Elif Şafak: Kültürel ayrılıklara politik ayrılıklar da eklendi!
Yazar Elif Şafak, katıldığı etkinlikte yazar, gazeteci ve şairlerin yaşadıkları zorluklardan söz etti.
Yazar Elif Şafak, Columbia Türk Öğrenci Birliği tarafından
düzenlenen etkinlikte Columbia Üniversitesi öğrencileri ile bir
araya geldi. Şafak konuşmasında, kendi kişisel ve yazarlık yaşamına
ilişkin bilgiler verdikten sonra öğrencilerin sorularını
yanıtladı.
Elif Şafak, Türkiye'den öğrencilerin yanı sıra yabancı öğrencilerin
de yoğun ilgi gösterdiği konuşmasında, kendisinin geleneksel bir
ataerkil bir aileden gelmediğini, neredeyse göçebe gibi yaşadığı
için de ataerkil değerlerin değil evrensel değerlerin kendi
kişiliğini etkilediğini, bunun da hem dünyaya bakış açısını hem de
yazarlığını zenginleştirdiğini anlattı.
"EMPATİ YAPABİLDİĞİMİZ YERLERDİR HİKAYELER"
Tek tip yerine, çoklu kültürel bağların mümkün olduğunu, bireylerin
kendilerini 'özel kutular' içine yerleştirmelerinin, 'bizden misin,
değil misin' sonucunu doğurduğunu, bu ayrımı benimsemek yerine,
çoklu bağlılıkları, kültürleri, sevmenin doğru olduğunu anlatan
Şafak, herkesin içsel yolculuğunun değişken olduğunu, bunu
derinleştirebilmek için olabildiğince renkli ve farklı bilgi
tüketimi gerektiğini, bilgi ile haberdar olmanın aynı şeyler
olmadığın vurguladı. Hikayelerin ve hikaye anlatmanın insanları
birbirine bağlayıp ortak paydalarda buluşturabilecek güçte olduğunu
belirten Şafak, "Kendimizi o kişilerin yerine koyabildiğimiz,
empati yapabildiğimiz yerlerdir hikayeler" dedi.
Küreselleşmenin, örneğin Pakistan ya da Mısır'da yaşayan birisinin
mutsuzluğunun, Hollanda, Belçika veya Kanada'da yaşayan birinin
yaşamını etkileyebilecek duruma getirdiğini, hiçbir kişi ya da
ulusun, başkalarından etkilenmeksizin fanuslar içinde
yaşamayacağını anlatan Şafak, küreselleşmenin insanları hiç
beklenmedik yollarla ve yerlerde birbirlerine daha çok bağladığını
ve birbirlerinden etkileştikleri sonucunu doğurduğunu söyledi.
"İNSANLARI ÖTEKİLEŞTİREN HER TÜRLÜ İDEOLOJİYİ
ELEŞTİRMELİYİZ"
Şafak, "Etkileşimler çok önemli, örneğin tüm aşırılıklar,
birbirlerini besliyor ve birbirlerine ihtiyaçları var.
Ortadoğu'daki Batı karşıtlığı, dünyanın bir başka bölgesindeki
İslam karşıtlığı, korkusu ile direk olarak ilgili, birbirlerini
besliyorlar. İki yaklaşımı da eleştirmeliyiz, insanları
ötekileştiren her türlü ideolojiyi eleştirmeliyiz, öteki
kategorisine koyan yaklaşımlara karşı durmalıyız" diye konuştu.
