Doların neden artmadığı belli oldu! Ünlü ekonomist tek tek açıkladı
Yeniçağ gazetesinden Esfender Korkmaz'ın "Doları zorla tutmanın ekonomik ve sosyal maliyeti" başlıklı yazısında hükümetin dolar kuru politikasıyla ilgili çok önemli bir yazı yazdı ve uyarıda bulundu.
Yeniçağ gazetesinden Esfender Korkmaz, "Doları zorla tutmanın ekonomik ve sosyal maliyeti" yazısında konuyla ilgili detayları aktardı.
İşte o köşe yazısı:
Hükümet doları tuttuğunu iddia ediyor. 2022 yılında, Ocak-Kasım arasında 11 aylık dönemde TÜFE oranı yüzde 62,35 oldu, buna karşılık dolar kuru enflasyondan daha az yüzde 38,8 oranında arttı. 4 Ocak 2022 tarihinde 13,4247 TL olan dolar kuru, 30 Kasımda 18,6291 oldu. TL yılbaşına göre dolar karşısında bir miktar değer kazandı. Ama TL hala dolara karşı yüzde 44,35 oranında daha düşük değerdedir.
Merkez Bankası Reel kur endeksini detaylı hazırlayarak; TÜFE ve Yİ-ÜFE' ye göre hesaplayıp ilan ediyor. Bu hesaba Göre TÜFE bazlı reel kur endeksi Kasım ayı sonunda 55,56 oldu. Yani TL yüzde 44,35 oranında daha düşük değerdedir. MB reel kur endeksine göre; Kasım sonunda dolar denge kurunun 10,3503 olması gerekirken, 18,6291 TL'dir.
TL'nin düşük değerde olmasının nedeni hükümetin faizleri tek haneye indirmesidir. Yeni bir yanlış karar veya dış borçlarda temerrüt gibi bir sorun kurlarda yeni bir şıçrama yapar.
2022 yılı ilk 11 ayında; TL/ dolar kuru için Kabaca bir hesap; TL enflasyonu - (dolar enflasyonu +Dolar endeksinde değişme) şeklinde yapılabilir.
Dolar enflasyonu Ocak- Kasım arasında 11 ayda yüzde 6,5 'tir. Ayrıca dolar endeksi de, 27 Eylülde 114,188 seviyesinde iken, 30 Kasımda 105,873 'e geriledi. Dünyada diğer paralar karşısında yüzde 7,3 oranında değer kaybetti. Türkiye'de ve ABD' de enflasyon sıfır olsaydı, TL'nin de Ekim - Kasım aylarında dolara karşı yüzde 7,3 oranında değer kazanması gerekirdi.
TL'nin değer kaybetmesinin ve dövize talebin temel nedeni TL'de reel faizin yüksek eksi değerde olmasıdır. TÜİK' Kasım ayında bankada TL mevduatı olanların son bir yılda reel gelirlerinin yüzde eksi 38,1 olduğunu açıklamıştı.
Hükümet piyasa ekonomisine ve serbest kambiyo sistemine aykırı kararlar ve polisiye önlemlerle yeni bir kur şokunu önledi ve fakat bunun ekonomik ve sosyal maliyeti çok yüksek oldu. Dahası istikrar bozuldu ve ekonomide riskler arttı.
Bankalara baskı yaparak ve ceza vererek, bankacılık sisteminin zayıflamasına ve hülleli işlemlerin artmasına neden oldu. Yabancı sermaye çıktı. Bankacılık sektöründe de yabancılar hisselerini satıyor.
- Nisan ayında; Döviz mevduatlarının yüzde 10'unu kur korumalı mevduat (KKM) hesaplarına çevirmeyen bankalara yüzde 1,5'lik komisyon ödemesi getirildi.
- İhracatçıların ihracat kanalıyla elde ettikleri döviz gelirlerinin TCMB'ye satılması zorunluluğu getirildi: İhracat bedelinin yüzde 25'i olarak belirlenen oran daha sonra yüzde 40'a çıkarıldı.
- Ticari kredi karşılıkları arttı: Firmaların döviz mevduat tutarları artmaya başlayınca TCMB, ticari krediler için zorunlu karşılık oranlarını artırdı.
- Döviz işlemlerinin 10:00-16:00 saatleri arasında yapılması şartı getirildi.
- Bankalar net döviz pozisyonun öz kaynakları içindeki payı en fazla yüzde 5 olacak.
Kurları faiz ve para politikası yerine, devlet zoruyla tutmanın en büyük maliyeti; Kasım sonuna kadar bütçeden kur korumalı mevduat için çıkan para 90 milyar lira oldu. Hükümet işçinin ve memurun, esnafın ve sanatkarın verdiği vergileri, dolar zenginlerine bütçe yoluyla transfer etti. Belki de hükümet kur korumayı önce yoksul halkı artırıp, sonra bütçeden para dağıtarak, onları saflarda tutma garantisi olarak kullandı.