27 Eyl 2006 10:55 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 12:46

DÜNYA EDİTÖRLER FORUMU'NDA ERTUĞRUL ÖZKÖK'E PLAJDA DÖVÜLEN HÜRRİYET MUHABİRİNİ KİM, NEDEN SORDU!..

Toplantı için Prag'dayım. kahve arası verdiğimiz sırada, Güney Afrika´nın "Mail and Guardian" gazetesinin üst düzey yöneticisi olan bir kadın gazeteci yanıma geldi.

Kadın gazetecinin sorusu


ÖNCEKİ gün, Dünya Editörler Forumu Yönetim Kurulu toplantısı için Prag´daydım.

Yönetim Kurulu´nda kahve arası verdiğimiz sırada, Güney Afrika´nın "Mail and Guardian" gazetesinin üst düzey yöneticisi olan bir kadın gazeteci yanıma geldi.

Bana neyi sordu biliyor musunuz?

İzmir´de Hürriyet muhabiri Gülden Aydın ve kızının plajda başına gelenleri.

"Bu çok önemli bir olay" diyerek yorumunu da yaptı.

* * *

Arkasından Danimarkalı bir gazetenin genel yayın yönetmeni, Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu´nun Papa hakkındaki sözlerini sordu.

Bu arada Mehmet Yılmaz´ın köşesinde çıkan yazıyı kastederek "Başkan o demeci konuşmanın tam metnini okumadan vermiş" dedi.

Fas´ın en önemli ekonomi gazetesinin genel yayın yönetmeni olan kadın meslektaşım ise şöyle bir şey anlattı.

Bir arkadaşı bu yaz İstanbul´a gelmiş ve tahmininden çok sayıda türbanlı kadın görünce şaşırmış.

"Biz Fas´ta, dünyanın en modern İslam ülkesi olarak Türkiye´yi biliyoruz. Bu da bizi şaşırttı ve üzdü" diyor.

Ona, TESEV´in yaptırdığı son anketi anlatıyorum.

"Türban sayısında artma değil, azalma varmış" diyorum.

Ama çoğu kez algılama gerçeğin kendisi oluyor.

* * *

Dünya çok küçüldü.

Artık herkes, herkesin eviyle yakından ilgili.

Prag´daki toplantı boyunca Türkiye çok konuşuldu.

Bir şey dikkatimi çekti.

Tayland´da askeri bir darbe olmuştu.

Nedense kimse bu darbe hakkında bir şey söylemedi.

Yabancı gazeteleri de yakından izliyorum.

Onlarda da öyle büyük tepkiler yok.

Acaba neden?

Tayland, önemsiz bir ülke mi? Hayır.

Öyleyse?

Ben diyorum ki, askeri darbe üzerindeki bu sessizliğin ne anlama geldiğini hepimiz çok iyi değerlendirmeliyiz.

Türkiye´de modern hayatın gerilediğine dair işaretler üzerinde bu kadar hassasiyetle duran dünya medyasının, Tayland´daki askeri darbe üzerinde fazla konuşmaya ihtiyaç duymamasının analizini çok iyi yapmalıyız.

* * *

Cesaretime ve sosyologluğuma sığınarak şöyle bir tahminde bulunuyorum.

Önümüzdeki 10 yıl içinde, dünya demokrasiyi ciddi biçimde tartışacak.

Tartışma şu basit soruyla başlayacak:

"Demokrasi en iyi yönetim biçimi midir?"

Hatta "kötülerin en iyisi" olduğu yolundaki varsayım bile tartışılacak.

Tayland´daki darbe tartışılmıyor, hatta belirgin bir sessizlikle "onaylanıyorsa" bunun görünürdeki nedeni şu:

Çünkü seçimle işbaşına gelen başbakan giderek diktatörleşiyor ve gırtlağına kadar yolsuzluğa batmış.

12 Eylül sabahı Türkiye´yi unutmayalım.

Siz bakmayın üç beş eski militanın, sözde liberalin şikáyetine.

O sabah Türk halkının yüzde 95´i, derin bir "Oh" çekmişti.

O yüzden Evren Paşa bugün sokağa çıktığı zaman, vatandaşın hálá sevgi gösterisiyle karşılaşıyor.

* * *

Biliyorum bazıları kalkıp o klasik demagojiye sarılacak ve töre cinayetleri yazıma bakıp beni "ırkçı" yaptıkları gibi, şimdi de "darbecilikle" suçlayacaklar.

Hayır ben darbeyi savunmuyorum.

Hatta askeri bir darbeye karşı çıkacağımı şimdiden ilan ediyorum.

Ama şu tespiti yapmayı da gerekli görüyorum.

Ve şunu diyorum.

Eğer demokrasiyi yaşatmak istiyorsak, eğer bu rejimi, Ahmedinejad veya Chavez gibi halk goygoycularını seçen rejim olmaktan çıkarmak istiyorsak şunlara dikkat etmel