"ÖRGÜTLÜ DİNLERİN İNSANLARI AYRIŞTIRDIĞINI
DÜŞÜNÜYORUM"
Şafak, evrensel değerlerin, ulusal, ülkesel, dinsel ya da kültürel
değerlerin önünde olması gerektiğini, ancak bunun bireyin yakın
olduğu değerleri yadsıması ya da inkar etmesi olarak algılanmaması
gerektiğini belirtti. Kendisinin örgütlü dinlere eleştirel bir
yaklaşımı olduğunu, Sufizm ile ilgili yazdıklarından dolayı,
Türkiye'de insanların kendisini dindar olarak algıladıklarına
değinen Şafak, "Ben dindar birisi değilim. Çünkü örgütlü dinlerin
insanları ayrıştırdığını düşünüyorum. Benim kozmopolitan ve göçebe
yaşamım bana bunu öğretti. Türkiye'de de, kozmopolitan kültürü ve
toplum yapısını zayıflattıkça, çok şey kaybediyoruz. Ekonomik
kayıplardan söz etmiyorum, kültür ve bilinç kaybından bahsediyorum"
dedi.
"TÜRKİYE'DE OKUYUCULAR ÇOK DUYGUSAL, BUGÜN SİZİ SEVMEYEN
YARIN ÇOK SEVEBİLİYOR"
Kendisinin bir yazar olarak apolitik olmadığını, olamayacağını ve
olmaması gerektiğine değinen Elif Şafak, "Elbette ki politika var
ama temel olan hikaye anlatma, hayal kurma ve bunu yazabilme
sanatı" diye konuştu. Türkiye'de, yazarların şu ya da bu yüzden
etiketlendirildiğini, kişilerin ilgisiz nedenlerle, yazarın değişik
konulara bakış açıları yüzünden 'ben bu yazarı okumuyorum artık' ya
da 'bu yazarı bütün kalbimle seviyorum' yaklaşımını kolayca
gösterebildiklerini anlatan Şafak, "Neyse ki Türkiye'de okuyucular
çok duygusal, bugün sizi sevmeyen yarın çok sevebiliyor" dedi.
"TÜRKİYE'DE HERKES, YAZARLAR, ŞAİRLER HER GEÇEN GÜN DAHA
ÇOK OTOSANSÜRE MARUZ KALIYOR. BUNLAR ELBETTE CAN
SIKICI"
Türkiye'de içinde bulunulan koşullara ilişkin de önemli
değerlendirmelerde bulunan Şafak öğrenciler tarafından kendisine
yöneltilen sorulara verdiği yanıtlarda, Türkiye'de sözlerin özgür
olmadığını düşündüğünü de dile getirerek, "Her yazar, gazeteci, her
şair biliyor ki bir söz, makale, şiir, sosyal medya mesajı yüzünden
başları belaya girebilir. Yazdığımızda da beynimizin bir tarafında
bu bilgiyi taşıyarak yazıyoruz. Bunun sonucunda da büyük bir
otosansür ortaya çıkıyor. Ama otosansür konusunda da
konuşabildiğimizi sanmıyorum, çünkü çok utanç verici bir durum,
umut verici değil. Bir başkası size sansür uygulasa ve buna karşı
çıksanız bu kahramanca olur. Ancak otosansür utanç verici ve
Türkiye'de herkes, yazarlar, şairler her geçen gün daha çok
otosansüre maruz kalıyor. Bunlar elbette can sıkıcı" diye
konuştu.
Yalnızca politik içerikli yazıların değil, ataerkil toplumlarda
cinselliğe ilişkin yazıların da, özellikle kadın yazarlar için zor
olduğunu belirten Elif Şafak, "Erkek yazarlar cinsellikle ilgili
yazdıklarında, insanlar bunu başka türlü görüyor. Ama bir kadın
yazdığında, insanlar direk olarak 'bu yazarın kendi hayatı' diye
düşünüyor. Sanki kadın yazarların hayal gücü olamazmış gibi,
yazarın hayatı ya da sırları olarak algılanıyor" dedi.
