20 Mar 2012 09:53
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:27
''EKREM DUMANLI NE DEMEK İSTİYOR, TARAF KİMİN TEMSİLCİSİ?''
Ekrem Dumanlı'nın "Böyle giderse 28 Şubat yar-gı-la-na-maz" şeklindeki sözleri Salih Tuna'yı kızdırdı..
Taraf gazetesi kimin temsilcisi?
Değerli insan Ekrem Dumanlı dünkü yazısında, "Böyle giderse 28 Şubat yar-gı-la-na-maz" diyor.
"Yargılanamaz" kelimesini heceleyerek dercediyor ki, kafalara nakşolsun.
Çok sağ olsun.
Gerçi "28 Şubat" yargılanacak da ne olacak?
Daha doğrusu kim "yar-gı-la-na-cak?"
Değerli insan Ekrem Dumanlı daha geçenlerde kaleme aldığı yazıda, Aydın Doğan 28 Şubat’a direndi demedi mi?
Ertuğrul Beyciğim "Biz de Aydın Doğan’ın organlarında çalıştığımıza göre direnmiş sayılırız" derse, ne cevap vereceğiz peki?
E’ee bu durumda Org. Çevik Bir’e de, "Biz de bu ’direnişe’ omuz verdik" demek kalıyor.
Değerli insan Ekrem Dumanlı’yı hiç incitmek istemem. Her kelimesini de can kulağıyla dinler, takip ederim.
O kadar ki, "Cemaat" diyor "Cemaat" diyoruz, "Camia" diyor "Camia" diyoruz; yarın öbür gün başka bir şey desin, kendi adıma ona da "eyvallah" derim.
Gelgelelim...
"Böyle giderse 28 Şubat yar-gı-la-na-maz" yargısını dayandırdığı gerekçe beni hiç tatmin etmedi.
Diyor ki: "Zaten Ergenekon’u sulandırma ve akim bırakma merkezi, planlı bir cemaat paranoyasıyla tam da bunu yapmak istiyor. Yargıyı ve güvenliği bunaltıp darbe davalarını ve derin ilişkilerin karmaşık eylemlerini örtbas etmeyi düşünüyorlar. Bunu görmemek için ya çok saf olmak ya da anti-demokratik illüzyonlara teslim olmak gerekir..."
Buraya kadar bir şey yok.
Dahası haklı.
Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tahliyesiyle zirve yapan paranoyaya dikkat çekiyor.
Şu ifade çok problemli ama: "Şimdi emniyet yetkilileri ya da yargı mensupları, ’Neden soruşturma yapıp sopayı biz yiyelim?’ dese haksız mı?"
Bu bana (ne yalan söyleyeyim) Demirel’in "Polisin elini soğutmayın" sözünü fena halde çağrıştırdı.
Refikimiz Zaman gazetesinin değerli genel yayın yönetmeni ne demek istiyor?
Emniyet veya yargı mensupları, "Takdir görmüyoruz, bundan kelli biz bu işlerde yokuz" mu diyecekler?
Değilse, nedir?
Görevlerini bela savma kabilinden ellerinin ucuyla mı yapacaklar?
Hiç öyle şey olur mu?
Emniyet ve yargı mensupları PR’a veya reytinge veya kamuoyu araştırmalarına göre değil, sadece ve sadece yasalara göre hareket eder.
Şu veya bu şekilde aksini ihsas etmek, emniyet ve yargı mensuplarını töhmet altında tutmaktan öte anlam taşımaz.
Kamuoyunun ne dediğine ne diyeceğine "adanmışlar" değil ancak "seçilmişler" bakar.
Çünkü her seçimde kamuoyuna hesap verecek onlardır.
Hayır yani, Türkiye’ye bir Türkiye daha katan Erdoğan onca hakarete, onca küstahlığa maruz kaldığı halde "ne haliniz varsa görün" demiyor da, ancak kanunlara göre hareket etmesi gerekenler mi diyecek?
Sayın Başbakan onca darbe planı, onca suikast girişiminin yanı sıra envai çeşit hakarete uğradı.
Mesela, Ahmet Altan demediğini bırakmadı.
"Zavallı" mı demedi, "kof kabadayı" mı demedi, "kendi ahlakından da hepimizi kuşkuya düşürüyorsun" mu demedi!
Bütün bu hakaretleri yeri geldiğinde müthiş "incelikler" gösterebilen bir "yazın ustası" etti.
Geçenlerde (kaş yaparken göz çıkardım diyerek) özür üstüne özür dilemekle kalmamış, bütün bir "Camia"yı sırtına alıp sırat köprüsünden geçirmekten bahsedecek kadar hassaslaşmıştı.
O kadar ki, dik tepenin doruğuna kaya çıkarmaya mahkum Sisifos kaç para.
Başbakan söz konusu olunca hiç hassas değil ama!
Genel yayın yönetmeni olduğu gazetenin dünkü sürmanşeti "Erdoğan Çalık’ın temsilcisi" şeklindeydi.
Bunun üzerine "Taraf gazetesi kimin temsilcisi?" diyecek değilim.
Çok ayıp, çok ahmakça olurdu bu!
Madem öyle neden başlık olarak seçtin diyeceksiniz değil mi?
Taraf gazetesi bu dili çok seviyor da ondan; sevdikleri dilden konuşmak istedim.
