Ekrem Dumanlı'dan Gülerce'ye ağır yanıt: Bir bedende kaç insan taşıyorsunuz?
Zaman Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, eski Zaman yazarı Hüseyin Gülerce'nin iddialarına köşesinden cevap verdi
Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, Gazeteciler ve
Yazarlar Vakfı'nın Mütevelli Heyeti Üyeliği'nden istifa eden ve 17
Aralık sürecinde cemaatla yaşadığı gerilim sonrası bir dönem Genel
Yayın Yönetmenliği'ni de yaptığı 25 yıldır yazdığı Zaman
gazetesinden ayrılan Hüseyin Gülerce’ye “Vefasızlık” başlıklı
yazısını hatırlatarak, “‘Eski dostlarından tek birini kırmaya
değmez. Vefasızlık edeceğime, yer yarılsın önden gideyim. Dostluğun
hakkını vermeyeceksem, dostlarımı terk edeceksem, hücre
hapislerinde sükût durmayı bin kere tercih ederim… (…) Çünkü vefa,
dost bahçelerinin gülüdür. Bilirim, gülün dikeni vardır, ama
katlanırım. Gülün hatırına küsmem, darılmam, dayanırım.’ Bu
satırları okuyunca bir bedende kaç insan taşıdığınızı çözemedim
Hüseyin Bey?” diye sordu.
Gülerce’nin Hürriyet gazetesinden Ahmet Hakan ile yaptığı
röportajda “İlk sarsıntıyı '7 Şubat Krizi'nde geçirdim” sözleri
için Dumanlı, “Hüseyin Bey 7 Şubat’tan ve 17 Aralık’tan sonra da
yazılar yazdı; Başbakan Erdoğan’ı ve hükümeti eleştirdi. Hatta
‘Boğazımızı sıkıyorsunuz; n’apalım…’ dedi. Yani? Hüseyin Bey 7
Şubat’ta irkildim, 17 Aralık’ta koptum diyor ama inandırıcı değil.
Ahmet Turan Alkan, İhsan Dağı, Mümtaz’er Türköne gibi yazarların
çok ağır yazılar kaleme aldığını, bunun ‘Hocaefendi’den habersiz
olamayacağını’ söylüyor. Allah aşkına Hüseyin Bey, siz buna
gerçekten inanıyor musunuz?” ifadelerini kullandı.
Ekrem Dumanlı, Hüseyin Gülerce’nin Gülen cemaati hakkındaki
iddialarına köşesinden cevap verdi. Dumanlı’nın “Kızıl Kitap”
başlığıyla yayımlanan (3 Kasım 2014) yazısının ilgili bölümü
şöyle:
'KİMSEYE DARGIN DEĞİLİM' DEMİŞ HELALLEŞMİŞTİ
"Epey bir zamandan beri Hüseyin Gülerce aynı iddiayı tekrar edip
duruyor. Bugüne kadar susmayı tercih ettim; çünkü eski hukukumuzun
birbirimize saygı duymayı gerektirdiğini sanmıştım. Ayrılırken
“kimseye dargın değilim” demiş, helalleşmişti. Ne yazık ki ilk
günden beyanat vermeye, ‘cemaat’i, ‘Hocaefendi’yi ve Zaman’ı
suçlamaya başladı.
Söyledikleri doğru olsa içim yanmayacak. İfade ettiği pek çok
konuyu ya yanlış hatırlıyor yahut bilerek farklı aktarıyor. Ben
birincisi olsun diye dua ediyorum; aksi çok feci bir sorumluluktur.
Söylediklerini hep hafıza zayıflığına hamlederek cevap vermek
istemedim ve kırgınlığın artmasına razı olmadım; lâkin görünen o ki
yanlışı bin yerde (özel bir motivasyonla cemaat suçu çıkarmaya
çalışan Savcı Fuzuli Bey’in huzurunda da) aynı hatayı tekrar edip
duruyor. Hal böyle olunca yanlışların tashihinde zaruret doğdu.
ZAMAN'DAKİ 'SAVCILAR HEP HAKLI ÇIKTI' HABER DEĞİL
ANALİZDİ
Hüseyin Bey, hep diyor ki; “7 Şubat krizinin hemen ertesi gününde 6
sütuna manşet ‘Savcılar hep haklı çıktı’ başlığı atıldı”. Şimdi bu
hükmün neresini düzelteyim; baştan aşağı hatalı.
Öyle bir manşet hiçbir zaman atılmadı. Hüseyin Bey’in iddia ettiği
gibi Zaman haber-yorum ayrımını unutarak böyle bir haber yapmadı;
çünkü zar zor hatırladığı o yazı haber değil; analizdi.
O yazının ana konusu savcıların görevden alınmasıydı; savcıların
doğru yapıp yapmadıkları değil. 12 Eylül hakkında iddianame
hazırlayan Savcı Sacit Kayasu ve Şemdinli soruşturmasının savcısı
Ferhat Sarıkaya gibi savcıların konjonktürel öfke ile görevden
alınsa bile bu uygulamanın yanlış sonuçlar doğuracağını söylüyor,
insanları sağduyuya, soğukkanlılığa davet ediyordu.
Bahsi geçen yazı, tecrübeli yargı muhabirimizin (kendisi aynı
zamanda hukukçudur) yorumunu ifade eden haber-analizdi ve sayfanın
çok küçük bir parçasıydı.
Haber “Savcı görevden alındı” başlığı ile verilmiş, o haberin 4
küçük parçasından birinde en küçük parça olarak haber-analiz
yayımlanmıştı. Birinci sayfada da sadece başlığı yer alıyordu.
Dolayısıyla “6 sütuna manşet yaptılar” lafı çürük bir zemine
oturuyor. Daha ilk iddia bu kadar gerçek dışı olunca gerisini siz
düşünün.
GÜLERCE DE ERDOĞAN VE HÜKÜMETİ ELEŞTİRDİ
Ayrıca, Hüseyin Bey 7 Şubat’tan ve 17 Aralık’tan sonra da yazılar
yazdı; Başbakan Erdoğan’ı ve hükümeti eleştirdi. Hatta “Boğazımızı
sıkıyorsunuz; n’apalım…” dedi. Yani? Hüseyin Bey 7 Şubat’ta
irkildim, 17 Aralık’ta koptum diyor ama inandırıcı değil.
Ahmet Turan Alkan, İhsan Dağı, Mümtaz’er Türköne gibi yazarların
çok ağır yazılar kaleme aldığını, bunun “Hocaefendi’den habersiz
olamayacağını” söylüyor. Allah aşkına Hüseyin Bey, siz buna
gerçekten inanıyor musunuz?
HEM AYIP HEM GÜNAH
Hüseyin Bey, Gönüllüler Hareketi’nden bahsediyoruz; illegal bir
örgütten değil. Girerken başvuru dilekçesi yazılmıyor; çıkarken de
istifa mektubu sunulmasına gerek yok.
Severseniz koşup gelir, beraber yürürsünüz; beğenmezseniz gider
dilediğiniz kişilerle hemhal olursunuz. Kökü bir asra dayanan bir
hizmetin baskıyla bitirileceğini iddia etmek; hatta onu temenni
ediyorcasına konuşmak doğru değil.
Allah’ın bitirmeyi murat etmediğini hiçbir fani bitiremez. Kaldı ki
bu ülkede iktidarlar hep birilerinin “kökünü kazımak için” çırpınıp
durur. Aleviler, solcular, sağcılar, Kürtler vs. nasibini almıştır
bu huşunetten; ancak sosyal gerçekliği olan hiçbir hareket birileri
istedi diye buharlaşmaz.
İnsanları kırmaya, üzmeye, suçlu göstermeye ve dolayısıyla cevap
hakkı doğuracak suçlama yapmaya gerek yok. Hem ayıp hem günah…
BİR BEDENDE KAÇ İNSAN TAŞIDIĞINIZI ÇÖZEMEDİM
Hem ne demiştiniz 19 Mart 2014 tarihli “Vefasızlık” yazınızda?
“Eski dostlarından tek birini kırmaya değmez. Vefasızlık edeceğime,
yer yarılsın önden gideyim. Dostluğun hakkını vermeyeceksem,
dostlarımı terk edeceksem, hücre hapislerinde sükût durmayı bin
kere tercih ederim… (…) Çünkü vefa, dost bahçelerinin gülüdür.
Bilirim, gülün dikeni vardır, ama katlanırım. Gülün hatırına
küsmem, darılmam, dayanırım.” Bu satırları okuyunca bir bedende kaç
insan taşıdığınızı çözemedim Hüseyin Bey?