18 Kas 2019 16:38 Son Güncelleme: 18 Kas 2019 17:53

Ekrem İmamoğlu'na açıkça soruldu: Cumhurbaşkanlığı'na aday olacak mısınız?

İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun Cumhurbaşkanı adayı olup olmayacağı konuşulurken İmamoğlu tartışmalara noktayı koydu.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, gazeteci Ayşe Arman'ın sorularını cevapladı. Ayşe Arman'ın "Cumhurbaşkanı adayı olacak mısınız" soruna ise İmamoğlu, "Belli bir konum içindeyken, farklı bir makama oynamak, stratejik hatadır" şeklinde cevap verdi.

Hürriyet gazetesinden bir süre önce ayrılan ve artık kişisel web sitesinde röportajlarını yayımlayacağını duyuran Ayşe Arman, ilk röportajını İmamoğlu ile gerçekleştirmişti. Röportajın ikinci bölümünü yayınlayan Arman, İmamoğlu'na dikkat çeken sorular sordu.

"İMAMOĞLU, CUMHURBAŞKANLIĞINA OYNUYOR"
Arman'ın röportajından dikkat çeken başlıklar şu şekilde;

"Sizin için, Cumhurbaşkanlığına oynuyor, o yüzden İstanbul Belediye Başkanlığı çok da fazla şey ettiği bir konum değil!" diyorlar. Haksızlar mı?

Haksızlar tabii! Ayrıca bu, mümkün mü? İstanbul, beni titretiyor, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmak muazzam bir duygu. Hem sorumluluğu, hem ağırlığı var. Ben, o hisle yaşıyorum. Mevcut görevimi keyifle sürdürüyorum.

"TEK KONSANTRASYONUM İŞİMİ İYİ YAPMAK"
Peki Cumhurbaşkanlığı adaylığına oynamak…

Belli bir konum içindeyken, farklı bir makama oynamak, o makam için kendinize bir yol haritası oluşturmak, toplumsal görev üstlenenler için stratejik hata. Beni insanlar Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na uygun gördüler. Organik bir şekilde seçildim ve kabul gördüm. O yüzden şu an için için tek idealim, işimi yapmak. Ben dedim ki, "İstanbul'un gelmiş geçmiş, en demokrat Belediye Başkanı olmak istiyorum." Şimdi ise diyorum ki ,"Dünyanın gelmiş geçmiş en demokrat Belediye Başkanı olmak istiyorum!" Anlayacağınız tek konsantrasyonum bu. Onun dışında, şunu söyleyebilirim: Yarını, bilse bile, Allah bilir. Başka ne diyeyim?

İnsanlarda bazen boşa kürek çekiliyormuş duygusu uyanıyor… Sizce, bu haklı bir duygu mu, yoksa yanlış mı?

Tümüyle yanlış! Bütün çabam ve azmim, tam tersine olan inancımdan… Ama ne demek istediğinizi anlıyorum. Bazen çok yakın çevrem bile, "Yahu niye uğraşıyorsun? İstanbul düzelir mi? Türkiye düzelir mi?" diye veryansın ediyorlar. Ben de itiraz ediyorum! Kurtulmalıyız bu duygudan! Biz başardık! Çok istedik, hiç vazgeçmedik ve başardık. Şimdi daha pek çok şey var başaracağımız. Benim bu inancımda en çok destek aldığım kimler biliyor musunuz? Çocuklar. Enerji olarak gençleri de katabilirim yanlarına. Yaptığımız şeylerin aslında ne kadar doğru olduğunu onlara bakınca görüyorum.

"HER CEP TELEFONUNDA VARIZ"
Sizi, "Kapı kapı dolaşıp, kendisi gibi düşünmeyenleri ikna etmekten vazgeçti!" diye eleştirenler var. Ne diyorsunuz…

Strateji değişti tabii. Beylikdüzü ilçesinde kapı kapı gezdiğim doğru. İstanbul'da gezemiyorum ama sosyal medyadan herkese, mesajlarımla ulaşıyorum. Arkadaşlarıma diyorum ki, "Bazı toplantılarımı canlı yayınlayın. İnsanlar beni görsünler!" Bilgilendirme tamam ama bir duygu geçirmek istiyorsanız, vücut dilinizi, gözlerinizi, bakışlarınızı hissetmeleri lazım. Yani ev ev gezemiyoruz ama cep cep geziyoruz. Her cep telefonunda varız!

Bir de şöyle bir itiraz var: Söylemde, "Durum içler acısı, felaket, batıyoruz!" ama iş, eyleme gelince, sanki her şey normalmiş gibi davranılıyor! Ee o zaman bu ülkenin değişimi nasıl gerçekleşecek? Her şey "normal"se, mevcut durum, meşrulaştırılmış olmuyor mu?

Hiçbir zaman "Batıyoruz, bittik!" demedim ben. Denilmesini de doğru bulmuyorum. İki sebepten ötürü: Bir, Türkiye, hiçbir zaman batmaz! İki, İstanbul hiçbir zaman batmaz! Sıkıntılı anlar yaşayabilir ama kendi içindeki potansiyel, sorunlarını aşmaya yeterlidir. Bir gün, kabiliyetli biri çıkar ve süreçleri çözer. Şu anda o kişi benim. Ben bu süreci bir, "seferberlik dönemi" olarak tanımlıyorum. Ve neticelerini almaya başladığımızı düşünüyorum. Yol aldıkça, geçmişi de sorgulayacağız ve sorumlulardan hesap soracağız. Evet, hiçbir şey normal değil ama her şey felaket de değil! Ben şehrime ve ülkeme güveniyorum…