Düşen helikopterimiz “Karadeniz Savaşı”na kurban mı gitti?.
Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, düşen helikopterimizi “Karadeniz’de süren derin hakimiyet savaşı”na bağlayarak çok önemli bir iddia ortaya attı…
Efendim; son birkaç günüm çoğu insanımız gibi Giresun’daki
“helikopter kazası”nın nasıl ve niçin olabileceğini
düşünmekle geçti. Kafamda bazı flu fikirler olmakla beraber yorum
yapmak ya da bir “teori” ortaya atabilmek için acele davranmayıp
beklemeyi tercih ettim. Sonunda kendime göre bir “ipucu” buldum ve
geliştirdim. Bazı şeyleri alt alta topladığımda bilhassa Karadeniz
bölgemize ilişkin garip bir tablo ortaya çıkıyordu. Lakin kesinlik
öne süremem. O yüzden daha ziyade bir “fikir jimnastiği” gibi
düşünmenizde yarar var. Bu arada olayda şehit olan kıymetli
askerlerimize ve hayatını kaydeden aile üyelerine Allah’tan rahmet,
yaralılarımıza ise acil şifalar diliyorum. Milletimizin ise başı
sağ olsun!..
NE “KAZA” NE “TERÖR”!.. YA BAŞKA BİR ŞEY
İSE?..
Hemen belirteyim ki bu henüz bir “teori” değil, ancak bir
“Acaba”dır. Lakin kendi içinde ciddi soru işaretleri
barındırmaktadır. Fakat olayda illa neden arayacaksak bünyesindeki
çok daha geçerli bir “neden”e cevap taşıdığını söyleyebilirim.
Yeter ki hazırlop kalıplarla düşünmeyelim. Dolayısıyla benim
kafamda olay bir “kaza” olma ihtimalinden ziyade hızla bir
“sabotaj” saldırısı olma ihtimaline dönüştü. Dahası eğer bu bir tür
“düşürme” olayı ise daha “stratejik nedenleri” olmalıydı.
Lakin daha olayın ilk anından itibaren beyinlerimiz “kaza” veya
“terör saldırısı” ihtimallerine göre öylesine şartlandı veya
şartlandırıldı ki başka ihtimalleri adeta düşünmez olduk. Zaten
sınırlandırılmış algı kapasitemiz iyice daraltıldı. Sanki birileri
bu “dar ikilem” içinde “at gözlükleri”yle düşünmemizi istiyordu.
Doğrusu bizde pek hevesli çıktık!
DÜŞÜNCESİZ AÇIKLAMALARIN ADI “BİLGİLENDİRME”
OLDU!
Öncelikle beni ilk rahatsız eden nokta kimi yetkililerin daha ilk
andaki açıklamaları oldu. Başbakan Binali Yıldırım, hemen ertesine
“Genelkurmay başkanımızla görüştüm. Terör ihtimali gözükmüyor”
mealli bir açıklama da bulundu. Ardından TSK doğrusunu yaparak
“Neden düştüğü tespit edilemedi” dedi. (Ki, bu aslında sanırım
Başbakanın açıklamasına bir cevaptı ama nedense kimse üzerine
alınmak istemedi!) Zaten o aşamada gerekli araştırmalar henüz tam
yapılmadan ne tespit edilebilirdi ki?
Ardından Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli’de “Kazanın nedeni
tamamen olumsuz hava şartları, hiçbir şekilde dışarıdan müdahale ve
buna benzer bir saldırı nedeniyle düşme gibi bir hadise söz konusu
değil.”diyerek sınırı kalın hatlarla çizdi. Hele de Bilim Sanayi ve
Teknoloji Bakanı Faruk Özlü’nün helikopterleri övüp, suçu pilota
atan yaklaşımı hepten alkışlanacak(!) türdendi. Özlü
helikopter firmasını kastederek “Helikopter piyasasının Mercedes’i
olarak bilinir. Hangi pilotu çağırırsanız çağırın, sorun Sikorsky
der. Sanki bana kullanım hatası gibi geliyor. Yani uygunsuz,
olumsuz hava şartlarında kullanım hatası gibi geliyor”
demekteydi.