Wikileaks marifeti bir dedikoduyu nasıl veriyorlar görmüyor musunuz?
Salih TUNA / YENİ ŞAFAK
Değerli insan Ekrem Dumanlı dünkü yazısında, "Böyle giderse 28 Şubat yar-gı-la-na-maz" diyor.
"Yargılanamaz" kelimesini heceleyerek dercediyor ki, kafalara nakşolsun.
Çok sağ olsun.
Gerçi "28 Şubat" yargılanacak da ne olacak?
Daha doğrusu kim "yar-gı-la-na-cak?"
Değerli insan Ekrem Dumanlı daha geçenlerde kaleme aldığı yazıda, Aydın Doğan 28 Şubat’a direndi demedi mi?
Ertuğrul Beyciğim "Biz de Aydın Doğan’ın organlarında çalıştığımıza göre direnmiş sayılırız" derse, ne cevap vereceğiz peki?
E’ee bu durumda Org. Çevik Bir’e de, "Biz de bu ’direnişe’ omuz verdik" demek kalıyor.
Değerli insan Ekrem Dumanlı’yı hiç incitmek istemem. Her kelimesini de can kulağıyla dinler, takip ederim.
O kadar ki, "Cemaat" diyor "Cemaat" diyoruz, "Camia" diyor "Camia" diyoruz; yarın öbür gün başka bir şey desin, kendi adıma ona da "eyvallah" derim.
Gelgelelim...
"Böyle giderse 28 Şubat yar-gı-la-na-maz" yargısını dayandırdığı gerekçe beni hiç tatmin etmedi.
Diyor ki: "Zaten Ergenekon’u sulandırma ve akim bırakma merkezi, planlı bir cemaat paranoyasıyla tam da bunu yapmak istiyor. Yargıyı ve güvenliği bunaltıp darbe davalarını ve derin ilişkilerin karmaşık eylemlerini örtbas etmeyi düşünüyorlar. Bunu görmemek için ya çok saf olmak ya da anti-demokratik illüzyonlara teslim olmak gerekir..."
Buraya kadar bir şey yok.
Dahası haklı.
Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tahliyesiyle zirve yapan paranoyaya dikkat çekiyor.
Şu ifade çok problemli ama: "Şimdi emniyet yetkilileri ya da yargı mensupları, ’Neden soruşturma yapıp sopayı biz yiyelim?’ dese haksız mı?"
Bu bana (ne yalan söyleyeyim) Demirel’in "Polisin elini soğutmayın" sözünü fena halde çağrıştırdı.
Refikimiz Zaman gazetesinin değerli genel yayın yönetmeni ne demek istiyor?
Emniyet veya yargı mensupları, "Takdir görmüyoruz, bundan kelli biz bu işlerde yokuz" mu diyecekler?
Değilse, nedir?
Görevlerini bela savma kabilinden ellerinin ucuyla mı yapacaklar?
Hiç öyle şey olur mu?
Emniyet ve yargı mensupları PR’a veya reytinge veya kamuoyu araştırmalarına göre değil, sadece ve sadece yasalara göre hareket eder.
Şu veya bu şekilde aksini ihsas etmek, emniyet ve yargı mensuplarını töhmet altında tutmaktan öte anlam taşımaz.
Kamuoyunun ne dediğine ne diyeceğine "adanmışlar" değil ancak "seçilmişler" bakar.
Çünkü her seçimde kamuoyuna hesap verecek onlardır.
Hayır yani, Türkiye’ye bir Türkiye daha katan Erdoğan onca hakarete, onca küstahlığa maruz kaldığı halde "ne haliniz varsa görün" demiyor da, ancak kanunlara göre hareket etmesi gerekenler mi diyecek?
Sayın Başbakan onca darbe planı, onca suikast girişiminin yanı sıra envai çeşit hakarete uğradı.
Mesela, Ahmet Altan demediğini bırakmadı.
"Zavallı" mı demedi, "kof kabadayı" mı demedi, "kendi ahlakından da hepimizi kuşkuya düşürüyorsun" mu demedi!
Bütün bu hakaretleri yeri geldiğinde müthiş "incelikler" gösterebilen bir "yazın ustası" etti.
Geçenlerde (kaş yaparken göz çıkardım diyerek) özür üstüne özür dilemekle kalmamış, bütün bir "Camia"yı sırtına alıp sırat köprüsünden geçirmekten bahsedecek kadar hassaslaşmıştı.
O kadar ki, dik tepenin doruğuna kaya çıkarmaya mahkum Sisifos kaç para.
Başbakan söz konusu olunca hiç hassas değil ama!
Genel yayın yönetmeni olduğu gazetenin dünkü sürmanşeti "Erdoğan Çalık’ın temsilcisi" şeklindeydi.
Bunun üzerine "Taraf gazetesi kimin temsilcisi?" diyecek değilim.
Çok ayıp, çok ahmakça olurdu bu!
Madem öyle neden başlık olarak seçtin diyeceksiniz değil mi?
Taraf gazetesi bu dili çok seviyor da ondan; sevdikleri dilden konuşmak istedim.
Wikileaks marifeti bir dedikoduyu nasıl veriyorlar görmüyor musunuz?
Salih TUNA / YENİ ŞAFAK