Dolandırıcılık haberlerinin ardından bankalara güven azaldı!
Son dönemde birçok kişinin mağdur olduğu yüksek fon vaadiyle yapılan dolandırıcılık haberleri sonrası bankalara güven azaldı.
Seçil Erzan olayıyla patlak veren ve iplik söküğü gibi devamı gelen yüksek fon vaadiyle dolandırıcılık haberlerinin ardından bankalara güven azaldı. Para yatırmak isteyen müşteriler artık iki kez düşünüyor. Ve hatta hali hazırdaki parasını geri çekmek isteyen müşteriler bile var. Konuyla ilgili haberglobal.com.tr'den Şifa Kaymak'a değerlendirmelerde bulunan uzmanlar bankaların da istihdam eden taraf olarak hukuki sorumlulukları olduğunu belirtiyor.
"PARALARINI GERİ ÇEKMEK İSTEYEN MÜŞTERİLER VAR"
Beykent Üniversitesi’nden Doç. Dr. Batuhan Tufaner: Özellikle son dönemde meydana gelen olaylar bankalara olan güven konusunda soru işaretleri yarattı. Bankalar müşterilerin mevduatlarını değerlendirmek için fonlara yatırım yaparlar. Dolayısıyla, nakit sürekli olarak bankaların kasasında durmaz. Ancak, bankacılık sektöründeki riskler bulaşıcıdır. Herhangi bir nedenle ortaya çıkan panik durumunda, mudiler paralarını değerlendirmekten vazgeçebilir ve hatta mevcut mevduatlarını geri çekenler var. Bu güvensizlik algısı yayıldığında, herkes parasını aynı anda çekmek isteyebilir. Ancak, bankanın bunu gerçekleştirecek rezervi kasasında değildir. Bunun önüne geçmek için bankaların zorunlu ve ihtiyari rezervler arttırılabilir veya sigorta limitleri yükseltilebilir. Geçtiğimiz gün yapılan düzenleme ile mevduata TMSF garantisinin üst limiti yükseltildi. Böylece herhangi bir iflas durumunda mevduatın 650 bin TL’ye olan kısmı devlet garantisi altına alınmış oldu.
"BANKALAR DA BU SUÇLARDAN SORUMLU"
Avukat Yiğit Acar: Aslında tüm bu süreçlerin temel nedeni ekonomik krizin toplumun tüm kesimlerine yaygınlaşmasıdır. Dolandırıcılık vakalarında genellikle yüksek mal varlığı olan insanların bunları daha da zenginleştirme kastıyla hareket ederek, özellikle nakit paralarını dolandırıcılara kaptırma olaylarını görürdük. Fakat beş yıldır gelir seviyesi çok düşük olan insanların da saadet zinciri titan gibi uygulamalarla kolay yoldan zenginleşme çalışması sebebiyle dolandırıldığı vakaları da görüyoruz. Son dönemde bankaların çalışanlarının da bu Ponz sistem olarak söylediğimiz saadet zinciri vaadi üstünden her türlü gelir sınıfından insanı kandırarak ve aldatarak mağdur ettiği durumlarla karşı karşıyayız. Bu durum bankaları olan güveni toplum nezdinde büyük oranda zedelemektedir. Çünkü basit bir soru sormamız gerekiyor. Mağdurlar eğer bu dolandırıcılar banka çalışanı olmasaydı kaybettikleri paralarını o kişilere verecekler miydi? Temel soru budur. Mağdurların son dönemde ortak noktası, Banka çalışanlarının bankacılık faaliyeti gibi görünen fon alım satımında kendilerini yönlendirme fikri ile kandırmalarıdır. Bu yüzden bankaların da istihdam eden olarak hukuki sorumluluklarına gidilebileceği durumlarla karşı karşıyayız. Sistematik ve devamlı süreyle yapılan bankanın sağladığı imkanlardan yararlanarak mağdurları kandırmaya yönelik eylemlerde olaylar dikkatli incelenmeli bankanın mağdurlara yönelik açık ve bilgilendirici yayınları dokümanları eğer yoksa ve dolandırıcılık belli şubeler bazında gerçekleşiyorsa bankaların hukuki sorumluluğuna gidilebileceği de unutulmamalıdır. Cezaların şahsi ilkesi ile hukuki alacaklının objektif sorumluluk ve küsur oranında sorumluluk hususlarının farklı olduğu açıktır. Dolandırıcıların cezai sorumluluğu şahsi olsa da bankaların bu dolandırıcılar istihdam edip çalıştırmasından kaynaklı olarak kusurları oranında hukuki sorumlulukları olduğu açıktır.
