DÜĞÜNÜ BASAN ZOMBİLER DAMADI YEDİ!
Düğüne gelenler kudurup gelin ve damada saldırırsa yaşanacaklar ve dahası Murat Tolga Şen'in Cineradar köşesinde...
Vizyon yükseldikçe yerli yapımların sayısı artıyor ama sadece
sayısı artıyor, kalite her zamanki gibi yerlerde sürünmekte…
Haftanın beş filminden ikisi yerli… Biri Çanakkale savaşını
anlatmayı (yine) ıskalamış ve olayı günah çıkarma haline
dönüştürmüş bir drama olan Çanakkale Çocukları, diğeri ise hap yap
para kap kafasında ucuz bir komedi olan N’apcaz Şimdi… İyi film
izlemek isteyenler için umutsuz bir hafta gibi görünse de Woody
Allen yine kendi icad ettiği notalara basan sevimli bir filmle
karşımıza çıkıyor. İlle de özel efekt olsun, o da olmazsa kanlı bir
şeyler izleyelim diyenler de Yargıç Dredd ve Rec 3: Diriliş
arasında seçim yapabilirler. İkisi de vasat filmler ama sinemada
olduğunuz süre içinde oyalamayı başarıyorlar.
Filmlere geçmeden önce ufak bir protesto… Çanakkale Çocukları’nın
açıklanan basın gösterimi son anda iptal edilerek filmin çok uzakta
bir yerlerde yapılan galasına gitmemiz istendi. Galalarda film
izlenebildiğini düşünmediğim gibi neden o kadar uzak bir noktaya
götürüldüğümüzü de anlamış değilim. Filmi mecburen bugün ilk
seansta izledim ve yazımı geciktirmek zorunda kaldım.
İşte haftanın filmleri!
Rec 3: Diriliş / REC 3: Genesis / Korku, Gerilim / 80
dk
Yönetmen: Paco Plaza
Oyuncular: Leticia Dolera, Diego Martín, Javier
Botet
Özet: Koldo ve Clara için hayatlarının en önemli günüdür. Her şey
normal başlamıştır, özellikle gelin ve damat ile onların aileleri
olmak üzere herkes bu önemli günün tadını çıkarmaktadır. Fakat
birdenbire bazı misafirler, ne olduğu anlaşılmayan bir hastalığın
belirtilerini göstermeye başlar. Gelin ve damat daha
şaşkınlıklarını üzerlerinden atamadan kendilerini bir kâbusun
içinde bulurlar. Hayatlarının en mutlu günü, hayatlarının en
korkunç gününe dönüşmüştür.
Hikaye çok tanıdık öyle değil mi? Aslında bizim sinemamızdan çıkma
tam da böyle bir film var; Ada: Zombilerin Düğünü… Konu bir yerde
bambaşka bir tarafa gidiyor ama çıkış noktaları aynı.
George A. Romero’nun sinemaya hediye ettiği “zombi” teması 70’ler
ve 80’ler politik B filmlerinin ana tabanını oluşturdu ama uzun bir
süre kimsenin el sürmediği bir külte dönüştü.
Zombi teması yıllar sonra devrimci genç İngiliz yönetmen Danny
Boyle’ın ellerinde yeniden hayat buldu ve formülü gerçek anlamda
değiştiren ilk film geldi: ‘28 Days after‘… Artık zombiler ağır
aksak hareket eden aptal beyinsizler değildi ve onlardan kaçmak
istiyorsanız gerçekten güçlü bir çift bacağa ihtiyacınız
vardı! Bu sayede ‘zombi’ yeniden özellikle genç bağımsız
yönetmenler tarafından filme çekilen popüler bir korku ikonu haline
geldi. Ama adı netleştirilmiyor, daha ziyade bir kuduz vakası
olarak işleniyordu. Hatta türün babası George A Romero bile
başarısız dahi olsa türe geri dönüş yaparak ‘land of the Dead’ ve
‘Diary of the Dead’ filmlerini çekti.
28 Gün Sonra’dan sonra asıl sarsıcı etki İspanyol sinemasından
geldi. İlk [REC filminin son derece basit bir konusu vardı ama
yönetmen Jaume Balagueró’nun asıl derdi anlatımının, aktüel kamera
desteği ile seyirci tarafından gerçek bir deneyim olarak
algılanabilmesiydi ve bunu gerçekten başarmıştı. zombi filmlerinde
genellikle kahramanlar bir binanın (ev, süper market ya da polis
karakolu olabilir) içinde hapsolmuştur ve Zombiler istilacı
konumundadır. Balagueró bu sıkışmışlık duygusunu bir adım daha
ileriye götürüyor ve zombilerle insanları aynı binanın içinde
hapsetmeyi başarıyordu.
