Ekrem Dumanlı'dan Başbakana hodri meydan! Ne şifresi çık ispat et!
Zaman gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı bu haftaki yazısında hem Başbakan Erdoğan'a hem medyaya hem de Diyanet'e çattı.
Hükümet-Cemaat kavgası her geçen gün biraz daha
alevleniyor.Başbakan haftasonu cemaate Fethullah Gülen'in yasadışı
olarak dinlenen telefon TAPE'lerine atfen 'ananas' üzerinden
yüklenmiş; 'ananas' şifre demişti.Zaman Gazetesi Genel Yayın
yönetmeni EKrem Dumanlı bugünkü yazısında bu konuya
değindi.Mahkemeye sunulan resmi delilleri görmezden gelen
Başbakan'ı gayrı resmi dinlemelere takılıp şantaj yapmakla suçladı.
Başbakan'ın talimatıyla medyada andıç yapıldığını öne süren
Dumanlı;'Goygoycular kapı kapı dolaşıyor.28 Şubatçılar bile böyle
bir andıça yeltenmemişti' dedi...
İşte Ekrem Dumanlı'nın o yazısı;
Şantaj mı dediniz?
‘Paralel yapı’ adı verilen palavra üzerinden hayalî suçlamalar
devam ediyor. Ortada somut bir gerekçe olmamasına rağmen söylemin
dozu arttıkça artıyor.
O kadar ki bir Başbakan’a en yakın bakanlarından biri dayanamayıp
“İnandırıcı bulmuyorum...” diyor. Aslında genel hissiyat da bu. Ne
var ki birileri dünyanın en barışçı hareketine hâlâ çete, haşhaşi
gibi ithamlarda bulunuyor, gönülleri kırıyor, vicdanları yaralıyor.
Yolsuzluk, rüşvet gibi somut suçlamaların içeriği ile ilgili tek
bir kelam etmezken ‘Hizmet’e karşı ağza alınmayacak laflar sarf
ediliyor. “Casusluk”tan, “ajanlık”tan bahsediliyor ve arş-ı
Rahman’ı titretecek kadar ağır ifadeler kullanılıyor. Geçen hafta
mesnetsiz yakıştırmalara bir yenisi daha eklendi: Şantaj ve tehdit.
Vicdansızlığın gelip dayandığı sınıra bakar mısınız?
Kimin kime şantaj yaptığı ortada. Mahkemeye intikal etmiş delilleri
görmezden gelerek illegal yollardan elde edilmiş telekulak
üretimleri üzerinden meydanlarda konuşmak açık bir tehdit sayılmaz
mı? İnsanlar demez mi “İllegal dinlemeleri referans alarak
kamuoyunu bu kadar yönlendiriyorsanız yasal dinlemelerle oluşan
delilleri niçin yok sayıyorsunuz?” Neymiş? Telefonda birisi ananas
demiş. Ananas bir şifreymiş. Hodri meydan; ne şifresiymiş çık ispat
et. Sen önce bir evde 7 çelik kasa niçin bulunur, hangi akla binaen
bir ayakkabı kutusunda 4,5 milyon dolar çıkar vs; onları
anlat...
İnternet siteleri bazı konuşmaları yayınlıyor. Lüks villalar yapma
uğruna arazilerin imarı değiştiriliyor, hukuksuzluğa karşı çıkan
valiler sürgüne gönderiliyor. O vahim konuşmaların tek satırını bu
gazeteye girmiyoruz. Ama illegal yollardan temin edilmiş ve nasıl
elde edildiği ortaya çıktığında hesabı verilemeyecek arşiv
tapelerle kara propaganda yapılıyor. E adama sormazlar mı
“Hocaefendi ile konuşmak, onunla izlenim paylaşmak, ona danışmak ne
zamandan beri suç oldu?” Daha ötesi: “Madem Hocaefendi ile konuşmak
suç kabul ediliyor, Başbakan, Cumhurbaşkanı, bakanlar bu
telefonlarla konuşmadı mı?” Daha bitmedi: Montajlama kayıtları
elinde tutan kişiler, kurumlar, bırakın telefonu, yüz yüze görüşme
yapmadı mı? Telefonla konuşmak, danışmak suç ise, yüz yüze görüşmek
katmerli bir suç değil midir? Telekulakçıların düştüğü bu hal
onları hukuk karşısında baş sanık yapmayacak mı?
Kimin kime şantaj yaptığını anlamak için medya dünyasına kulak
vermeniz yeterli. Goygoycular kapı kapı dolaşıyor, tutuklanacak
insanlardan bahsediyor. Bir liste yapıldığını, o listenin
Başbakan’a arz edildiğini anlatan nevzuhur yazar/çizer takımı, 28
Şubatçıların bile yeltenemediği andıçlarla sahada dolaşıyor.
Korkutma, sindirme, yıldırma faaliyetleri hiçbir dönemde bu kadar
yerlerde sürünmedi. Kimin şantaj ve tehdit yoluyla kamuoyu
oluşturduğunu bir gün ciltler dolusu kitaplar anlatacak. İşinden
atılan gazeteciler için kim kime emir verdi, hangi medya grupları,
hangi şaibeli işlemlerle ele geçirildi, hangi gazete ve
televizyonlara hükümet komiseri gibi kişiler atandı ve medya nasıl
kontrol altına alındı; bunlar asla unutulmayacak ve bir gün her şey
isim isim, saat saat nakledilecek.
Sadece medya mı? Daha birkaç gün önce bir açıklama yaptı diye
Başbakan, TÜSİAD’ı bizzat tehdit etti. “Hangi yüzle bizimle işini
görmeye geleceksin?” ne demek? “Böyle giderse yabancı sermaye
gelmez” uyarısında bulunduğu için “vatan haini” gibi çok ağır bir
suçlamayla bağırıp çağırmanın manası nedir? Tehdit sadece TÜSİAD
ile sınırlı değil ki! Aykırı bir fikir söyleyen herkesin kapısına
vergi memuru göndermek hangi adalet sisteminin yaptırım gücüdür?
İnsanları ve kanunları zorlayarak bazı şirketleri batırma planı
yapmayı 28 Şubat’ın meczupları bile düşünmemişti!
Şantaj ve tehdit maalesef, devlet zırhının içine tüneyerek
yapılıyor. Goygoycular güç sarhoşu olmuş, yaptıkları işe de
gazetecilik diyor. Telefonlar açılıyor insanlara “sizi de
alacaklar” deniyor, listelerden bahsediliyor, mesnetsiz ithamlarla
korku devleti inşa edilmeye çalışılıyor. Allah büyük. Bir gün sular
durulur ve bir bardak suda fırtına koparan ufuksuzlar tarih
huzurunda hesap verir. O gün mahcup olmak istemeyenler kendilerine
fısıldanan cadı masalına değil, vicdanların sesine kulak
versinler.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız