25 Ara 2014 22:42 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 17:00

Ekrem Dumanlı açıkladı! O görüntüleri Cemaat mi sızdırdı?

14 Aralık cemaat operasyonunda gözaltına alınan Ekrem Dumanlı, Bugün TV'de konuştu.

Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı, Bugün TV'deki Özgür İfade programında Nazlı Ilıcak, Hayko Bağdat ve Prof.Dr. Mustafa Erdoğan'ın sorularını cevapladı.

14 Aralık operasyonuyla gözaltına alınan ve sonra serbest bırakılan Dumanlı mahkeme sorgusu görüntülerinin internete sızdırılması için "Bunu biz sızdırmadık. Youtube düşmeden önce Ankara'daki arkadaşlar benim savunmamın bazı yerlerde seyrettirildiğini söylediler." dedi. Dumanlı, savcılığın kendisi hakkında tutuklama istemiyle mahkemeye yapılan itirazı ise "Fuat Avni parantezini kapatırken iddia iki türlü. 1 Ekrem Dumanlı'nın serbest bırakılmasına kızıldı 2 - tutuklayın denildi. Ekrem Dumanlı ismi önemli değil hâkim savcı karşısında söylediklerim çok önemli." diyerek yorumladı.

İşte Ekrem Dumanlı'nın açıklamalarından satır başları:

MAHKEME GÖRÜNTÜLERİNİ KİM SIZDIRDI?

- Düne kadar Ekrem Dumanlı'nın tutuklanması gazetecilik değil demesi bugün başka plak devrede. Bunu biz sızdırmadık. Youtube düşmeden önce Ankara'daki arkadaşlar benim savunmamın bazı yerlerde seyrettirildiğini söylediler.

- 80 saat bekledikten sonra mahkemeye sevk edildik. Avukatların doğal olarak savunma yapmak istemiyorlar. Çünkü neyle suçlandığımızı bilmeden nasıl savunma yapacaktık. Neyle suçlandığımızı bilmiyorum. Kocaman kabarık bir dosya var. Hâkim gizlilik kararı var diyor. Avukatımız gizlilik değil kısıtlama var diyor.

- Youtube'de yer alan 2 dakikalık görüntü sadece savunmaya giriş. 10-15 dakika savunmam var. Bunun benim aleyhimde değil. Ben bunun tamamını yayınlamak isterim. Tüm dünyaya ‘işte benim bütün savunmam budur’ bilinsin isterim. Ama bir hukuki bir sorun var diye bekletiyorduk. Ama Youtube'dan görüntüler vardı. Avukatlarım hemen suç duyurusunda bulunalım dediler. Ama bundan önce Ankara'da bir kısım devlet erkanına izlettirildiğini ve öfkelendiklerini duydum.

"SUÇ VARSA SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ VAR"

Ben dosyamı biliyorum, savcılıkta verdiğim ifade ortada. Herhangi birimizin hukuk fakültesinden mezun olmasına gerek yok. Alın o soruları bakın. Tutuklayın diyen insan bile hakim cübbesini giyse bile tutuklayamaz. 1 saat önce bebeğim oldu önemli değil görmeyeyim. Ama iki makale bir haber. Başka şeyler de var. Başbakan'a açık mektup niye yazdın diyorlar. Suç var mı? Suç varsa sorumlu yazı işleri müdürü var. Benim kanaatim şu, avukatlarım hakim baştan kararı vermiş dediler. Önyargılı soruşturma olmaz. Bunlar bir gün tarih huzurunda değerlendirmeden geçecek. İnsan kariyerini bu kadar tehlikeye atar mı?

"HANGİ TERÖR ÖRGÜTÜ?"

Terör örgütüne üye olmak çıktı. Hangi terör örgütü. Ergenekon'da da karşımıza çıktı. Ergenekon avukatları terör örgütü diyemezsiniz dediler. Adaletin verdiği bir karar yok çünkü. İddia edilen Ergenekon Terör Örgütü. Anlayamıyorum. Nerede terör örgütü, silahlı terör örgütü nerede. Devletin egemenliği gitti başka maddeler geldi. Avukatlarımız ona da itiraz etti.