Gişede iş yapıp maliyetinin katlarcasını kazanan tüm korku
filmlerinin başına gelen bu serinin de başına geldi. Korku
sinemasının adetidir, bir fikri gülünçleşene kadar sömürmekten
vazgeçmez. Uzaya çıkan Jason’u hatırlayın!
Quarantine adıyla Amerikan illerinde remake olan [REC] serisi bu
hafta izleyeceğimiz Genesis bölümüyle yakıtını tamamen tüketmiş
görünüyor. Filmin en affedilemez tarafı korku-komediye dönüşmüş
olması… Bu o kadar vahim bir durum ki serinin tamamını daha
ciddiyetsiz bir algılamayla hatırlamamıza yol açıyor. Eski filmleri
seyreden izleyiciler gülmek yerine sinirlenecekler. Birinin
evladına palyaço kıyafeti giydirip dilendirmesinden farksız bir
sinemasal çaba… Keşke [REC] adıyla sürülmemiş
olsaydı.
[REC]³ Génesis’i izledim ve sevmedim. Video piyasası için
yapılan onlarca ucuz filmden hiçbir farkı yok. Etkileyici değil,
silik ve sıradan. Gösterdiği her şeyi yüzlerce kez izlemiş ve
ziyadesiyle sıkılmış durumdayız. Ancak sinemada görmek istediğiniz
başka bir film yoksa…
Yargıç Dredd / Dredd / Aksiyon, Bilim kurgu / 95
dk
Yönetmen: Pete Travis
Oyuncular: Karl Urban, Rachel Wood, Andile Mngadi, Porteus
Xandau Steenkamp, Jason Cope, Emma Breschi, Olivia Thirlby, Rakie
Ayola, Lena Headey, Tamer Burjaq
Özet: Dünyanın Atom Çağı’na girdiği gelecekte insanlar megapollerde
yaşamaya başlamıştır ve suça karşı acıması olmayan polis güçleri
suçlu potansiyali gördüğü her insanı acımasızca
cezalandırmaktadır.
Gelecekteki Amerika radyasyona maruz kalmış çorak bir ülkedir.
Boston’dan Washington DC’ye kadar tüm Doğu Yakası’nda suçluların
kaotik sokaklara hükmettiği bir metropolis olan Mega Şehir Bir
vardır. Düzene müdahale edebilen tek kuvvet “Hakimler” denilen
şehir polisleridir. Hakimler’in hüküm verme, yargılama ve anında
cezai yaptırımda bulunma güçleri vardır. Bütün şehir tarafından
bilinen ve korkulan Dredd (Karl Urban) son Hakim’dir. Şehri son
felaketinden yani tehlikeli bir uyuşturucu salgınından kurtarmakla
görevlendirilmiştir. Rutin bir iş gününde, Dredd’e genetic mutasyon
sayesinde güçlü fiziksel yeteneklere sahip olan Cassandra Anderson
(Olivia Thirlby) isimli çaylağı eğitme ve değerlendirme görevi
verilir. Korkunç bir suç onları diğer Hakimlerin gitmeye bile
cesaret edemediği bir mahalleye sürükler. Burası eski hayat kadını
yeni uyuşturucu patronu Ma-Ma isimli bir kadın ve acımasız klanı
tarafından yönetilen 200 katlı dikey bir mahalledir. Klanın yakın
çevresinden birini yakaladıklarında, Ma-Ma mahallenin kontrol
merkezini ele geçirir ve imparatorluğunu korumak için her şeyi
yapacağını göstermek adına Hakimlere karşı korkunç bir savaş
başlatır. Bu sırada Dredd ve Anderson da hayatta kalmak için
savaşmak zorunda kalırlar.
Uyarlandığı çizgi romana 1995 yapımı Slyvester Stallone’li ilk
Dredd filminden daha sadık bir yapım ancak hikayesi çok dar. Aynı
mekandaki suçlu-polis kapışmasının her yanından faşizm akıyor.
Özgürleşen bir dünyada beyin sakatlayıcı fikirlerle dolu bir film
bu… Charles Bronson’lu Death Wish serilerinin bile bir bahanesi
vardı ama Dredd ya düzene uyarsın ya da atıksın diyor. Karl Urban
Dredd rolüne çok oturmamış ama aksiyon sineması için avantajları
olan bir oyuncu olarak elinden geleni yapıyor. Sinemada vakit
geçirmek için ideal ama ne dediğine aldırmadan sadece aksiyona
odaklanın!
