Ekrem İmamoğlu'ndan Özlem Gürses'e can suyu!
Seviliyor… Sevilmiyor… ROK’a papatya falı
Twitter alemi şaşkın…
Twitter alemi üzgün…
Twitter alemi ROK-Orhan Pamuk şoku yaşıyor…
Liberal-sol kitle karnına yumruk yemiş gibi…
Sevgili Keskin Kalem dostları…
Dünden beri yüzümde muzip bir sırıtış.
Twitter akışını yeniledikçe beni alıyor bir gülme.
İnsanların Orhan Pamuk’a verdiği değere mi yanayım…
Ülkelerinde işlerin nasıl döndüğünü anlamamalarına mı…
Neyse kendi kendime, kafamın içinde kuracağıma bari oturup sizinle dertleşeyim dedim.
Malum gazeteci Rasim Ozan Kütahyalı yani ROK birkaç gündür gündemde.
Önce mevzu ROK’un yıllar önce bir 32. Gün programında- Mehmet Ali Birand’ın söz vermesiyle- konuk Pamuk’a soru sorduğu videonun paylaşılmasıyla patladı.
ROK usta gazeteci Birand’ın oğluna daha önce videoyu paylaşması çağrısı yapmıştı.
O da paylaştı, ne olduysa ondan sonra oldu.
Ortalıkta ROK, eşi Nagehan Alçı ve Pamuk’un bir masada kahve içtiği bir fotoğraf dolaşmaya başladı.
Liberal-sol Twitter kullanıcıları bir süre inanmakta zorlandı, kimi ‘bu photoshop olmalı’ dedi.
Ama işin aslı öyle değildi, fotoğraf has mı has, öz mü öz gerçekti!
Sonra başladı ‘inanamıyorum, sevdiğimiz yazar bu muymuş’ serzenişleri.
Eyyyy Twitter alemi, size kötü bir haberim var:
Evet sevdiğiniz yazar tam da bu!
Şimdi gelin işin iç yüzüne bakalım.
Önce ROK ve Nagehan Alçı açısından.
Bence medya aleminin üzerinde en çok konuşulmaya değen çifti.
ROK’un köşe yazılarına biraz göz gezdirirseniz anlarsınız.
Aydın Doğan’la oturulan sofralar…
Doğan eliyle dizayn edilen köşeler, altı oyulan yazarlar…
Kendini muhalif olarak tanımlayan bazı gazetecilerle samimi arkadaşlıklar…
Mehmet Ali Birand’ın ROK’u ilk kez ekrana çıkarması…
Siyasilerle bol bol verilen pozlar…
Cüneyt Özdemir’le Twitter atışmaları, bol geyikli Youtube yayınları…
Artık daha ne diyeyim?
Öyle Twitter’ın kısır aleminin zannettiği gibi, ROK ve Alçı hiçbir zaman medya dünyasının güç odaklarının nefret ettiği bir çift olmadı.
Evet düşmanları, kıskananları çok.
Özellikle de Alçı’yı…
Ancak her daim Twitter aleminin o çok beğendiği, takdir ettiği medya ve entelektüel dünyasının kıyısında köşesinde, hatta içinde oldular hep!
Sorsanız herkes onlardan nefret ediyor, sürekli TT listesinin başını çekiyorlar.
Ancak imza attıkları skandallara, kızdırdıkları kitlelere rağmen her daim ekrandalar, köşelerdeler…
Geçen gün Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, Alçı’yı yeni neslin en iyi köşe yazarlarından biri ilan etti.
Lafı daha fazla uzatmayayım yoldaşlar.
Sosyal medya korosu istediğini söylesin, lüks evinizde oturduğunuz sürece, köşeniz oldukça, ekrana çıktıkça, medya mahallesinde baş tacı edildikçe…
Kimin umurunda kim nefretini kusmuş… Sizi tefe koymuş…
Orhan Pamuk meselesi işte tam da bunu gösterdi.
