02 Kas 2011 04:03
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:57
'EL İNSAF' DİYORUM DA BAŞKA BİRŞEY DİYEMİYORUM!
Radikal Genel Yayın Yönetmeni Eyüp Can Prof.Büşra Ersanlı'nın KCK operasyonu nedeniyle tutuklanmasına gerekçe olan iddiaları köşesine taşıdı.
El insaf!
Bir insanı, sadece verdiği derslerden dolayı ’terör örgütü üyeliği’yle suçlarsanız teröre bulaşmış insanları bile yargılayamaz hale gelirsiniz.
Gelinen noktada artık ‘Peki, o neden tutuklandı’ diye sormanın, şaşırmanın bir anlamı yok. Bu dişli öğütecek malzeme arıyor” demiş dünkü yazısında Ahmet İnsel.
Demiş ama yine de KCK soruşturması kapsamında hafta sonu gözaltına alınan Prof. Büşra Ersanlı’ya destek için imza vermekten geri durmamış.
Sadece Ahmet İnsel değil çoğunluğu akademisyenlerden oluşan 700 kişilik bir grup, eski Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı ve siyasetbilimi hocası Prof. Dr. Büşra Ersanlı’nın KCK operasyonları kapsamında gözaltına alınmasını bir bildiriyle protesto etti.
Hepsi şaşkın hepsi kaygılı:
“Türkiye’de ve uluslararası akademik çevrelerde yaptığı bilimsel ve toplumsal çalışmalarla tanınan Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nün eski Bölüm Başkanı ve siyaset bilimi hocalarından Prof. Dr. Büşra Ersanlı’nın da aralarında bulunduğu 70 kişinin daha ‘KCK’ adı verilen operasyonlar kapsamında gözaltına alınması, hepimizde derin kaygılar yaratmıştır.”
***
İlk bakışta akademisyenler arası mesleki bir dayanışma protestosu gibi görünebilir ama değil.
Çünkü Prof. Büşra Ersanlı ve yayıncı Ragıp Zarakolu’un ‘terör örgütü üyeliği/destekçiliği’ kapsamında tutuklanması çok farklı kesimlerde tepkiye yol açtı:
“Sivil siyasetin önünün açılması, Türkiye’nin özlemini çektiği yeni anayasanın yapılması ve ülkede kalıcı bir barışın kurulması için yıllardır canla başla çalışan ve bir süre önce Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Parti Meclisi ve Anayasa Komisyonu’nda görev alan Prof. Dr. Büşra Ersanlı’nın gözaltına alınması, demokrasi ve hukuk devletine inanan tüm kesimlerde ciddi infiale neden olmuştur.”
Hasan Cemal de eleştirmiş köşesinde son kararı Mustafa Karaalioğlu da.
Neden mi?
Her birinin yaklaşımı farklı ama kaygı ortak.
İşte o ortak kaygı aydınları bir araya getiren:
“Prof. Dr. Büşra Ersanlı’nın gözaltına alınması, Türkiye’nin, eşitlik, barış, sosyal adalet, akademik ve siyasi özgürlükler içinde, gerçek bir demokrasiye ulaşma çabalarına vurulmuş ağır bir darbedir.”
Kimse KCK’nın bir sivil toplum örgütü olduğunu savunmuyor.
PKK, eli kanlı bir terör örgütü.
KCK ise (Kürdistan Komünler Birliği) PKK’nın da üstünde hayli totaliter bir yapılanma. Zaten sorun da burada.
Bırakın silahlı şiddeti, akademik kariyerini cinsiyetçiliğe karşı mücadeleyle geçirmiş bir insanı, BDP Siyaset Akademisi’nde verdiği derslerden dolayı ‘terör örgütü üyeliği/destekçiliği’yle suçlarsanız, gerçekten şiddet ve teröre bulaşmış insanları bile yargılayamaz hale gelirsiniz.
Bu yüzden bildiriyi imzalayanlar bu türden tutuklamalara karşı çıkıyor; “Ciddi ve somut kanıt olmadan, ilkel bir ‘düşünce suçu’ zihniyetiyle insanların gözaltına alınması ve tutuklanması insan haklarına aykırıdır” diyor.
***
Ersanlı ile ilgili medyaya yansıyan suçlamalara bakıyorum, inanılır gibi değil.
Bir gazetenin manşeti aynen şöyle: Her taşın altında o kadın!
‘Sicili kabarık’ başlığı altında yazılanları buraya almayı zül addediyorum.
Ne yapmış ‘o kadın’ diye merakla “Dişe dokunur bir bilgi kırıntısı var mı?” diye bakıyorum.