Başa gidecek olursak cuma günü adliyeye gittik. Hakkımızda soruşturma varmış biz geldik. Birşey varsa Hadi Bey'e diğer savcılara. Varsa gelin ifademizi alın dedik. Yazı ile bunu bize bildirebilir misiniz? diye sorduk. Bize yazılı cevap verildi. Cumartesi günü hakkımızda yakalama kararı olduğunu öğrendik.

Adliyeye gittiğimizde terör örgütü, üyeliği ve yöneticisi olmak karşımıza geldi.

80 saat bekledik. Savcıya benim STV ile ilgim yok. Müsaade ederseniz iki hikaye, iki tiyatro ve bir sinema kitabım var. Senaryolara lütfen böyle yaklaşmayın. Yoksa bunun sonu olmaz dedim.

Yıllar önce muhafazakar kesimde derin boşluk: Kültür, sanat diye bir yazı yazmıştım. Eleştirildim. Ama ben de gazeteye Kültür Sanat'ta başladım. Daha sonra gazetenin üst yönetimine geldim. Yoksa tiyatroyla hayatımın sonuna kadar devam etmek isterdim. O senaryoda öyle geçti bunda böyle geçti.

Necip Fazıl'dan örnek vereyim dedim. Necip Fazıl tutuklanıyor. Muazzam bir savunma yapıyor. Yazıdan ilham alınıp da adamın birisi bir şey varsa bunun sonu yok. Bir adam birini öldürse kıskançlıktan dolayı adamı mezarından çıkarıp idam mı edeceksiniz.

YENİDEN TUTUKLAMA TALEBİ

Amasız fakatsız bakmak lazım. Tehlike büyük. Fuat Avni parantezini kapatırken iddia iki türlü. 1 Ekrem Dumanlı'nın serbest bırakılmasına kızıldı 2 - tutuklayın denildi. Ekrem Dumanlı ismi önemli değil hâkim savcı karşısında söylediklerim çok önemli. İki makale bir haber mi diyorum evet diyor. Buna bakarak tutuklama olacaksa, siyaset emrettiği için olacaksa öyle bir ihtimal veremiyorum.

"ÜLKE İŞGAL EDİLSE BUNDAN FAZLASI YAPILMAZDI"

16 yaşımda 12 Eylül darbesine şahit oldum. Gözaltına alındım. 13-14 gün askeri kışlada kaldım. Ülkü Ocakları davası vardı. Ben de MHP, MSP arasında biraz da Risale-i Nur talebeleri arasında ilgim vardı. Vatan elden gidiyor psikolojimiz vardı. Büyük bir hayal kırıklığı yaşadım. Bir asker müdahale ederdi bir polis müdahale ederdi. Askeri kışlada babası yaşındaki insanlara eziyeti gördüm. Bu ülke işgal edilse herhâlde bundan daha fazlası yapılmazdı. Benim Hasbi diye bir arkadaşım vardı elektrik verdiler. Niye veriyorsun. Zaten gelmiş kışlada kıpırdayacak hali yok. 16 yaşında üç defa hücre cezası aldım. Herkes çok çekti, nur talebeleri muhafazakârlar çok çekti.

"DEVLETİ ELEŞTİRENLER, KUTSAMAYA BAŞLADI"

