Ekrem İmamoğlu 'terör soruşturmasında' sorulara ne yanıt verdi?
Dört gündür gözaltında bulunan ve dün akşam Çağlayan Adliyesi'ne sevk edilen İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun "terör" soruşturmasından verdiği savcılık ifadesi ortaya çıktı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne (İBB) yönelik "yolsuzluk" ve terör" soruşturması kapsamında gözaltına alınan Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun da aralarında olduğu 91 şüpheli, dördüncü günde Çağlayan Adliyesi'ne sevk edildi. İmamoğlu ve beraberindeki isimlerin ifade işlemleri için toplam 34 savcı görevlendirildi. İfade işlemleri ilk olarak "terör" soruşturmasından başlatıldı. İmamoğlu'nun 'kent uzlaşısı' kapsamında verdiği ifade, bir saaten uzun sürdü.
İmamoğlu, terör soruşturmasına ilişkin sorgusunda "kent uzlaşısı" sorusuna, "Bana değil, Türkiye'nin mevcut siyasi gündeminde hükümetle yoğun diplomasi içerisinde bulunan DEM Parti yöneticilerine sorulmalıdır" cevabı verdi.
İşte Ekrem İmamoğlu’nun 'terör' soruşturması kapsamında Çağlayan Adliyesi’nde verdiği ifadenin tam hali:
'19 Mart 2025 sabahı saat 06:00 itibari ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlık konutu kapısına yüzlerce çok sevdiğim polisimizin yüzü yukarı, güneş doğmadan yasaya uygun olmayan bir şekilde gözaltına alınma metodunu kınıyorum. İfade etmeliyim ki işlemi yürüten polislerin nezaket dışında hiçbir kötü davranışı olmamıştır. Ancak bu talimatı veren kişi ve şürekası Türkiye’ye çok büyük bir bedel ödetmiştir.
4 gündür nezarette bulunan bir kişi olarak yürütülen soruşturmaların içinin boş, ahlak sınırlarını aşan uydurma sorularla dolu en güçlü dayanağını gizli tanık ifadelerine bağlamış olması ve gözaltına 3-5 gün kala hatalı tespitler içeren Masak raporlarıyla doldurulmuş, tarihe kara bir leke olarak geçecek süreç yaşatılmıştır.
Bu süreç Türkiye’nin itibarını zedelemiştir. Hukuk ve adalet duygularını vatandaş nezdinde yerle bir etmiştir. Türkiye’nin ekonomisini alt üst etmiştir. Gençlerin umudunu perişan etmiştir.
Bu süreci yöneten insanlar ve yöneticisinin, hem yüce yaradan huzurunda hem de bu dünyada hukuk önünde hesap vereceği günler yakındır. Aynı kişi ve şürekası yine bir başka Ramazan ayında 6 Mayıs 2019’da gözünü kırpmadan kullandıkları yüksek millet iradesini gasp etmiştir. 2025 yılına geldiğimizde aradan 6 yıl geçmesine rağmen yedikleri demokrasi tokadının şiddetini anlayamamış hala bel altı oyunlarla mert olmayan anlayışı ile milletin iradesini gasp etmeye ve kul hakkı yemeye devam etmektedir. Milletimiz bunu görmektedir. Milletimizin vicdanı ve adaleti bu haksızlığa karşı gereken cevabı mutlaka sandıkta verecektir.
Gözaltına alınmadan oluşturulan, uydurma 6 dava ve 30 yıla yakın hapis cezası istemi ile İstanbul Üniversitesi tarafından iptal edilen 3 yıllık diploma ve sadece gözaltıdan bir gün önce açılan kreşleri kapatmaya yönelik şahsi tebliğ edilen soruşturma bu kişilerin kötü emellerinin ispatıdır.
Ben ülkemiz için büyük bedeller ödemeyi, sürecin milletimiz tarafından anlaşılması için elimden geleni yapacağımı, bu mücadeleye milyon kat milletimizin gücünü arkamda daha fazla hissediyorum. Cesaretimin tarifini bu milletin umutlarını korumak için her şey yapmayı kendine hak gören ve milletimiz ait olan ahlaki duruşumdan, mülkümün, şirketlerin, yeşil alanların, okulların, boğaz kıyılarının kendisine ait olmadığını düşünen köhne zihniyetin bir an önce kurtulması şarttır. Aksi taktirde insanlarımızın geleceği tehdit altındadır. Emniyet Müdürlüğü’nde ve savcılığa vermiş olduğum ifadelere de değinmek isterim ki arkadaşlarıma akla hayale gelmeyecek suçlarla ve iftiralarla bir yol tercih yapıldığı nettir.
Ben Anadolu kültürünü, kimse devletinin birlik ve bütünlüğüne bağlı, Trabzon’un yetiştirdiği, bir çocuğun İstanbul’a Büyükşehir Belediye Başkanı olmasını sağlayan sistemin her koşulda ifade eden Atatürk’ün emaneti “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” prensibini her an hizmetinde asla unutmayan demokrasi boyunca hukuki yollarla mücadele etmiş biri olarak bu yargı tacizine boyun eğmeyeceğim, hakkımı ömrüm boyunca milletimiz çok iyi bilir.
Milletimiz her hak yiyeni sokakta yüzüne söyler, hakkımı ömrüm boyunca savunacağımı her yerde ifade etmişimdir. “Hak yemem, hakkımı da yedirmem” prensibimi milletimizin büyük irfanı ile seslendiriyor ve milletime ses veriyorum. Bu prensiple inancımla ifade ediyorum ki; milletimizin bu hak mücadelesinin en üst seviyede vereceğine olan inancım büyüktür. Bu iftiralar milletimizin bağrındaki duvarlara çarpıp geri dönecektir.'