaşık 1 yıllık süre içinde başına gelenleri okurları ile paylaştı."...bazı sağlık olaylarıyla uğraştım." diye başladığı sözlerinde Çölaşan, "zehirli guatr" hastalığına yakalandığını, teşhis ve tedavi için bir sürü radyasyonlu ilaç kullandığını, biopsi yapıldığını, şimdi ilaç kullanmakta olduğunu anlatıp başına gelen bir kazaya geçiş yaptı.

Kendisine çarpan bir otomobil yüzünden dizinin ve kaburgasının kırıldığını ve nefes alıp vermekte bile güçlük çektiğini anlatan Çölaşan, okurlarını izin kullanmaya hakkı olduğunu inandırdı.

İşte Çölaşan'ın "Hiç kuşkum yok, Türkiye'de bu süre içerisinde nice önemli olaylar yaşanacak ve ben "Keşke şimdi tatilde olmasaydım da bunları yazsaydım" diye hayıflanacağım." dediği o yazısında başına gelenleri anlattığı bölüm:

"Sevgili okuyucularım, dün takvime baktım ve gördüm ki izin yapmayalı bir yılı geçmiş!
Geçen yıl 1 Eylül günü gitmişim.
Şimdi geldik eylül ayının ortasına. Neredeyse kış gelecek, havalar iyice bozacak ve ben izne çıkmayı hayal ediyor olacağım!
Bu yıl, ülke gündemi açısından çok yoğun geçti.
Ayrıca bazı sağlık olaylarıyla uğraştım.
Zaten zayıfım, ihmal etmem nedeniyle kendi ölçülerime göre epeyce kilo vermiştim.
Herkes fazla kilolarından yakınırken ben kilo almak isterdim!
Tiroidlerde sorun çıktı. Adına zehirli guatr diyorlar.
Bir sürü tahliller yapıldı, radyasyon içeren bazı hiç bilmediğim ve anlamadığım sıvılar içmek zorunda kaldım, onlarla bağlantılı tetkikler epeyce zamanımı aldı.
En sonunda tiroidlere biyopsi uygulandı, çok şükür ki temiz çıktı.
Şimdi ilaç alıyorum ve değerler normal sınırlara çekildi. Sonrasını göreceğiz!



* * * *

Tam bunlar olurken bir de araba çarptı! Yasak yoldan gelen bir araç arkadan vurdu, devirdi ve kendimi yüzükoyun yerde yatarken buldum.
Yerde gözümü açtığımda ilk gördüğüm gömlek cebimden fırlayıp "V" şekline dönüşen gözlüğüm ve bir de başımın beş parmak ötesindeki kaldırım taşı idi.
Haydi yine bir sürü tetkikler... MR'lar, röntgenler vesaire...
Kafamı vurmamıştım, kolum bacağım kırılmamıştı. Çok ucuz atlattım.
Sadece birkaç kaburga kemiğim kırılmıştı.
Bunun tedavisi yokmuş, illa ki kendi kendine düzelirmiş.
Kırıklar çok acı veriyor, her nefes alış verişte göğsümden "Tık" diye bir ses geliyordu. Sonuçta tıklamalar yok olup bitti, acılar yok denecek kadar azaldı.
Dizimde küçük bir kırık vardı, o günden beri özel bir dizlikle dolaşıyorum.
Neyse ki çoğu geçti gitti.

* * * *

Yani demem şu ki, çok yoğun geçen bir yılın beyin yorgunluğuna bir de bu tiroid ve kaza olayının gerilimleri eklenmiş oldu.
Şimdi ben sizlerden bir süre izin istiyorum.
Denize gireyim, açık havada dolaşayım, kafamı biraz olsun dinlendireyim.
Kesin bilemiyorum ama bu izin yaklaşık iki hafta sürer.
Hiç kuşkum yok, Türkiye'de bu süre içerisinde nice önemli olaylar yaşanacak ve ben "Keşke şimdi tatilde olmasaydım da bunları yazsaydım" diye hayıflanacağım.
Sizleri çok özleyeceğimi bilmenizi isterim.
Yeniden buluşmak umuduyla hoşçakalın sevgili okuyucularım.