BDP Siyaset Akademisi’nde ‘teröristlere’ ders vermiş!
Ne dersi?
‘Toplumsal Cinsiyetçilik!’
‘El insaf’ diyorum da başka bir şey diyemiyorum.
Bir insanı, sadece verdiği derslerden dolayı ’terör örgütü üyeliği’yle suçlarsanız teröre bulaşmış insanları bile yargılayamaz hale gelirsiniz.
Gelinen noktada artık ‘Peki, o neden tutuklandı’ diye sormanın, şaşırmanın bir anlamı yok. Bu dişli öğütecek malzeme arıyor” demiş dünkü yazısında Ahmet İnsel.
Demiş ama yine de KCK soruşturması kapsamında hafta sonu gözaltına alınan Prof. Büşra Ersanlı’ya destek için imza vermekten geri durmamış.
Sadece Ahmet İnsel değil çoğunluğu akademisyenlerden oluşan 700 kişilik bir grup, eski Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı ve siyasetbilimi hocası Prof. Dr. Büşra Ersanlı’nın KCK operasyonları kapsamında gözaltına alınmasını bir bildiriyle protesto etti.
Hepsi şaşkın hepsi kaygılı:
“Türkiye’de ve uluslararası akademik çevrelerde yaptığı bilimsel ve toplumsal çalışmalarla tanınan Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nün eski Bölüm Başkanı ve siyaset bilimi hocalarından Prof. Dr. Büşra Ersanlı’nın da aralarında bulunduğu 70 kişinin daha ‘KCK’ adı verilen operasyonlar kapsamında gözaltına alınması, hepimizde derin kaygılar yaratmıştır.”
***
İlk bakışta akademisyenler arası mesleki bir dayanışma protestosu gibi görünebilir ama değil.
Çünkü Prof. Büşra Ersanlı ve yayıncı Ragıp Zarakolu’un ‘terör örgütü üyeliği/destekçiliği’ kapsamında tutuklanması çok farklı kesimlerde tepkiye yol açtı:
“Sivil siyasetin önünün açılması, Türkiye’nin özlemini çektiği yeni anayasanın yapılması ve ülkede kalıcı bir barışın kurulması için yıllardır canla başla çalışan ve bir süre önce Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Parti Meclisi ve Anayasa Komisyonu’nda görev alan Prof. Dr. Büşra Ersanlı’nın gözaltına alınması, demokrasi ve hukuk devletine inanan tüm kesimlerde ciddi infiale neden olmuştur.”
Hasan Cemal de eleştirmiş köşesinde son kararı Mustafa Karaalioğlu da.
Neden mi?
Her birinin yaklaşımı farklı ama kaygı ortak.
İşte o ortak kaygı aydınları bir araya getiren:
“Prof. Dr. Büşra Ersanlı’nın gözaltına alınması, Türkiye’nin, eşitlik, barış, sosyal adalet, akademik ve siyasi özgürlükler içinde, gerçek bir demokrasiye ulaşma çabalarına vurulmuş ağır bir darbedir.”
Kimse KCK’nın bir sivil toplum örgütü olduğunu savunmuyor.
PKK, eli kanlı bir terör örgütü.
KCK ise (Kürdistan Komünler Birliği) PKK’nın da üstünde hayli totaliter bir yapılanma. Zaten sorun da burada.
Bırakın silahlı şiddeti, akademik kariyerini cinsiyetçiliğe karşı mücadeleyle geçirmiş bir insanı, BDP Siyaset Akademisi’nde verdiği derslerden dolayı ‘terör örgütü üyeliği/destekçiliği’yle suçlarsanız, gerçekten şiddet ve teröre bulaşmış insanları bile yargılayamaz hale gelirsiniz.
Bu yüzden bildiriyi imzalayanlar bu türden tutuklamalara karşı çıkıyor; “Ciddi ve somut kanıt olmadan, ilkel bir ‘düşünce suçu’ zihniyetiyle insanların gözaltına alınması ve tutuklanması insan haklarına aykırıdır” diyor.
***
Ersanlı ile ilgili medyaya yansıyan suçlamalara bakıyorum, inanılır gibi değil.
Bir gazetenin manşeti aynen şöyle: Her taşın altında o kadın!
‘Sicili kabarık’ başlığı altında yazılanları buraya almayı zül addediyorum.
Ne yapmış ‘o kadın’ diye merakla “Dişe dokunur bir bilgi kırıntısı var mı?” diye bakıyorum.
BDP Siyaset Akademisi’nde ‘teröristlere’ ders vermiş!
Ne dersi?
‘Toplumsal Cinsiyetçilik!’
‘El insaf’ diyorum da başka bir şey diyemiyorum.