05 Nis 2009 20:25 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:38

'DTP,ERMENİSTAN SINIRINA DAYANDI' DİYEN BAKAN CEMİL ÇİÇEK,KORKUP ÇEKİNMEYİN!..ÇÜNKÜ KÜRTLER,VİKİNG ÇIKTI!..

Seçimlerden sonra en çok AKP'li vekillerin gafları tartışıldı. Kuşkusuz en ses getireni, Hükümet sözcüsü Cemil Çiçek'in gafıydı.

Hürriyet yazarı Enis Berberoğlu'yla yaptığı bir telefon konuşması sırasında "DTP, Ermenistan sınırına dayandı" diyen Bakan Cemil Çiçek Başbakan'dan da azar işitti. Türkiye'nin belleği Hürriyet yazarı Soner Yalçın da Çiçek'in bu açıklamalarına ilişkin olarak "DTP, Ermenistan sınırına dayandı" diyen Bakan Cemil Çiçek'in korkup çekinmesine gerek yok. Çünkü Kürtler, Ermenilerin değil, Vikinglerin akrabası olabilir! " diyor.


VİKİNGLERİN TORUNLARI
Bunu ileri sürenler sıradan araştırmacılar değil. Bin yıl önce Kürtler ile Vikinglerin ilişki kurmaları; İsveç'te bulunan Kürtçe sikkeler ve Kürtlerin yaşam biçimi dayanak gösteriliyor. Diğer yanda Cemil Çiçek'i de anlamaya çalışmak gerekiyor.

VİKİNGLERİN torunları bugün nerede yaşıyor biliyor musunuz? İsveç, Danimarka, Norveç'i kapsayan İskandinav ülkelerinde.Vikingler 800-1050 yılları arasında dünyanın birçok yerine defalarca sefer düzenledi.

Norveçli ve Danimarkalı Vikingler Avrupa ülkelerine; İsveçli Vikingler ise Doğu'ya gitti. Bu seferler genel olarak saldırı ve yağmalama amacıyla yapıldı.

Ancak Doğu'da yaşayanlar şanslıydı; İsveçli Vikingler daha az talancı ve genellikle ticari amaçlı seferler düzenlediler. Rusya, İstanbul, Karadeniz çevresi, Hazar Denizi kıyıları ve Bağdat'a kadar gittiler. Bu bölgelerden daha ziyade baharat, süs eşyası, camdan yapılmış eşyalar, gümüş sikkeler ve şarap alıp ülkelerine götürdüler.

KÜRT - İSVEÇ İLİŞKİLERİ
Bu konuda İsveççe'de zengin bir kaynakça vardı. Araştırmacı Rohat Alakom "Bin Yıl Boyunca İsveç-Kürt İlişkileri" adlı çalışmasında; İsveç misyonerlerinin Kürtlerin yaşayış bakımından Vikinglere benzediğini örnekler vererek anlatan yazılarına yer verdi. İsveç'teki kazılarda ortaya çıkarılan 100'ü aşkın Kürtçe yazılı sikkeden örnekler gösterdi.

Kürtçe sikkelerin büyük bir bölümü İsveç'in bir dönem ticaret
merkezlerinden Gotland Adası'nda bulunmuştu.

MALAZGİRT SAVAŞI
Vikingler ile Kürtlerin ilk karşılaşmalarının, Vikinglerin Hazar Denizi kıyısında Azerbaycan bölgesindeki Berda'ya 943 yılında gerçekleştirdikleri sefer sırasında olduğu tahmin ediliyor.

Buradaki Kürtler "Şaddadiler" adında bir beylik etrafında toplanmıştı. Bölgedeki nehrin adı "Kürd Elem Suyu" idi. Şehrin kapılarından birinin ismi ise "Kürt Kapısı" idi.

Vikingler ile Kürtler arasında savaşla başlayan bu ilişki zamanla
ticarete dönüşmüştü.

Vikingler ile Kürtler ikinci kez, 1000 yılında Diyarbakır ve Malazgirt bölgesinde bir araya gelmişti. Ticari ilişkileri burada da devam etmişti.

3 KARŞILAŞMA SAVAŞ NEDENİYLE OLUYOR
Üçüncü karşılaşma bir savaş nedeniyle oldu. 1071'deki Malazgirt Savaşı'nda Bizanslı Romen Diyojen'in askerleri arasında Vikingler de
vardı. Bazı Vikingler, Bizans İmparatorluğu muhafız alayında paralı askerlik yapıyordu.

Savaşta Vikingler ile Müslüman Kürtler karşı cephedeydiler. 10 bin Kürt, Selçuklu Beyi Alparslan'ın yanındaydı.

