26 Ara 2007 11:06 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 12:52

"DÖNEKLİĞİNDE BİR RACONU VARDIR!... HESABINI VERECEKSİN!... MACERANI ANLATACAKSIN!...." AHMET HAKAN 'DÖNEKLİĞİN RACONU'NU' YAZDI,ÜNLÜ BİR YAZARA ÇAĞRI YAPTI!... İŞTE DÖNEKLİĞİN RACONU!....

Dönmek " herkese ama herkese anasının ak sütü gibi helaldir...Yeter ki...Dönüşün hesabı verilsin...Yeter ki...Açık yüreklilikle dönekliğin öyküsü anlatılabilsin...Yeter ki... Yiğitçe hesaplaşmaktan zerre kadar kaçınılmasın...

Hürriyet Gazetesi Yazarı Ahmet Hakan, Diyarbakır'ın isminin Amed olarak değiştirilmesinde sakınca görmeyen Mümtazer Türköne'ye, ''dönekliğin raconuna uy'' çağrısı yaptı.

Taha Akyol'un racona uyarak yazdığı bir kitapla duruşunu anlattığını yazan Ahmet Hakan, dönemin Başbakanı Tansu Çiller'e Abdullah Çatlı için ''Vatan için kurşun atan da yiyen de şereflidir'' diyen kişinin başdanışman sıfatıyla Mümtazer Türköne olduğunu açıkladı. Hakan Türköne'ye, dönekliklerinin nedenini açıkça anlatmasını önerdi.

İşte Ahmet Hakan'ın Mümtazer Türköne'ye çağrı yaptığı bugünkü köşe yazısı...


Dönekliğin raconu


"DÖNMEK " herkese ama herkese anasının ak sütü gibi helaldir...

Yeter ki...

Dönüşün hesabı verilsin...

Yeter ki...

Açık yüreklilikle dönekliğin öyküsü anlatılabilsin...

Yeter ki...

Yiğitçe hesaplaşmaktan zerre kadar kaçınılmasın...

Çünkü...

Hesabı verilmemiş bir döneklik, ilkesizliğin amcaoğludur...

Çünkü...

Dönekliğin de bir raconu vardır:

"Hesabını vereceksin... Maceranı anlatacaksın..."

* * *

İşte bakın Taha Akyol´a...

12 Eylül´den önce, "MHP Genel İdare Kurulu Üyesi" sıfatıyla yazdığı yazılarını, 2007 yılının sonuna doğru "Tarihten Geleceğe" adını verdiği kitapta toplamış.

Okuruna lisan-ı hal ile diyor ki:

"Bakın bakalım... Ne kadar dönmüşüm..."

Kitabın en başına koyduğu Önsöz´de ise "Racona uygun dönüş nasıl olur?" sorusuna harikulade bir yanıt veriyor...

Düşüncelerindeki farklılaşmaları, zenginleşmeleri, evrimi bütün ayrıntılarıyla anlatıp, değişiminin parametrelerini ortaya koyuyor...

Tabii değişmeyen yönlerini de vurgulayarak...

Yani...

Hem "yeni hali"ni bir tür olgunlaşma olarak görüyor, hem de "eski hali" ile olan bağlarını ortaya koymayı ihmal etmiyor.

Ben işte bu tür "yürekli" ve "hesabı verilen" dönüşlere hastayımdır.

Keşke ben de dönekliğimi, bu tür bir yüreklilik içinde gerçekleştirme arzumu tam olarak yerine getirebilsem...

* * *

Keşke AKP´liler de bunu yapabilse...

Dün "öyle" dediklerine, bugün neden "böyle" dediklerinin gerekçelerini bir bir anlatsalar...

Keşke "susmak" yerine...

"Biz eskiden Milli Görüşçü idik... Erbakan hocamızdı... Günlerden bir gün... Bir ışık yandı... Yüreğimiz ışıdı..." diyerek kendi masallarını anlatsalar...

Geçmişleriyle dalga geçseler...

Önyargı duvarlarını, içtenlik balyozlarıyla kırabilseler...

Eskiden neden AB düşmanı olduklarını, yakın tarihe neden eleştirel baktıklarını, İslami bir rejim peşinde koşup koşmadıklarını açık yüreklilikle ortaya koyabilseler...

Ve böylece...

Boşlukta hiçbir şey kalmasa...

Dosta, düşmana "Bu adamlar gerçekten değişmiş kardeşim" dedirtseler...

* * *

Keşke Prof. Dr. Mümtazer Türköne de bunu yapabilse...

Çok değil, bundan 10 sene evvel...

Dönemin Başbakanı Tansu Çiller´in "Başdanışmanı" sıfatıyla...

"Vatan için kurşunu atan da, yiyen de şereflidir" cümlesinin de yer aldığı o tarihi konuşma metnini hangi duygu ve düşüncelerle kaleme aldığını anlatsa...

Ve bugün...

"Diyarbakır´ın adı Amed olsun... Ne olur ki?" noktasına nasıl geldiğinin hesabını bir güzel verse...

10 sene zarfında...

Aklı başında bir insanın...

"Kurşun atanı kutsamak" noktasından, "Diyarbakır Amed olsun" noktasına