E-muhtırada 9 yıllık sır: "Asker gelirse, Erdoğan'ı koruyun"
"Polis darbe ihtimaline karşı Erdoğan'ın mahallesini ablukaya almıştı"
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in eski danışmanı
Muhammet Seçkin Ergün, kamuoyuna "e-muhtıra" olarak geçen,
Genelkurmay'ın 27 Nisan 2007 tarihli bildirisinin ardından polise,
"Darbe olursa Erdoğan'ı ne koşulda olursa olsun koruyun" talimatı
verildiğini iddia etti.
Taraf gazetesinin bugünkü “E-muhtırada 9 yıllık sır” başlığıyla
manşetinden verdiği haberinde, Gıda ve Tarım Bakanı Faruk Çelik’in
eski danışmanı Muhammet Seçkin Ergün’ün "Gez, Göz Çankaya:
Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde Ordunun Rolü" adlı yeni kitabındaki
iddialara yer verildi. Eski danışman Ergün’ün kitabında, bildirinin
arka planına dair şu ifadeler yer alıyor:
“O gece Ankara'nın en uzun gecelerinden biriydi. AKP kurmaylarından
Cemil Çiçek, Ömer Çelik, Hüseyin Çelik, Kürşat Tüzmen, gece yarısı
Gül'ün ikametgâhı olan Dışişleri Konutu'nda toplandılar. AKP
kurmayları fazla dikkat çekmemek ve toplumdaki tansiyonu
yükseltmemek için sivil arabalarla gelmişlerdi. Erdoğan ise geceyi
Subayevlerindeki evinde geçirdi. Dışişleri konutu ile Erdoğan
arasında birkaç kere kriptolu telefonla bağlantı kuruldu. Erdoğan
telefonda ‘Bedeli ne olursa olsun sonuna kadar gidecek ve milletin
emanetine sahip çıkmak için çok sağlam bir duruş sergileyeceğiz’
diyordu. Ne yapacaklarını düşünüyorlardı. Darbe olasılığı hiç de
uzak değildi. Polis darbe ihtimaline karşı gece yarısı harekete
geçmiş ve Erdoğan'ın mahallesi Subayevlerini adeta ablukaya
almıştı. Asker gelirse Erdoğan'ı teslim etmeyecek ve karşı
koyacaklardı.
"Ailem sana emanet"
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, o gece yakın bir dostunu arayarak
‘Bana bir şey olursa ailem sana emanet’ diyordu...28 Nisan
Cumartesi sabahında da Ankara'ya derin bir sessizlik ve endişe
hâkimdi. Bir gün önce kendisini bir hayli güçlü hisseden iktidar
gece yarısı bildirisinin hemen ardından birden bire yalnızlaşmıştı.
Yaşar Büyükanıt'ın ‘Komuta kademesinde tartışılmadan bizzat kendim
yazdım’ dediği bildiriyi, hükümet bir muhtıra olarak algılamıştı."