30 Ağu 2006 15:14 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 12:46

EDEBİYAT DÜNYASINI KARIŞTIRAN AÇIKLAMALARIN SAHİBİ HİLMİ YAVUZ: "YALANCI ŞÖHRETLERİN GERÇEK YÜZÜNÜ ORTAYA KOYDUM"

"Şiirim Gibi Yaşadım" adlı söyleşi kitabında Attila İlhan´dan Ertuğrul Özkök´e varıncaya kadar edebiyat dünyasındaki birçok ismi topa tutan şair Hilmi Yavuz, "Keşke herkes benim kadar yürekli olsa" dedi.

Şair Hilmi Yavuz, yeni yayınlanacak `Şiirim Gibi Yaşadım´ (Dünya Kitap) adlı nehir söyleşi kitabında yer alan görüşlerinin `ahlaki bir tavır´ olduğunu söyledi.

Edebiyat dünyasındaki pek çok önemli isim hakkında ağır eleştiriler içeren sözlerinin bugüne has olmadığını dile getiren Yavuz, "Keşke herkes benim kadar yürekli olsa da başka edebiyatçılar hakkında gerçek düşüncelerini açığa vursa." dedi.

Hilmi Yavuz, bütün edebiyatçıları birbirinin arkasından konuşmak yerine yüzüne karşı görüşlerini açıkça söylemeye davet etti.

Bodrum´da tatilini sürdüren Hilmi Yavuz´a, edebiyat dünyasını hayli karıştıracak bu görüşlerini ve gelecek tepkiler için ne düşündüğünü sorduk.

Hilmi Yavuz bunları neden söyledi? Madem söyleyecekti, şimdiye kadar neden içinde sakladı?

Hilmi Yavuz bunları daha önce söyledi. Enis Batur için, Dağlarca için...

Söylediklerinizle bir anlamda edebiyat dünyasını karşınıza alıyorsunuz? Bunu neden yapıyorsunuz?

Aslında Türk edebiyatında sürekli bir ikiyüzlülük hakimdir. İnsanlar birbirlerinin yüzlerine karşı iyi davranırlar, güzel sözler söylerler; ama sonra ardından konuşurlar. Benim böyle bir kaygım yok, olmadı da... Ben, düşündüklerimi insanların yüzlerine söylerim. Bunu herhangi bir biçimde yazıya dökerim. Birine yaranma kaygım olmadığı gibi, o kişi hakkında düşüncelerimi saklamak gibi bir problemim de yok. Bu yüzden, edebiyatımızda tamamen sözel ve gıybet biçiminde dile getirilen; ama açığa vurulmayan bu tür şeylerin, bir tür ahlaksızlık ve düzenbazlık olduğunu düşünüyorum. Buna karşı sözümü esirgemiyorum. Keşke herkes benim kadar yürekli olsa da başka edebiyatçılar hakkında gerçek düşüncelerini açığa vursa. Benimki ahlakî bir tavırdır. İki yüzlülüğe, yüzüne gülüp arkadan konuşmaya karşı bir ahlakî tavır, bir erdemdir. Ben, kimsenin arkasından konuşmuyorum, açıkça söylüyorum. Tüm edebiyatçıları da başkaları hakkındaki düşüncelerini açıkça söylemeye davet ediyorum.

Peki, gelecek tepkilerden çekinmiyor musunuz?

Türkiye´de `kâzip şöhret´lerin gerçek yüzlerini ortaya koymaya çalışıyorum. Çünkü onlar, hak etmedikleri yerlerde bulunuyorlar. Kimse bunu açıktan söyleme cesaretini gösteremiyor. Mesele bundan ibarettir!

Peki, söyleyeyim deyip de söyleyemediğiniz; içinizden geçirdiğiniz halde "Ya, boş ver öldü gitti" ya da "Bu söylediklerime çok kırılır, benim sevdiğim dostumdur, şiiri iyi olmasa da kendisi iyidir" diyerek hakkında konuşmadıklarınız var mı? Yani içinizde bir şeyler kaldı mı?

Hayır! Sadece özel yaşamıma ilişkin bazı şeyleri sansürledim, o kadar. Hiç şüphesiz Rahman´a kavuşmuş, büyük bölümüyle özel bir hukukum olan insanların özel hayatlarına ilişkin şeyler, dile getirilmeyecek şeylerdir. Zaten ölen insanların arkasından bir şey söylemek de doğru değil. Benim Ece Ayhan, Attila İlhan ile ilgili söylediklerim şiirleri üzerinedir.

Eleştirileriniz genellikle o isimlerin şahsıyla değil, edebi kişiliği, yazdıklarıyla ilgili...

Gayet tabii, bunu konuşmamanın, bunları söylememenin bir tür sahtekarlık olduğunu düşünüyorum. Herkes birbirinin aleyhinde konuşuyor. Ama mesele yazıya ya da kamuoyu önünde konuşmaya geldiğinde herkes susuyor. Eğer beni eleştirmeye kalkacaklarsa ilk taşı kendilerine atsınlar. Masum olan ilk taşı atsın, konuşacaklarsa şimdiye kadar hangi yazar hakkında bu kadar açık yürekli konuşabildiler, önce bunu düşünsünler.