Vatandaşın üstünde despotik baskı olması ben bunu yaşadım. Babama söyleyince babam olur mu öyle dedi. Siyasal İslam diyeceğimiz genel geçer itibari ile devlet düşmanlığı üzerine vardı. Milliyetçi ve İslamcı muhafazakarlar vardı. İslamcılara göre devlet put. Laik devlet yıkılacak diyen arkadaşlarım vardı. Onlar burayı darul harp kabul ederler. O dönemdeki bir arkadaşım devlet nedir, acıkınca yediği bir puttur diyen arkadaşım vardı. Devleti yıkmak İslami devleti kurmak ideali vardı. Onlarda bir değişim yaşandı. Düne kadar devleti kötülüğün anası kabul eden bir kısım siyasal İslamcılar devletin bazı önemli noktalarına gelince kutsamaya başladı. Hayalimden geçmezdi. Bunun önemli bir temsilcisi devlet şirk kabul edilmez dedi. Şirk Allah ile ilgilidir. Hangi devletten bahsediyorsun. Bazı sıradan sokaktaki vatandaşın milliyetçi muhafazakâr vatandaşın devlet sevgisi vardı. Devletin zulmüne razı olurdu. Sarsıntılar yaşadı. Devlet için canımızı veriyoruz ama bize işkence yapıyor diye. Nur talebeleri sıkıntılar yaşadı.

"ALNI SECDELİ İNSANLAR ZULMEDİYOR"

Devletin sınırları nedir? Dindar diye gördüğümüz alnı secdeli diye gördüğümüz insanlar devleti yönetiyor. Ama zulmediyor. Bu zulüm devlet tarafından yapıldığına göre sorgulamamız lazım. Devletin, bireyin sınırı nerededir. Hayırlı bir tartışma ve buradan ders alınması gerekiyor.

"ULUDERE'Yİ DUMANLI'DAN BAŞKA SAVUNACAK ADAM KALMADI MI?"

Gazete yönetiyorsunuz bir günde yüzlerce olay oluyor. Şunu şöyle yapsaydım dediğiniz oluyor. Roboski mesela. ATV'de Tayyip Erdoğan'a sordum. Özür dileyecek misiniz? Dedim. Dersim'den özür diliyorsunuz da bundan niye özür dilemiyorsunuz dedim? Uludere'yi Ekrem Dumanlı'dan başka savunacak adam kalmadı mı dediler. AKP'yi destekledim, reformistken AB yolunda ilerlerken destekledim. Herkes destekledi. Ergenekon davası AB ilerleme raporunda 'bir fırsattır' diye geçiyordu. Sonra hayal kırıklıkları başladı. Gezi olaylarında ilk 2-3 gün çok masum olduğunu doğru olduğunu yazdık. Çok ağır eleştiriler aldık. Yöneticilerle karşı karışay geldik. Yakma yıkmaya gelince tatbiki biz ona destek vermedik. Normalde bunundemokratik barışçıl olduğunu söyledik. Dönemin yöneticileri neden böyle yapıyorsunuz dediklerinde. Bizim söylediklerimizle Abdullah Gül, Bülent Arınç arasındaki ne fark var. Makul başladı. Yangına benzin döküyor gibi çocukları kovalamak yanlış oldu.

ERGENEKON DAVASI

Bizim zihnimiz de çözümlemek lazım. Enver Paşa'nın Babı Ali'yi bastığından beri bir takım cuntalar oldu. Halkı ezmeye yönelik idareye el koydu. İsmet Paşa'nın söylediği şey, Talat Aydemir'i idam ettiriyordu. Bunları da kabul edelim. Bunlar sadece askerin günahı oldu. Hep gazeteler, yazarlar oldu. Hasan Cemal çok çarpıcı anlatır. Darbede aynı çalıştığımız bir delikanlı askeri üniformasını giydi geldi. Bunlar oldu. Ergenekon'da biz samimiyetle yaklaştık. Demokratikleşme, askeri cuntadan kurtulması diye yaklaştık. Kötü niyetimizden değil. İlker Paşa'yı diğerini tanımayız. Şuna zarar gelsin diye bir düşüncemiz oldu. Bizim bir fırsat Türkiye'nin şundan kurtulması lazım diye düşündük. Askerin, parlamentonun, cumhurbaşkanın görevini yapması gerekir diye düşündük. Ben ahirete inanan bir insanım. Karışıma çıkacağını düşünerek söylüyorum. Biz bunu samimi bir demokratik mücadele diye savunduk. Ama biz nereye geldik. Devlet canavara dönüşüp Emevi'de Abbasi'de Osmanlı'da da oldu. Halife de olsa İmamı Azam'a zulüm etti. İmamı Azam hapishanede vefat etti. Ben sizin icraatınızı beğenmiyorum dedi. Şimdi İslam, devlet zulümü bunu bir kez daha düşünmek gerek. Devlet birey, zulüm hukuk bunun sonucunda hayırlı bir sonuç çıkacağını düşünüyorum.