Tabii onlar bu yönde “şartlayıcı” açıklamalar yaparlar da CHP’li
vekiller boş durur mu? Sözüm ona bölgede “araştırma yapan” CHP’li
vekiller de hemen “sis” açıklamasına balıklama atladılar! Ancak bu
tez de gerek bölge köylülerinin ve daha sonra ortaya çıkacak
videoda da göründüğü üzere “kötü hava şartları” hele de “sis”
olmadığını gösterdi. Bu tez de kısa sürede çöktü. Bu arada hemen
ekranlara tüneyen kimi “Terör uzmanları”nın, “Statejist”lerin,
“Emekli generaller”in kulağını çınlatalım. Onlarda” laf ola beri
gele” kanaatlerle aynı “dar düşünceci” değirmene bilerek veya
bilmeyerek su taşıdılar!
Muhakkak ki ortada bir cehalet, örtbas etme veya benzeri bir kötü
niyet yoksa yetkililer bu tarz açıklamaları neden yaparlar anlamış
(!) değilim. (Hadi biz gene “iyi niyetli” düşünüp “Acelecilik” ve
“İllâ ki bir şeyler söyleme ihtiyacı”ndan diyelim!) Neyazık ki
şimdiye kadar yaşanan benzeri olaylardan hiç ders almamışız
anlaşılan!
Aynı şekilde bilhassa sosyal medyada “JİTEM / Beyaz Torosçular”
hesabıyla belirtilen “Giresun’da düşen helikopterimiz ve yine bir
MANPADS (Omuzdan atılan füze) saldırısı” ve “Giresun’da helikopter
kaza-kırım sonucu düştüyse şu anda Alucra’da PKK’lılarla çıkan
çatışma tesadüf müdür?” şeklindeki açıklama olayı “PKK” ihtimaline
döndürdü. Bu ihtimal “yabana atılmaması gereken” bir ihtimal
olmakla birlikte tıpkı öncekiler gibi başka ihtimallerin önünü
kesen ve daha “derinlikli” düşünmemizi engelleyen bir yaklaşımdı
da.
“PARLAMALI KAYIT”IN ESRARI NEDİR? LAZER ATIŞI OLABİLİR
Mİ?..
Tam bu noktada bölgede piknik yapmaya giden vatandaşlarımızın
tesadüfen çektiği cep telefonu kaydı ilginçti. Helikopter düşmeden
hemen önce çekilen görüntülerde bir hava muhalefeti ve sis de
gözükmüyordu. (Çekenlerin beyanları da o yönde) Ancak daha önemlisi
kaydın sonlarına doğru helikoptere doğru bir ışık ve parlama
görüntüsü vardı.
Peki bu ne anlama gelebilirdi? Elbette bu durum güneş ışığı
yansıması olabileceği gibi şu soruları da ayrıca akla
getirmektedir. Acaba bu yerden veya havadan (Hatta uzaydan uydular
vasıtasıyla) bir “nokta lazer atışı” olabilir mi? Ayrıca başka
kaynaklarda iddia edildiği üzere düşmeden önce telsizin çalışmadığı
ve helikopterin “titremeye geçtiği” bir “elektronik karıştırma”ya,
bir tür manyetik şualamaya maruz kaldığına veya benzeri yeni model
elektronik harp silahları kullanıldığına delalet edebilir mi?
Böylelikle elektronik idari sistemlerinin kilitlenip veya zaafa
uğratılıp düşmesi sağlanmış olabilir mi? Bu sorular sorulmaya
değerdir…
KARADENİZ’DE SÜREN STRATEJİK SAVAŞIN PARÇASI
MI?
Bilmem farkında mısınız ama kaç zamandır Karadeniz’de bir
“Stratejik savaş” yaşanıyor. NATO-ABD güçleri ile Rusya arasında
bir gizli hakimiyet mücadelesi sürüyor. NATO-ABD’yi daha öncede
“Karadeniz’de sarkıntılık etmekle” suçlayan Rusya Karadeniz
filosunu güçlendirme yoluna gidiyor. Giderek bir “Kriz”e dönüşme
görüntüsü alan ve –şimdilik- “sessiz çatışma” görüntüsü veren bu
mücadele artarak keskinleşiyor.
