Ekrem Dumanlı gözaltı sürecini anlattı! Çıkışta telefonla tehdit edildim!
Zaman gazetesi Genel Yayın Müdürü 14 Aralık operasyonunda yaşadığı gözaltı sürecini anlattı.
14 Aralık'ta düzenlenen Tahşiye operasyonunda gözaltına alındıktan
sonra çıkarıldığı mahkemece serbest bırakılan Zaman gazetesi Genel
Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı, gözaltı sürecinde yaşadıklarını
anlattı. Adliyede polislerin "eksi 7" diye tabir ettikleri
nezarethanede yaşadıklarını anlatan Dumanlı, 12 Eylül'de gözaltına
alındığında dahi bu tür şeyler yaşamadıklarını söyledi.
Ekrem Dumanlı, Bugün TV'de gözaltı sürecinde yaşadıklarını anlattı.
Gözaltı sürecinde hem polislerin hem de savcının kendisine ceberrüt
davranmadıklarını; ancak adliye sürecinin tam bir fiyasko olduğunu
söyleyen Dumanlı, Hidayet Karaca'nın TV dizisi nedeniyle
tutuklandığını kendisine ise yazılan iki köşe yazısından dolayı
suçlama yapıldığını ifade etti.
"GÜLEN'İN O SÖZLERİNİ HATIRLIYORUM"
Kendisine yöneltilen suçlamalarla ilgili olan Tahşiye grubuyla
ilgili iddiaları hatırlamadığını; ancak Fethullah Gülen'in 2009
yılındaki sohbetini hatırladığını söyleyen Dumanlı, 2008 yılında
başlayan soruşturmadan bir yıl sonra bu konuşmanın yapıldığını
ifade etti. Dumanlı şöyle konuştu;
"Polis otusuna bindiğimde yanımda bir avukat arkadaşım vardı. Beni
almaya gelen polis arkadaşa sıkıntı verdiğimizi söyledim. Sağolsun
o da çok beyefendi davrandı, görevimizi yapıyoruz dedi. Gözaltı
süreçinde muayene gittiğimizde de hastanedeki bazı arkadaşlarımızın
hüzünlü gözlerini gördüm. Bu memleket nereye gidiyor diye
söyleniyorlardı. Bu sözleri onların gözlerinden okudum.
İşin başında Tahşiye ya da vahşiye neyse işte bu olayı ben bazı
inanan insanların evlerine silah konulacağı diye bir şey kalmış
aklımda. İnanın bu mesele aklımda Hizbullah diye kalmış. Tabi
Fethullah Gülen'in o sözlerini hatırlıyorum. Said Nursi'nin
kitaplarını okuyacaklar, inanan bazı insanların evine silah bomba
koyacaklar diye.
"NEYSE SUÇLANDIK ÖĞRENEMEDİK"
Kısıtlama demek tüm dosyayı herkese kapatmak değildir ki! İnsan
kendisi hakkında yapılan suçlamayı görmeden bu avukatlar nasıl
müvekkillerini savunacaklar. Bakın bu gizlilik kararı değil
kısıtlama kararı değil. Biz hakim karşısına çıkana kadar suçlamalar
nedir öğrenemedik. Savcı ucundan biraz anlattı ama biz hakim
karşısına çıkana kadar bu suçlamaları öğrenemedik.
Günlerce güneş yüzünü görmedik. Üç tarafı duvar ve önü de demir
parmaklık. Zaman meselesi kayboldu. Sağolsun oradaki görevli
arkadaşlara saatleri soruyorduk onlar da söylüyordu. Onların
söylediklerine göre namazlarımızı da eda ettik.
"ÇOLUK ÇOCUK TEHDİT EDİYOR"
Ben 12 Eylül sürecini gören bir insanım. O dönemle kıyasladığınızda
bir hayli bir mesafe alındığını gördük. Böyle bir ortam yok ama
tabii ki zaman kavramının kaybolduğu, sevdiklerinizle
görüşemediğiniz bir ortam bu. Retorik olsun diye söylemiyorum ama
gerçekten biz neyle suçlanıyorum bilmiyoruz. Sadece ilk sorgulamada
savcının sorduğu sorulardan birşeyler çıkarmaya çalışıyoruz.
İğneyle resmen kuyu kazanıyoruz. Cürete bakın ben çıktıktan sona
telefonumu, gizli bir numaradan arayıp beni tehdit ediyorlar.
Memleketin geldiği kabadayılığı anlayamıyorum. Biz eski kuşağıyız.
Ben 12 Eylül'de darbe oldu ben 13 Eylül'de kışladaydım. Üzülüyorum
bunu çoluk çoçuğa yaptırıyorlar.
"SİYASİLER TEPE TEPE KULLANDI"
16 yaşındayım ve yanılmıyorsam 12 gün kışlada kaldım. Adliyeye sevk
edildiğimizde birbirimize sarıldık. O dönemde adliye güven yeriydi.