"KADIN TOPLUMSAL HAYAT İÇERİSİNDE DAHA ÇOK YER
ALMALI"
Türkiye'de kadın ve genç olmanın çok zor olduğunu anlatan Şafak,
kendisinin olgunlaştıkça kadın yazar olarak kamuoyu önünde daha çok
kabul gördüğünü belirtti ve "Ama daha genç yazarlar,
akademisyenler, gazeteciler için gerçekten zor. Kadınların cinsel
etkinliklerini kaybetmesiyle birlikte değerlerini,
güvenilirliklerini, saygınlıklarını artırdığı benimsenen ataerkil
bir anlayış var" dedi. Zaman zaman Türkiye'nin geriye doğru
gittiğini düşündüğünü, kadınların eş ya da anne olmalarına yapılan
vurguların abartıldığını vurgulayan, anne yada eş olmanın çok güzel
olduğunu, bunu sorgulamadığını belirten Şafak, "Çok gerilere
gittiğimizi düşünüyorum. Ama bir bireyin anne olmamayı seçme, kendi
yetenek ve yaratıcılıklarını değişik yollarla anlatma seçimi de
olabilmeli. Erkek gücü çok ortada, çok saldırgan ve çok
belirleyici. Kadının gücü de her geçen gün öteleniyor,
baskılandırılıyor. Özel hayat kapsamına sokuluyor. Oysa kadın
toplumsal hayat içerisinde daha çok yer almalı. Bu denge yeniden
yapılandırılmalı" diye konuştu. Elif Şafak'ın bu sözleri öğrenciler
tarafından alkışlandı.
"KADINLAR KENDİ HAYATLARINI KENDİLERİ
BELİRLEYEBİLMELİ"
İnsanlar için cinsel ya da başka herhangi bir ayrımcılığa karşı
olmamayı öğrenmenin önemine ve değerine değinen Şafak, Türkiye'de
içinde bulunulan durumun böyle olmadığını söyledi. Şafak, "Birbiri
ardına anketler, araştırmalar, istatistikler yayınlanıyor. Bunlar
da bize Türkiye'de aile içi şiddetin arttığını, kadın
cinayetlerinin üç katına çıktığını gösteriyor, bunları inkar
edemeyiz. Bu demek değil ki, bütün Türkler, Kürtler, Aleviler
böyle, bunu söylemiyorum. Ama göz önüne almamız ve ilgilenmemiz
gereken gerçekler bunlar. Örneğin, homoseksüelliğe bakış konusunda
Rusya'dan biraz farklıyız. Ama yarın bir yasa çıkabilir, homofobik
kısıtlamalar gelebilir, bu olabilir. Bir zamanlar, çok özel bir
konu olduğu için kürtajı kimsenin tartışmayacağını düşünürdük.
Artık kişisel hayat sorunu değil. Ya da kadınların kaç çocuk
doğurması gerektiği de özel hayat konusu değil artık. Bunlar beni
gerçekten rahatsız ediyor. Erkek politikacılar tepeden bakarak,
kadının nasıl yaşaması gerektiğini, kalabalık ortamda kahkaha
atmamaları gerektiğini, hayatlarını nasıl belirlemeleri gerektiğini
söylüyorlar, bunlar beni gerçekten rahatsız ediyor. Kadınlar kendi
hayatlarını kendileri belirleyebilmeli" dedi.
"MİLLİYETÇİLİK DARALTILMIŞ BİR KİMLİK VE BUNUN ÖTESİNE
GEÇMEK GEREK"
Türkiye'nin, çok dinli, çok dilli, çok kültürlü, çok etnik kökenli
bir imparatorluktan ulusal devlet yapısına geçtiğini anlatan Şafak,
"Keşke şemsiye bir kimlik oluşturulsaydı, Amerika gibi, değişik
kimlikte, değişik etnik kökenlerden insanların eşitçe kendilerini
bağlı duyacağı bir kimlik. Daire gibi, daire dairenin merkezine
olan uzaklık gibi, dairenin her bir noktası merkezle aynı
mesafededir. Keşke böyle bir merkez olsaydı" diye konuştu. Bu
bağlamda, kendisinin Kürt kökenli çok okuyucusu olduğunu belirten
ve okuyucularının kendisine, "Ben Kürt'üm, niye Kürt'üm ve mutluyum
diyemiyorum" sorusunu sorduklarını, milliyetçiliğe ve aşırı
milliyetçiliğe karşı olmasına karşın, bunun haklı ve yerinde bir
görüş olduğunu söyleyen Şafak, "Türkiye'de bunları dile
getirdiğinizde hain olarak, ülkesini sevmeyen biri olarak
görülüyorsunuz. Ülkenizi sevmek, insanları sevmek, milliyetçi
olmaktan çok farklı şeyler. Milliyetçilik daraltılmış bir kimlik ve
bunun ötesine geçmek gerek" diye konuştu.