"TOPLUMSAL GÜVEN AZALIYOR"
Avukat Ozan Gürhan: Bankalara toplumsal güvenin azalması için öncelikle bu güvenin kaybolmasına sebep olacak miktarda nüfusa oranla büyük bir kitlenin bankalarda mevduatlarının olması lazım. Bu noktada kaygı yaşayacak kişilerin Türk ve yabancı yatırımcıların olduğu düşünülse bile bankanın soruşturmaya müdahil olması gerektiği yönünde ki itirazların da ret edildiği gözetildiğinde büyük mudilerin kaygı ve korku yaşamasını da gerektirecek bir durumun toplum algısı üzerinden kalktığı düşünülebilir.
Zira geldiğimiz noktada bir ya da bir kaç kişinin bilgisi dahilinde yapıldığı iddia edilen dolandırıcılık eylemlerine en üst düzeyde sorumluluk yükleme imkanı en azından “cezai” anlamında bulunmamaktadır.
Tabii ileride bu mağduriyetler için hukuk mahkemelerinde bankanın kurumsal kimliğini de kapsayacak davalar açılabilir ve bankanın da cezai anlamda olmasa da hukuki anlamda mesuliyeti doğabilir işte o zaman bankalar nezdinde toplumsal güvenin azalmasına resmi bir gerekçe doğacaktır. Bu durumda da kıymete haiz bir olumsuzluk olmayacağı kanaatindeyim. Zira mudilerin ya da finansör bankalar arasında ki ilişkinin mevcudiyetinin birbirine ihtiyaç ve muhtaçlık ilişkisi içerisinde tezahür etmekte olduğunu düşünüyorum
"YÜKSEK GETİRİ HER ZAMAN YÜKSEK RİSK İÇERİR"
Finans Uzmanı Murat Özsoy: Son zamanlarda gündemde sıkça yer almakta olan dolandırıcılık haberlerinin bankacılık sektörüne yönelik bir güvensizlik ortamı yarattığını düşünmüyorum. Dijital açıdan bakarsak; bankalarımız bilgi işlem altyapılarına yıllardan beri çok büyük yatırımlar yapıyorlar ve dışarıdan gelen ataklara da son derece korunaklı haldeler. Süreçler açısından da bakarsak, teftiş ve denetim mekanizmaları da aslında oldukça etkili şekilde çalışıyor. Medyada çıkan dolandırıcılık eylemlerine kişilerin maruz kalmasının asıl nedeni bankalardaki açıklar değil. Bu kişilerin kendilerine sunulan yüksek getiri vaatleri karşısında hızlı yoldan büyük servetlere erişme konusundaki heyecana kapılmaları ve yatırımlarının nerede, nasıl yönetileceğine ilişkin detaylı bir araştırma yapmamalarından kaynaklanıyor.
Yüksek getiri her zaman yüksek risk içerir. İlaveten eğer vaat edilen getirinin yüzdesi ve geri dönüş süresi piyasa ortalamalarının çok fazla üzerindeyse mutlaka arka planı çok detaylıca sorgulanmalı, şüpheyle yaklaşmalı. Bankalarımızdan sürekli olarak dolandırıcılık girişimlerine karşı öneriler çeşitli kanallar yoluyla müşterilerine yapılmakta. Bunlar göz ardı edilmez ve uyarılar dikkate alınırsa, medyada gündem olan büyük çaptaki dolandırıcılık eylemlerine kurban olunmaz.