BÖCEK VE CEMAAT İDDİASI

Böcek olayı duyudu kouşuldu, cemaat koydu diye, Biz üç kişi dönemin başbakanı çok samimi bir şekilde şunu söyledim. Şu böceği kim koyduysa bulun açıklayın. Kimse camiayla merhabası varsa biz de yüzüne tükürelim. Sen nasıl olur da başbakanın odasına böcek koyarsın. Bekletildi bekletildi 2.5 sene sonra bu ilişkiler bozuldu diye gündeme getirildi. Havadan sudan konuşulurken bu konu açıldı. Rica ettim. İnsanların üzerinde bu kadar soru işereti uyandırmayın dedim. Dağ başı değil giren belli çıkan belli. Savcılık soruşturma başlatsın kimse bu adam adamlar çıkarın. Bekletildi birçok hadise var. Mustafa Bey'in sözlerinin üzerine birşey söylemek istiyorum. Devlet sırrına bürünmüş zulüm. Devlet bir aygıt bir araç aslında. Devlet kutsanacak secde edilecek uğruna can verilecek bir şey değil. Devlet milletten aldığı vergilerle, vergi verenler bilince değil. ABD'de böyle olsa kıyamet kopuyor. Ben vergi verenim sen kimsin diyor. Vergi bilinci oluşmamış. Ülkeyi yöneten kızıp marmaray'dan gitmeyin diyor. Marmaray senin mülkün değil. Vatandaşın vergileriyle yapıldı. Aleviler Cemevi istiyoruz diyor. Vergiyi toplarken ayrım yapmıyorsan yatırım yaparken de yapmayacaksın. Adaleti getirirken insanları ayıramazsın.

"İNSANLARDAKİ KORKU DUVARI YIKILIYOR"

Devlet birey hukuk bir entellektüel tartışma konusu. Alnı secdeli insanların yönettiği devlet sade vatandaşa zulmetme kertesine geldi. Anadoluda sıradan vatandaş maliye müfettişi gönderiliyor. Sen zaman'a abonemisin sohbete mi gidiyorsun? Alsa ne olur. Bunlar legal faaliyet. İşadamları derneğinde olduğu için market bakkal seviyesinde işadamına kötü muamele yapılıyor. Devlet düzeyinde. İnsanlarda bu korku duvarı yıkılıyor.

Babamı aldım köye götürdüm. Uzakta bir aile oturuyor. Güneydoğuda akraba. Gelen yemeği yiyelim dediler. Orada gençlerden biris 'ben biraz camiaya yakın bir insanım dedi. O da Azerbaycan'daki okulu ziyaret etmiş. Genç 'geçen haftaya kadar bütün arkadaşlarımın dükkanlarına maliyeciler geldi. sadece belli bir fikre sahip oldukları için dedi. Bana gelmediler üzüldüm. Geçen hafta geldiler çok şükür dedim' dedi. Bu hesap sorulmalı.

"YAŞANANLARA ÜZÜLEN AKP'LİLER VAR"

En çok üzelenler arasında AKP tabanı var. Birisi pusula yazmış göndermiş. İçimize sinmiyor diyor. Üzülüyoruz diyor. Hidayet Bey için de benim için de. Biz uzayda yaşamıyoruz. 20 yıldar gazetecilik yapıyoruz. AKP, BBP, HDP'den çok sayıda insanın bu yapılan yanlış bu kadar tozutmaya gerek yok. Sonuçta ortada birşey yok. Ben umut besliyorum