Türkiye'de başka din anlayışlarının öğretilmemesine de eleştiri
getiren Şafak, Türkiye'nin en zayıf yanlarından birinin,
Müslümanlık dışında dinlerin de var olduğunun öğretilmemesinin
sakıncalı olduğunu düşündüğünü belirterek, "Çocuklar neden
Hristiyanlık, Yahudilik dinlerini ya da Darvinizm'i öğrenmesinler
ki? Öğrenmek olabildiğince çok renkli olmalı" dedi.
" SON YILLARDA, KÜLTÜREL AYRILIKLARA POLİTİK AYRILIKLAR DA
EKLENDİ"
Bir soru üzerine, Türkiye'de özellikle son beş yıldır
kutuplaştırılmış bir toplum yaratıldığını vurgulayan Elif Şafak,
"Türkiye'de bazı kültürel ayrılıklar zaten vardı. Ama son beş yılda
bu bu daha da kötüye gitti. Son yıllarda, kültürel ayrılıklara
politik ayrılıklar da eklendi. İnsanları bu kadar çok politika
içine çekmek çok tehlikeli. İnsanlar birbirlerine başka
gezegenlerden gelmiş gibi, ortak paydaları yokmuş gibi davranıyor
artık. En kötüsü de, birbirlerine karşı büyük bir kızgınlık
duymaları. Türkiye'de insanları Erdoğan'ın başbakanlığı zamanında,
senin uğrunda ölmeye hazırız diyerek, kendilerini tamamen adamış
olarak kefen giyen insanları gördük. Aynı zamanda ondan nefret
eden, hükümetten nefret eden insanları gördük. İki taraf arasındaki
köprü, hala varsa eğer, biri sanat, müzik, edebiyat, filmler ortak
paydalarda buluşturur, edebiyat, çünkü insanlar kitap okur, diğeri
de futbol, insanlar aynı maçlara gider. Ama bu en temel ve ortak
köprülerin bile zayıfladığını düşünüyorum" diye konuştu.
"SANDIKTAN DAHA ÇOK OY ALMANIZ DEMOKRASİ ANLAMINA
GELMEZ"
Türkiye'de yaşanan Gezi Parkı olaylarından sonra, hükümete daha çok
eleştirel gözle baktığını anlatan Elif Şafak, "Söylemler, toplumun
yarısını ötekileştirdi. Türkiye'de yapılan en büyük yanlışlardan
biri, demokrasiyi çoğulculukla karıştırmamız. Demokrasi ve
çoğulculuk aynı şeyler değil. Sandıktan daha çok oy almanız
demokrasi anlamına gelmez, demokrasi demek güçler ayrılığıdır,
basın özgürlüğüdür, bunları kaybettiğimizden hepimiz kaybediyoruz"
dedi. Şafak, Türkiye'de şeffaf bir demokrasi olmadığını da
belirterek, " Beni en çok kaygılandıran başka bir şey de mizah
duygusunu yitiriyor olmamız. Bir çok karikatüristin başları
çizdikleri yüzünden, belaya giriyor. İnsanların egolarını dengeleme
zamanı" dedi.