Edebi yetenekleri bir kenara… Kariyerini bir yazardan çok tüccar gibi yöneten…
Bir iki liberal siyasi çıkış yapıp sonra köşesine çekilen…
Etliye sütlüye dokunmadan tatlııı tatlıııııı para ve kariyer basamaklarını koşar adımlarla tırmanan…
Dünyada entelektüel çevrelerden onay olmanın tek şartı olan ‘Türkiye’yi eleştirme’ yoluna tevessül eden Orhan Pamuk…
Tabii ki ROK ve Alçı’yla da arkadaş olacaktı.
Çünkü Pamuk ve türevleri gücün nerede olduğunu düşünürse (Keskin not: Bakın dikkat güç nerede olursa demedim) oraya yanaşır.
Herkesin dışladığını zannettiğiniz ROK ve Alçı sizden çok kıymet görüyorlar.
Alçı’nın çıktığı programlar reyting rekoru kırıyor.
ROK Twitter aleminin gündeminde…
Hepiniz aslında açıp bir bakıyorsunuz, dayanamıyorsunuz izliyorsunuz, konuşuyorsunuz.
Bu bir başarıdır, haklarını teslim etmek gerek.
Ve müsaadeleriyle kendilerine bir isim takmak istiyorum: Türkiye’nin guilty pleasure (yani suçlu haz) çifti!
Hani izlemekten kendinizi alıkoyamadığınız ve kimselere anlatamadığınız diziler vardır ya.
Ya da çok entel takılıp akşam evde Murat Kekilli dinliyorsunuzdur gizlice…
Onun gibi işte.
ROK ve Alçı Türkiye’nin guilty pleasure’ıdır!
Nokta!
İmamoğlu’ndan Gürses’e can suyu
Bu konuyu hafta başında yazdığım yazıyla kapatacaktım ama…
Bir de ne göreyim!
Halk TV’den tanıtım: İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Özlem Gürses’e konuk oluyor…
Pes ki ne pes!
Yuh ki ne yuh!
Büyük bir gazetecilik skandalına imza atmış bir kişinin karşısına,
skandalın dumanı daha tüterken, bir siyasetçi neden çıkar?
Demek ki yalan haberi desteklediği için!
Demek ki, medyada her kesim kendi trolünü yarattığı için…
Hep söylüyorum, muhalif medya her daim ahlaki üstünlüğün kendisinde olduğunu iddia ediyor.
Geçtiğimiz gün, muhalif medyanın önemli isimlerinden biri, bir tanıdığıma:
’Karşı tarafın trolleriyle yalanlarıyla, biz de aynı yöntemlerle mücadele ediyoruz' deyivermiş.
Skandalları kendince böyle meşrulaştırmış.
Çok belli: İmamoğlu sosyal medya ve yemlediği trol gazeteciler aracılığıyla siyasette daha büyük yerlere oynuyor.
Hani Halk TV ve Gürses rezil oldu diye düşünüyoruz ya.
İşte Gürses, yarın akşam İmamoğlu’nu konuk alarak rüştünü ispat etmiş, ödülünü almıştır.
Eminim bu ikili bir sonraki yalan haber senaryosu üzerinde çalışmalara da başlamıştır.
Üzüldüğüm tek nokta yılların Halk TV’sinin bu trollüğe ve acziyete teslim olmasıdır.
Değerli seyircileri bu rezilliği hak etmiyor.
Beni asıl dehşete düşürense Halk TV ekranında kendine yer bulanların bu rezillikler karşısındaki sessizliği.
İlkesel bir duruş sergileyememesi.
Her yerde küçük dağları yaratan duayen gazeteci edasıyla dolaşan Kadri Gürsel neden sessiz?
Ya özgür basın naraları atan Şirin Payzın?
Muhalifliğin güya kitabını yazan, her şeye bir lafı olan İsmail Saymaz?
Herhalde ‘ne yapalım biraz da bizimkiler yalan söylesin’ diyorlar.
Halk TV yönetimiyle ilgili daha evvel defalarca yazdım, çizdim ve gelen tehlikeye karşı herkesi uyardım.
Bir kez daha söyleyeceğim:
Halk TV’nin yeni yönetimi operasyoneldir ve amacı kanalı trolleştirmektir!
KESKİN KALEM