En azından insanlar kendini iyi hissediyor ve adaletin arandığı
yerdi. Şimdi öyle değil. Sağolsun siyaset bunu tepe tepe
kullanıyor. Tamam her yer öyle de karakoldaki arızayı bir şekilde
giderebiliyorsunuz ama adliyedeki arıza insanı sıkıntıya
sokuyor.
"SOĞUYLA ÜNLÜ EKSİ 7"
Eksi 7'yi polis arkadaşlar söylediğinde nasıl bir yer diye
düşünüyordum. Allah nasip etti bir gece kaldık orada. Kardeşim
madem eksi 7 diyorsunuz en azından ısınmak için tertibat koyun,
madem orayı nezarethane olarak kullanıyorsunuz. Böyle bir şey olmaz
gerçekten saray dediğiniz yerde. Kimisi duvara "Her yer Taksim her
yer direniş" yazmış. "Kimi haram lokma yemedik" yazmış. Kendileri
gitmiş yazıları orada kalmış.
Her hücrede bir ekip vardı. Adliyede öyle emniyette öyle. Her
hücrenin önünde bir ekip vardı. Su istedim su verdiler. Anlatıldığı
gibi bir şey yaşamadım; ancak Hidayet bey neler yaşadı bana da
anlatmadı dirayetli bir insandır kendisi.
"AKILLARINI KAYBETMELERİ LAZIM"
Bana Hidayet Bey'e Zaman'a STV'ye bir silahlı örgüt suçlaması
yapması için vicdanlarını akıllarını kaybetmesi lazım. Ben de
Hidayet Bey'de 20 yıldır bu mesleği yapıyor. Bizim bir yamuğumuz
olsa en azından yamuklar görür. Saklayamassınız bunları. Bize bu
suçlamaları yapanlar en azından bunun ahiretini düşünsünler. Biz 12
Eylül'ü hatırlıyoruz. Zulüm zulüm üzerine. Sağcılık ta solculukta
öldü dediler ama ikisi de ölmedi. Ama bu eziyeti yapanlar rezil
oldu.
"BİZ İÇERDEYKEN AYIP ETTİLER"
Bazıları çok ayıp etti eğer "İnlerini girdik" diye manşet attıysa.
Hocaefendi'yi beraber ziyaret ettik. Karaalioğlu'da ordaydı. Siz
elinizi vermessiniz ama Allahışkına verin dediklerini şahit olduk.
Ben savcıya da hakime de şunu söyledim. Vardı ya da yoktu ama ben
bu işin neresindeyim onu söyler misiniz dedim. Bana dediler ki
Hüseyin Gülerce, Ahmet Şahin yazı yazmış bir de Hocaefendi'nin
Zaman'da bir yazısı çıkmış. Konu da tahşiye değil bakın. Biz bunu
haber yapmışız. Peki sadece ben mi haber yapmışım? Vatan gazetesi
de haber yapmış. O gün bu görevi yapan genel yayın yönetmeni
arkadaşımızı da çağıracaksınız. Ben yazmamışım ama o gün
hürriyet'in genel yayın yönetmeni ertuğrul özkök yazmış. Onu da mı
çağıracaksınız. Şöyle bir mantık olabilir mi? Bir dizi de bu geçmiş
o da zaman gazetesinde geçmiş. Birisi Hüseyin Gülerce yazmış ve ona
talimat verildi mi o sorulmuş.
"HELALLEŞMEK İSTERİM"
Ahmet Şık'ı tanımam ama biz gözaltına alınırken bir arkadışım
söyledi. O zaman delikanlılık yapmış dedim. Eğer biz de bir hata
yaptıysak bunun için helalleşmek isterim. Belki biz de o dönemde bu
arkadaşımız hakkında yanlış düşünmüş olabiliriz.
"İLK TAŞI RUŞEN ATAMAZ"
İlk taşı atın diye söylersek Ruşen atamaz. Hepimiz hata yapmış
olabiliriz. Öyle bir noktaya geldik ki bu çılgın, azgın, hukuk
tanımayan nizamın karşısında düzenin karşısında bir bariyer
kalmamıştır eğer Zaman bariyeri kalkarsa.
"DARBE ENDİŞESİNİ HEP YAŞADIK"
Ergenekon diye bir şey yokmuş gibi sanki Türk ordusu içinde
cuntacılık olmamış gibi düşünemeyiz. Maalesef bu ordunun içinde
1960'tan sona bir cundacılık faaliyeti hep olmuştur. İsmet Paşa
diyor ki onlarca darbe olmuştur.
Biz şu endişeyi hep yaşadık. Eyvah ordu bir daha darbe yapacak
diye. Medya desteği olmadan 28 Şubat yapılamazdı. Evet sınırı aştı
diyenler olabilir ama unutmayın ki bir endişemiz vardı. Bunu
anlamak gerekiyor.