15 Eyl 2017 12:17 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 18:41

Dünya Lenfoma Farkındalık Günü

- THD Başkanı Prof. Dr. Demir:- ''Çoğu kişi lösemi, lenfoma gibi kan hastalıklarının adını bilmektedir. Ama önemli olan bu hastalıkların erken tanısı için belirtilerini, nedenlerini bilmek ve zamanında doktora başvurmaktır''

İSTANBUL (AA) - Türk Hematoloji Derneği (THD) Başkanı Ahmet Muzaffer Demir, çoğu kişinin lösemi, lenfoma gibi kan hastalıklarının adını bildiğini belirterek, "Ama önemli olan bu hastalıkların erken tanısı için belirtilerini, nedenlerini bilmek ve zamanında doktora başvurmaktır." değerlendirmesini yaptı.

Demir, 15 Eylül Dünya Lenfoma Farkındalık Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, eylül ayının tüm dünyada kan hastalıkları tanıtım ayı olduğunu hatırlatarak, halkı bilinçlendirmeye ve farkındalığını artırmaya yönelik bilgilerin özel günlerde vurgulandığını ifade etti.

Lenfomanın en önemli belirtilerinin lenf bezelerinde büyüme, 38 dereceyi aşan ateş, son altı ayda yüzde 10'dan fazla kilo kaybı, çamaşır veya çarşaf değiştirmeyi gerektirecek şiddette gece terlemesi olduğunu aktaran Demir, şunları kaydetti:

"Çoğu kişi lösemi, lenfoma gibi kan hastalıklarının adını bilmektedir. Ama önemli olan bu hastalıkların erken tanısı için belirtilerini, nedenlerini bilmek ve zamanında doktora başvurmaktır. TDH'nin amacı, hematoloji ve hematoloji ile iş birliği yapan bilim dallarında bilgi akışını ve bilimsel güncel verilere ulaşılmasını sağlamak, hematolojik hastalıkların tanı, tedavi ve önlenmesi için hematoloji eğitimi kalitesini arttırmak ve standardını oluşturmak, araştırıcı ve araştırmaları desteklemek ve Türk hematolojisinin ulusal ve uluslararası düzeyde en iyi şekilde temsil edilmesini sağlamaktır."

- Her gün bin kişi lenfoma tanısı alıyor



Türk Hematoloji Derneği Yönetim Kurulu üyesi Doç. Dr. Meltem Kurt Yüksel ise, tüm dünyada bir milyondan fazla insanın lenfoma ile yaşadığını ve her gün bin kişinin lenfoma tanısı aldığını ifade etti.

Lenfomaların Hodgkin ve Hodgkin- dışı lenfoma olarak iki gruba ayrıldığını ve 60’tan fazla alt tipinin mevcut oluğunu belirten Yüksel, her alt tipin klinik karakterizasyonun ve ve tedavisi farklı olduğuna dikkati çekerek, şu bilgileri aktardı:

"Lenfoma konusundaki bilgilerin büyük bir hızla geliştiği ve bu gelişmelerin tedaviye yansıması sonucu yeni ajanların hastalık tedavisinde çığır açtığı günümüzde, lenfoma alt tipi konusunda farkındalık önem kazanmaktadır. Bu farkındalığın yaratılması ile en doğru tedavi, en doğru zamanda, en doğru hasta için uygulanacaktır. Örneğin bazı lenfoma tiplerinde yüksek doz tedaviler uygulanabileceği gibi, bazı tiplerde tanı konulduktan sonra hiçbir tedavi başlanmadan hastalar uzun yıllar sorunsuz olarak izlenmektedir."

Lenfomanın klinik olarak lenf bezelerinde büyüme ile kendini gösterdiğini ve büyüyen lenf bezelerinin boyunda, koltuk altında ve kasıkta ele gelebileceğine işaret eden Yüksel, hastalıklı lenf bezelerinde ağrı olmadığını ve zaman içinde büyüme ve çoğalma ile görülebileceğini dile getirdi.

Doç. Dr. Yüksel, bazı lenfoma türlerinin hızlı ve agresif bir karakter gösterdiğini, bazılarının ise sessiz ve yavaş bir seyir gösterdiğini aktararak, şu ifadeleri kullandı:

"Yavaş seyir gösteren lenfomalar zaman içinde karakter değiştirebilir, daha hızlı bir klinik izleyebilir. Lenfoma tanısı esas olarak hastalıklı dokunun çıkartılması ve patolojik olarak incelenmesi ile konur. Kan tetkikleri veya görüntüleme yöntemleri lenfoma tanısını koyduramazlar fakat hastalığın karakteri ve vücutta yayılımı hakkında detaylı bilgi verirler. Lenfoma tedavisi hastalık evresi ve risk belirlenerek planlanır. Tedavi planı yapılırken hastanın yaşı, performansı, ek hastalıklarının varlığı dikkate alınır. Lenfoma, modern kemoterapi, radyoterapi teknikleri ve kök hücre nakli sayesinde günümüzde tedavi edilebilir kanserler arasında sayılmaktadır. Yakın zamanda keşfedilen hedefe yönelik akıllı moleküllerin kullanımı ile lenfomalar daha az yan etki profili ile daha başarılı yönetilebilir hastalıklar haline gelmiştir. Lenfomaların bazı tiplerinde tam iyileşme sağlanması artık birincil tedavi hedefi haline gelmiştir."