Bu savaşta ölen Vikingler için memleketlerine dikilen taşlar üzerinde, "O Yunanistan'da öldü" yazılıydı ve bu taşlar da arkeolojik kazılarda ortaya çıktı.

Vikingler ile Kürtlerin ilişkileri konusunda çalışmalar yapan isimler arasında önemli araştırmacılar vardı: R. Nordenstreng, T.J. Arne, Mats G. Larsson ve Holger Arbman gibi...

KAN MI ÇEKİYOR
Bu bilgileri okuyunca insan ister istemez düşünüyor: Bu Vikingler aynı bizim Kürtler gibi sarışın, renkli gözlü; akrabalık ilişkileri de olabilir mi?
Dünyada hálá tartışma konusu değil midir, "Rusların ataları Viking'dir" diye. Bir de yurtdışına giden bizim Kürtleri en çok İsveç, Norveç gibi İskandinav ülkeleri kabul ediyor; kan mı çekiyor acaba? Şaka şaka...
Gelelim ciddi bir meseleye.


CEMİL ÇİÇEK'İ ANLAMAK
Cemil Çiçek'i de anlamak lazım 20'nci yüzyıl başında İstanbul'da herhangi birini çevirip şunu söyleseydiniz: "Birkaç yıl sonra Selanik, Üsküp, Bağdat, Mekke-Medine, Şam'ı kaybedeceksiniz." İnanmaz ve size gülerlerdi. Oysa koskoca Osmanlı İmparatorluğu birkaç yıl içinde yok olup gitti. Böylesine bir yok oluş; toplumlar-bireyler üzerinde travma yaratmaz mı?

SÖZLER YAKIŞIKSIZ AMA...
Popülizmin etkin olduğu toplumlarda siyaset hep "açık yakalamak" ya da "esip gürlemek" gibi kaba yüzeyselliklerle yapılıyor. DTP'yle ilgili Bakan Cemil Çiçek'in sarf ettiği sözler kuşkusuz yakışıksız. Ama, diğer yanda sarf ettiği bu sözler nedeniyle Bakan Çiçek'in de hemen "darağacına çekilmesi" haksızlık değil mi? Bakınız...

Türkiye'de bazı çevrelerin Kıbrıs, AB, Kürt vb. meseleler konusunda hassas oldukları biliniyor. Bu çevrelerin Kıbrıs deyince akıllarına diploması masasında kaybettiğimiz Girit geliyor. AB deyince Osmanlı döneminde Balkanlar'da jandarma görevini üstlenip ayrılıkçı çetelere yardım yapan İngiliz, Fransız, İtalyan askerler geliyor!

Kürt reformu deyince, günün birinde isyan edip "büyük evden" kopup giden Sırp, Bulgar, Rum, Ermeni, Arnavut, Araplar geliyor. Bu büyük bir travmadır.

BU TRAVMANIN TEDAVİSİ ŞART
Toplumsal yaşamdaki bu travmadan bireylerin etkilenmemesi söz konusu değildir. Bu korkunun üzerine bağırıp çağırarak gidemezsiniz. Tıpkı Kürtlerin üzerine gidemeyeceğiniz gibi. Bu psikolojik vakanın "tedavisi" şarttır. Bir büyük imparatorluk kaybetmiş toplumların kendilerine, başkalarına güvenmeleri için biraz zamana ve ikna edilmeye ihtiyaçları vardır.

TÜRKİYE'Yİ BÖLMEYELİM
Bu nedenle... Sorunları bağırıp çağırmadan, kimseleri korkutmadan-öldürmeden çözmek gerekiyor. 20'nci yüzyıl başında toplumsal barışı bir türlü sağlayamadık. Koskoca imparatorluğu yok ettik. 21'inci yüzyıl başında benzerini yaparak Türkiye'nin bölünmesine neden olmayalım.

KENDİ KÜRDÜMÜZÜ DIŞLIYORUZ
Dün uluslararası sermayeye ve büyük devletlere yanaşarak, onların himayelerinde sorunlarımızı çözeceğimizi sandık. Yanıldık. Paramparça olduk. Bugün ne yapıyoruz; kendi Kürt'ümüzü dışlayarak; Barzani-Talabani ve onların hamileriyle masaya oturup çözüm bulmaya çalışıyoruz. Ne acı! Bu gidişle... İstanbullu birine yaklaşıp şu sözleri söyleseniz: "Birkaç yıl içinde Diyarbakır, Van, Iğdır elinizden kopup gidecek." Ne yapar? Tabii ki güler geçer! Tıpkı 100 yıl önce hemşerisinin güldüğü gibi.