Roma’ya Sevgilerle / The Rome with Love / Komedi / 112
dk
Yönetmen: Woody Allen
Oyuncular: Judy Davis, Flavio Parenti, Roberto Benigni,
Alison Pill, Alessandro Tiberi, Penelope Cruz, Alessandra
Mastronardi, Alec Baldwin, Carol Alt, David Pasquesi, Antonio
Albanese
Özet: Woody Allen Avrupa turunun Roma durağı olan To Rome with
Love’da, seyircisini ölümsüz bir şehir olan Roma’da birbirinden
farklı karakterlerin birbirinden farklı hikayelerinin içine
sokarak, bazen şehrin herhangi bir sakini bazen de yazın gelen
herhangi bir turistin hayatına girerek romantik ve macera dolu bir
geziye çıkarıyor. Film İtalya’da bir grup Amerikalı ve İtalyan ’ın
başlarından geçen romantik anlar ve maceraları konu alıyor.
Keyifli bir ‘usat’ filmi… Woddy Allen sinemanın nereye gittiğini
hiç umursamadan filmler çekiyor ve iyi ki de öyle yapıyor. Rahat,
acelesiz ve umursamaz… Bir o kadar da etkileyici. Ustanın en iyi
filmlerinden biri değil ama görmek şart.
Keyifli bir Woody Allen filmi…
Çanakkale Çocukları / Dram, Tarihi, Savaş / 111
dk
Yönetmen: Sinan Çetin
Oyuncular: Haluk Bilginer, Oktay Kaynarca, Wilma Elles,
Yavuz Bingöl
Özet: Sinan Çetin’in senaryosunu yazıp yönettiği, başrollerinde
önemli isimlerin yer aldığı Çanakkale Çocukları filminin zengin
oyuncu kadrosunda Haluk Bilginer, Oktay Kaynarca, Wilma Elles, Cemo
Çetin, Yavuz Bingöl gibi isimler var. Film, anneleri İngiliz,
babaları Türk iki kardeşin öyküsü üzerine kurulu... Filmde iki
kardeşi Sinan Çetin’in oğulları Orfeo ve James canlandırıyor.
Çanakkale Savaşını anlatan iyi bir filmimiz yok, hala yok! Sinan
Çetin eşini, çocuğunu toplamış, seti de evin bahçesine kurmuş e
motor demiş… Bu yönetmen yıllardır bir şeyler deniyor ama denemese,
filmlerini hobi olarak çekip sadece kendi ailesine gösterse
keşke…
Çanakkale Çocukları fazlaca duygusal ve ‘olmamışlık’ kokan bir
film… En son Veda filminden buna benzer duygularla ayrılmıştım.
Afişine kanıp gider misiniz, bence gidersiniz ama başınıza
gelecekleri bilin!
N’apcaz Şimdi? / Komedi /96 dk
Yönetmen: Özgür Özberk
Oyuncular: Ufuk Özkan, Özge Özberk, Ebru Kocaağa, Derya
Beşerler, Zeynep Beşerler, Yosi Mizrahi, Tamay Kılıç, Gözde Okur,
Didem Uzel, Erdal Cindoruk, Cenk Torun
Özet: Film, büyük bir aşkla evlenen Nalan ve Toygar’ın kâbusa dönen
evliliğini ve Toygar’ın metresi Alev’le yaşadığı çetrefilli
ilişkiyi konu edinip, karısı yüzünden hayatı kâbusa dönen Toygar’ın
ilişkiden kurtulmak için kurduğu plânlar sonucunda başına gelen
dertlerle komedi dolu mücadelesini anlatıyor.
Çok kötü, güldürmeyen bir komedi… Süpürr ve Pakpanter gibi
başarısız filmlerden sonra Ufuk Özkan’ın daha seçici olacağını
sanmak hata… Bana kalırsa bu kadar zorlamaması lazım. Abartılı
beden dili, TV’de izlediğimizden daha sıkıcı bir gösteriye
dönüştürüyor filmi… Yeni komedi sinemamız peşpeşe kötü filmler
üretiyor ve bu da onlardan biri… Tahammülü zor bir yapım ama
seyirci severse de şaşırmam. Komedi filmlerindeki eleştirmen
tespiti genelde boşa çıkar, en azından bizim ülkemizde…
twitter.com/murattolga