2. Better Call Saul (En İyisi Saul'u Çağırmak)
Bu yıl, birazdan anacağımız Atlanta gibi bütün zamanların en iyileri arasındaki bazı dizilere veda ettik. Fakat hiç birinin finali, Better Call Saul'la boy ölçüşemezdi.
Breaking Bad'den ilham alan dizide, bir zamanlar hatalarına rağmen iyi niyetli bir insan olan Walter White'ın canlandırdığı Saul Goodman karakterinin, nasıl inanılmaz düzenbaz bir avukata dönüştüğünü izliyoruz.
Popüler başka bir dizinin taklidi gibi başlayan ve yapımcısı Vince Gilligan'ın bile pek emin olmadığı dizinin, adım adım ahlâki tavizler vererek başka birine dönüşen baş karakterinin içini daha ustaca ve ince bir şekilde doldurması sayesinde aslından daha başarılı olduğu bile söylenebilir.
Belki de en etkileyici yönü son sezonun bitişiydi. Spoiler vermeden New Statesman'dan alıntılarsak, "Televizyon dizilerinin şahikası: insan hayatlarının karmaşıklığını daha iyi yansıtan bir dizi görülmedi."
Better Call Saul ABD'de AMC+, Türkiye ve İngiltere'de Netflix'ten izlenebiliyor.
3. Abbott Elementary (Abbott İlkokulu)
Uzun zamandır ana akım ağlarda, Quinta Brunson'ın yapımcısı ve baş rol oyuncusu olduğu bu ABC taklit-belgeseli kadar canlı ve başarılı bir dizi izlememiştik.
Philadelphia'da, dar bütçeli bir okulun, iş yükü başından aşkın bir grup öğretmeninin çektiği sıkıntı ve güçlükleri konu alan komedi, geçen yılın Aralık ayında başlamıştı.
Bu yılın sonbaharında ikinci sezon başladı ve sempatik havasını ve zeki diyaloglarını sürdürdü, televizyon komedisi hafifliğiyle, toplumsal mesajları mükemmelen dengeledi.
Eylül ayında dağıtılan Emmys ödüllerinde, yedi daldan üçünde ödüle layık görüldü.
ABD'de ABC ve Hulu, Türkiye ve İngiltere'de Disney+'den izlenebiliyor.
4. Rehearsal (Prova)
Bu akıllara durgunluk verici şovu nasıl anlatmalı?
Belki de en iyi yolu, bir filmi hatırlatmak: Charlie Kaufman'ın 2008 yapımı, aynı ölçüde sersemletici filmi Synecdoche NewYork gibi.
Orada bir tiyatro yönetmeni, kendilerini oynayan aktörleri kullanarak, kendisinin gerçek hayattaki varoluşunun, çılgın ve sonsuza kadar genişleyen bir kopyasını yaratmaya çalışıyordu.
Burada komedyen Nathan Fielder de benzer bir yol izliyor: İnsanların, aktörlerin yardımıyla, insanların gelecek hayat ihtimallerinin provasını yapmalarına yardımcı olmak üzere yola çıkıyor. Sonra kendisi de bu oyunun bir parçası haline geliyor ve hayali bir ailenin sahte babasını oynuyor.
Fakat bütün bunlar buz dağının görünen kısmı. Ortaya çıkan şov hayal edilebilecek en tuhaf televizyon şovu haline geliyor. Neyin gerçek neyin hayal olduğu iyice birbirine karışırken, bunların etik anlamları da iyice karmaşıklaşıyor.
Altı bölümlük dizinin sonunda şaşırtıcı bir şekilde Fielder'ın, yarattığı büyük oyunun içinde gerçek bir duygusal bağ yakaladığı çok etkileyici bir an yakalıyoruz. Ama tabi, belki o da hayal, kimbilir?
ABD'de HBO Max ve İngiltere'de NOW üzerinden izlenebiliyor. Dizinin Türkiye yayını bulunmuyor.
5. Industry
Finans dünyası kadar, içinde olmayanlara gizemli gelen az alan vardır.
Fakat Londralı genç bankerlerle ilgili bu BBC/HBO dizisi, anlaşılmaz finans jargonuna rağmen, insanı tamamiyle hikayenin içine sürüklüyor.
Hatta bu yılki ikinci sezon, birinci sezondan da daha iyi. Genç anlatıcılar, ekzantrik bir teknoloji milyarderi ile ilişki kuran Amerikalı Harper'dan, ayrıcalıklı ve yetenekli, ama iğrenç bir karakter olan babası tarafından sürekli aşağı çekilen Londralı Yasmin'e, içkiyi bırakan ama sorunlarını tam çözemeyen Robert'a kadar, bu sezon çok daha karmaşık ve etik zaafları giderek büyüyen karakterlere dönüşüyorlar.
Yüksek dozda seks, uyuşturucu ve harika dans müzikleriyle dizi çok çabalıyormuş gibi görünmeden heyecanını koruyor ve karakterlerin, umarsız başarılı olma ihtiyacı ile sürekli akşamdan kalma kafasını gayet ikna edici bir şekilde yakalıyor. Gelsin üçüncü sezon!
ABD'de HBO Max ve İngiltere'de BBC iPlayer'dan izlenebiliyor. Dizinin Türkiye'de yayını bulunmuyor.