05 Şub 2010 12:05 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 14:04

EMİN ÇÖLAŞAN BAŞBAKAN'A NE TAVSİYE ETTİ? ÇÖLAŞAN'IN SÖZLERİ BAŞBAKAN'I KIZDIRACAK!..

"Bu olay bir yerde noktalanacak. İşte o zaman Tayyip zor durumda kalacak, pişman olacak ama iş işten geçmiş olacak"

Tayyip rahatsız. Tayyip, büyük kitlelerin kendisine ve partisine nasıl tavır koyduğunu ve bu işin sonunun gelmeyeceğini hepimizden iyi biliyor ama renk veremiyor. Zannediyor ki, elinin altındaki kişi ve kurumlar hep onun emirlerine itaat edecek, kendisinin iki dudağı arasından çıkan her söz 'kanun' sayılacak.Hayır, bu olay bir yerde noktalanacak. İşte o zaman Tayyip zor durumda kalacak, pişman olacak ama iş işten geçmiş olacak.

* * *


Türkiye Cumhuriyeti'nin tepesinden bugüne kadar kimler geldi, kimler geçti! Şimdi hangisinin esamesi okunuyor? Bugün Tayyip'i yağlayıp yıkayanlar, önünde esas duruşta el pençe divan duranlar, yakın geçmişte başkalarının emir kullarıydı. Onlar şimdi Tayyip'e hizmet arz ediyorlar, yarın başkalarının karşısında esas duruşa geçecekler.


Bir iktidar büyük kitleleri, işçi, memur, emekli, esnaf, çiftçi, serbest meslek sahiplerini karşısına alırsa, o iktidarın ömrü uzun olmaz. Siz buna Türk Ordusu'nu düşman ordusu olarak görenleri de ekleyebilirsiniz!


Bugün "Ben tek parti iktidarıyım, Meclis'te kelle sayısı çokluğu bende, istediğimi yaparım" diyor! Aynı sözleri geçmişte söyleyenler de vardı ama onların pek çoğu artık yok!


Türkiye gibi az gelişmiş ülkelerin kaderinde, liderlerin ve genel başkanların çevresini kuşatan, onlara yalakalık, emir kulluğu yapan, gaz veren onursuz tipler vardır.


Bunlar siyasetçi, gazeteci, bürokrat ve işadamlarıdır.


Tayyip böyle bir kuşatma alanda olduğunu anlıyorsa, o zaman kendisine naçizane tavsiyem, başına bela açacak bu kabuğu kırmasıdır. Yok anlamıyorsa, kendisine şimdiden -biraz erken bile olsa- geçmiş olsun dileklerimi sunarım!


ACILI BİR KADININ FERYADISİZE şimdi Kuddusi Okkır'dan söz etsem, acaba kim olduğunu anımsar mısınız? Kuddusi Bey Ergenekon davasında ilk tutuklanan kişilerden biriydi. AKP'nin yalaka, muhbir medyası koro halinde yayın yapıyordu:"Ergenekon çetesinin gizli kasası Kuddusi Okkır da tutuklandı, Silivri Cezaevi'ne girdi."


'Gizli kasa' çok büyük olasılıkla bu 'terör örgütünün' paralarını yöneten kişiydi. Tutuklandıktan sonra hakkında resmi yoldan çeşitli araştırmalar yapıldı. Fakat gelin görün ki, ne bankalarda hesabı vardı, ne de başka bir şeyi. Kasa olmadığı ortaya çıkmıştı ama tutukluluğu devam ediyordu.


Silivri Cezaevi'nde hastalandı. Cezaevinde bakımı yapılamıyor, hastaneye gönderilmiyordu. Daha doğrusu, savcılık, doktorlar ve cezaevi yönetimi onun hasta olduğuna inanmıyorlardı. Günden güne eriyip biten Kuddusi Okkır ın kanser olduğu aylar sonra kabul edildi. Ailesinin ve avukatlarının tüm başvurularına karşın yine tahliye edilmiyordu. Sonunda, Ergenekon'un kasası olduğu iddia edilen hasta 35 kiloya düştü, bilincini yitirdi ve hastaneye kaldırıldı.


Artık yapılacak bir şey yoktu. Okkır tam 13 ay tutuklu kaldıktan sonra büyük acılar çekerek can verdi. Kendisi değil ama cenazesi özgür kalmıştı!


Onun ölümünden sonra kansı Sabriye Okkır'la birlikte yazdıkları "Cinayeti Gördük" kitabı Cumhuriyet Kitapları tarafından yayınlandı. Kitabın bir bölümünü Kuddusi Bey Silivri Cezaevi'nde yazmış, ötesini onun ölümünden sonra kansı tamamlamıştı. Muhteşem bir kitaptı.


Böylesine ilgisizlik, bakımsızlık ve sorumsuzluk sonucunda hayatını yitiren 'Ergenekon'un kasası' toprağa verildikten sonra bir kez daha ortaya çıktı ki, kasa falan değildi. Parası yoktu, varlığı yoktu, geriye maaş bile bırakmamıştı.


Hep düşünmüşümdür, o yandaş, yalaka, emir kulu, satılık ve muhbir AKP-Fethullah medyası o yalanları yazdıktan ve bir insanın ölümüne neden olduktan sonra, acaba vicdan azabı çekmiş midir?


Hiç sanmam.


Ya Kuddusi Okkır'ı süründüren, tedavisini engelleyen görevliler? Bilemem!


* * *


Bunları niçin yazdım? Dün Kuddusi Okkır ın eşi Sabriye Okkır beni aradı. Telefonda ağlayacak gibiydi:


"Kocam suçsuz olarak öldürüldü. Failler belli, fakat açtığımız davaların çoğu yürümüyor. İki gün önce Tayyip Beyin karısı için Meclis'te yaptığı çıkışları ve bu konuda sergilediği sinirli tavırları izleyince şok geçirdim. Eşime laf söyletmem diye bağırıyordu. GATA'da uğradığını iddia ettiği haksızlıkla bizim yaşadıklarımız kıyaslandığında, acaba hangisi ağır basar? Acaba bizim uğradığımız haksızlıkların hesabını kim verecek? O karışma sahip çıkarken, ben eşime nasıl sahip çıkacağım? Bizim çektiğimiz eziyetlerin, göz göre göre öldürülen bir insanın hesabım bu memlekette kim verecek? Davalarımız, suç duyurularımız niçin yürümüyor? Yoksa yandaş medya, bu ülkede yandaş yargı mı yarattı? Biz kimi kime şikayet edeceğiz?"


Telefonda dilim tutuldu, hiçbir şey söyleyemedim.

Emin Çölaşan/Sözcü