ABD-NATO’nun Karadeniz’de “askeri varlığını sürdüreceği” yönündeki
açıklamaları kendisi için bir tehdide dönüştüğünü gören Rusya ise
durumdan oldukça rahatsız görünüyor. ABD gemilerinin o sularda “21
günden fazla kalamayacağı”nı belirten Rusya sürenin çiğnenmesinden
tedirgin bulunuyor. En son Amerikan Donanması Sekreteri Ray
Mabus’un “Oradayız ve olmaya devam edeceğiz, Karadeniz’de ihlalleri
engellemek ve denizleri açık tutmak için bölgeye gittik ve bu
görevimiz halen devam ediyor” demesi durumu hepten gerdi.
(Rusya’nın Lazkiye’ye gönderdiği uçak gemisi Admiral Kuznetsov da
gerilimin bir başka ayağı) İlginç bir restleşme yaşanıyor!
HELİKOPTERİMİZİN DÜŞMESİ İLE NE İLGİSİ
OLABİLİR?
Peki şimdi “ABD-NATO’nun Karadeniz’de kapışması ile bizim
helikopterimizn düşmesi arasında ne gibi bir ilişki var?”
diyebilirsiniz. Çok ilgisi var ya da daha doğrusu olabilir.
Birincisi Türkiye’de bir Karadeniz ülkesi. Ayrıca NATO üyesi.
Karadeniz’de olan ve olacak her şey Türkiye’yi de yakından
ilgilendirir. İşte bu aşamada olay çetrefilleşiyor.
Tam bu noktada dün gazetelerde yer alan “Gölge CIA'den flaş Rusya
ve Karadeniz raporu!” başlıklı haber bendeki, jetonun düşmesine ve
iki olay arasında bağ olabileceği yönünde düşünmeme sebep oldu.
Şimdi haberde belirtilen şu noktaya bakalım: “Gölge CIA' olarak
bilinen ABD merkezli düşünce kuruluşu Stratfor, NATO'nun kendisi
için stratejik önem taşıyan Karadeniz'deki faaliyetlerini arttırmak
isteyeceğini, Rusya ile gerginlik istemeyen Türkiye'nin bu duruma
daha mesafeli yaklaşabileceğini belirtti.”
Şimdi az biraz saksıyı çalıştırın; Karadeniz’de bir gizli savaş
var. Bu savaşın ister istemez bir tarafı da Türkiye. Ancak Türkiye
zaten daha yeni arayı düzeltmeye çalıştığı Rusya ile tekrar papaz
olmak istemiyor. Suriye cephesinde birtakım güçlerin zorlamasıyla
karşı karşıya gelen ve bunun faturasını ödeyen Türkiye bir daha
Rusya ile bu sefer Karadeniz’de her ne sebeple olursa olsun, hele
de başkaları için çatışmak istemiyor. Bu yüzden olaya “mesafeli”
duruyor. Bu ise Türkiye’yi yanında görmek ve olası bir sürtüşmede
“aktif” olarak yanında bulmak isteyen birilerinin işine gelmiyor.
Türk-Rus gerginliğinin sürmesi onların lehine. Bu güçler bilhassa
ordunun “ayak dirediğini” düşünüyor. O zaman ne yapılmalı?
Benim inandığım ve geliştirdiğim “senaryo”ya göre bu durumda
bir “mesaj” vermek ve rahatsızlığı bir şekilde hissettirmek
gerekir. “Yanımızda olmazsan seni hedef seçeriz” gibi. Peki Giresun
nerede? Elbette Karadeniz’de. Helikopterin orada düşmesi ve üst
düzey subaylarımızın ölmesi “tesadüf” olabilir mi? “Karadeniz’de
ayağını denk al” anlamına gelmez mi? Yeni bir “Muavenet zırhlısı”
olayına yorulamaz mı? İşin bam teli burası. Bingo!...
Hadi bakalım siz tartışmaya devam edin, yok hava şartları, sis,
pilotaj, PKK, vs diye. Atı alan Üsküdar’ı geçmiş. Gerisini külahıma
anlatın!...
09.07.2016.
[email protected]