Elif Çakır Hayrettin Karaman'a yüklendi: 'Hayır' oyunu 'haram' ilan etti; neredesiniz yeşil sarıklı ulu hocalar!
Yeni Şafak yazarı Hayrettin Karaman'ın referandumla ilgili köşe yazısına Karar yazarı Elif Çakır'dan tepki geldi.
Karar yazarı Elif Çakır, 16 Nisan'da yapılacak halk oylamasıyla
ilgili olarak "Bizi hedefe yaklaştıracak olan bir adımı daha 'Evet'
diyerek atmak, 'farz olanı tamamlayan ve ona yaklaştıran her fiil
farzdır' kuralının çerçevesine dahildir" diyen Yeni Şafak yazarı
Prof. Dr. Hayrettin Karaman'a tepki gösterdi. Karaman'ın "hayır"
oyunu "haram" ilan ettiğini savunan Çakır, söz konusu durumla
ilgili olarak "din adamlarına" sessiz kalmamaları konusunda çağrı
yaptı.
Çakır'ın çağrı yaptığı isimler arasında Diyanet İşleri Başkanı
Mehmet Görmez, Said Yazıcıoğlu ve Ali Bardakoğlu da yer aldı.
Çakır, ilgili isimlere yönelik" yeşil sarıklı ulu hocalar" hitabını
kullandı.
Elif Çakır'ın "Ey yeşil sarıklı ulu hocalar, neden suskunsunuz?"
başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Hepimizin sevip saydığı ve ülkemizin en saygın fakihlerinden biri
olan Hayrettin Karaman’ın son günlerde kaleme aldığı ‘fetva’
hükmündeki yazılarını okuyunca “insan gerçekten hayret ediyor!”
Hayrettin Hoca hepimizi büyük şaşkınlıklara gark eden, tartışmalara
vesile olan ilk yazısını geçtiğimiz hafta kaleme aldı. İslam
tarihinde Müslüman yöneticilerin topraklarında yaşayan
gayrimüslimlere, Yahudilere ve Hristiyanlara şefkat
gösterdiklerini, bugünde referandumda ‘hayır’ oyu vereceklere aynı
şekilde muamele edilmesi gerektiğini (sağolsun) örnekleriyle
yazdı!
Prof. Dr. Hayreddin Karaman ne günübirlik yazılar kaleme alan
bir köşe yazarı ne de gündelik polemiklere giren bir isim
değil. Dolayısıyla ne kendisini ne de yazdıklarını günübirlik
kategorisinde değerlendiremeyiz. Yazdıklarının dünyevi değil dini
sorumluluğu var. Kendisinden, hele de böylesi bir süreçte, dinin
politikacılar tarafından siyasete alet edilmesine itiraz eden
yazılar yazması beklenirken, oldukça dünyevi bir sistem seçimini,
sanki din seçimi kisvesine büründürmeye çalışarak “farz”, “affı
olmayan günah” noktasına getirmesi gerçekten can yakıyor,
vicdanları kanatıyor.
Özellikle dün kaleme aldığı “Neyi oyluyoruz” başlıklı yazısına
bırakın din adamlarının tepki göstermesini, ortalama bir Müslümanı
dahi “Yapma hocam. Bu kadarını yapma en azından” deme noktasına
getirdi. Bakın ne diyor Hayrettin Hoca:
“Bizi hedefe yaklaştıracak olan bir adımı daha “evet” diyerek
atmak, ‘farz olanı tamamlayan ve ona yaklaştıran her fiil farzdır’
kuralının çerçevesine dahildir.”
***
Yani...
Geçen hafta “hayır” oyu vereceklere nasıl davranılması gerektiğini
söyleyen hoca bu hafta da ‘evet’ oyu vermenin hükmünü yazmış: Evet
oyu verilmesi ‘farz’! Yani Allah’ın tartışmasız ve kesinkes bir
şekilde kullarından uymasını istediği mutlak kural.
Bu durumda ‘hayır’ oyu vermek de düpedüz günah ‘haram’ hükmünde
oluyor!
Ve yine bu durumda ‘kararsız’ olmak, ‘tahrimen mekruh’
hükmünde!
Ve sandığa gitmeyenler ‘affedilmesi zor mücrim’ hükmünde!
Bildiğimiz kadarıyla oldukça dünyevi bir sistem seçimi var. Yine
bildiğimiz kadarıyla bunun ‘dinle’ ‘imanla’ bir alakası yok.
Yine bildiğimiz kadarıyla, Hazreti Allah ve O’nun elçisi devlet
düzeni hakkında bir model önermiş de değil. Peki, bu durumda pek
gayet dünyevi bir sistem seçimi hakkında vatandaşın ‘evet’ oyu
kullanmasının ‘farz’ olduğu hükmüne nasıl varabildi.
Yazısında bahsettiği ‘hedef’ nedir? Bu referandumla nasıl bir
hedefe ulaşmış olacağız? Açıkça yazmıyor ancak ‘düzen’ diyerek bu
hedefe de atıfta bulunuyor ama o kadarcık!
Ortalıkta ne bir dini tartışma var. Ne ümmeti Muhammedi
ilgilendiren fıhki bir durum hüküm söz konusu.
Bildiğimiz Anayasa değişikliği. Hükümet sistemi değişikliği.
Konuşması gereken kişiler Anayasa uzmanları! Hukukçular!
Karaman hangi gerekçe ile bu işin fetvasına soyunup, akıllara ziyan
şekilde “Allah’ın kesin emri” anlamında farz kavramını kullanmakta
beis görmedi acaba?.
Bakınız, bundan daha vahim olanı şudur...
Hayreddin Karaman’ın “yok artık” dedirten yazısı ile dün yer
yerinden oynadı. Ancak bu tuhaf duruma asıl tepki vermesi gereken
din adamlarımızdan ve ulemamızdan ses çıkmadı. Sanki hepsi dün
bizim ülkeden hicret ettiler!
Ben buradan sesleniyorum...
Ey hocaların hocası ve ‘Hilafetin Kureyşliliği’ makalesiyle devlet
düzeni ve sisteminin dinî referanslar taşımadığını üstüne basa
söyleyen Mehmed Said Hatiboğlu hocam. Neredesiniz? Neden
suskunuz?
Ey Hatiboğlu hocanın talebesi olan Diyanet İşleri Başkanımız Mehmet
Görmez Hocam! Söyleyin neredesiniz? Yoksa Hayreddin Hocanın
söylediklerini duymadınız mı?
Ey dinî değerlerin reel politiğe kurban edilmemesine ilişkin ahlaki
hassasiyetleriyle dikkat çeken, hatta bu konuda bugüne kadar
Hayreddin Karaman’ın ortaya koyduğu dinî düşünce perspektifini adam
akıllı sorgulayan, Yüzleşme gibi bir kitabı kaleme Ali Bardakoğlu
hocam neredesiniz? Neden suskunsunuz?
***
Ey daha iki hafta önce Başbakan Binali Yıldırım’ın eski bakanlara
verdiği kahvaltıda “dinin siyasete alet edilmesine” en şedit
itirazı yapan, en sert tepkiyi gösteren Said Yazıcıoğlu hocam!
Neredesiniz? Yok mu söyleyecek bir çift sözünüz?
Ey İslam ilahiyatının felsefî ufku, eleştirel zihin alt yapısı ile
tanıdığımız Mehmet S. Aydın Hocam, siz neredesiniz?
Ey hukuk tarihi alanında geniş birikimiyle tanınan Mehmet Akif
Aydın hocam, siz ne diyorsunuz bu işe! Ve ismini sayamadığım büyük
hocalarımız, ilahiyatçılarımız, fakihlerimiz, müfessirlerimiz,
takoz gibi kitaplara imza atan diğer âlimlerimiz…
Daha kimi sayayım, bilemedim. Kime sesleneyim, bilemedim...
Bu sessizliğin sebebini anlayamıyorum. Bir politikacı değil, bir
din âlimi altı üstü bir sistem değişikliğini neredeyse “iman-küfür”
noktasına getirdi. Ve fakat maalesef buna açıktan tepki koyan bir
tek din adamımız çıkmadı.
Sahi neredesiniz? Bir ses verin!
(Ey yeşil sarıklı ulu hoca, hitabını Sezai Karakoç’un ‘Hızırla 40
Saat’ şiirinden aldım)