06 Kas 2011 13:42
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:58
DOĞAN GRUBU'NDAN UMUMHANEYE DÜŞMÜŞ GİBİLER!
Bugün yazarı Nuh Gönültaş, Doğan Grubuyla yollarını ayıran isimler için şok bir benzetme yaptı...
Ömür boyu iş garantisi veren medya patronu var mı?
Bayram öncesi İstanbul’da trafik her zaman olduğu gibi felç.
Herhangi bir şekilde dışarı çıktığınızda eve dönmeniz şu kısa günlerde akşamı bulabilir.
Ne bayram alışverişi ne başka bir iş için dışarı çıkmak yok. Evdeyim ve tabii ki televizyon başındayım.
Bir de ne göreyim duayen gazetecilerden Hakkı Devrim bir televizyonda ağlıyor!
Ağlıyor dediysem, öyle gözlerinden yaş gelerek değil tabii, sitemkâr sözlerle, konuşarak ağlıyordu. Meğer Radikal Yayın Yönetmeni Eyüp Can, Hakkı Devrim’in işine son vermiş.
Can, Hakkı Devrim’i çağırmış ve "Siz bu kurumda çok ücret alan kişilerdensiniz, bu kurum bu şartlarda sizin burada çalışmanızı kaldıramıyor" demiş. Hakkı Devrim diyor ki, "Tabii o çocuk bana bunu söyleyemez, ona söyletenler var."
Tabii ki Aydın Doğan’ı kastediyor.
Bu Hakkı Devrim benim bir yazımdan sonra patronuma hitaben "Atın bu herifi gazeteden" diye yazı yazan kişi. Şimdi bana bunu yaptı diye Hakkı Devrim’in kendi tabiri ile "çalıştığı gazeteden kovulmasına" sevindiğimi sanmayın.
Gerçekten üzüldüm. Samimi söylüyorum.
Hakkı Devrim gibi 80 yaşını aşmış da olsalar insanların işsiz kalmaları hiç hoş değil. Benim anlayışıma göre insan istediği takdirde ölene kadar aktif biçimde çalışabilecek imkânları bulabilmeli.
Ama bu iş böyle. Köşe yazarı denilen kişi, hatta neredeyse bütün medya çalışanları eğer bir gazete patronu köşe verirse, imkân verirse meslek sahibi oluyor. Değilse, mesleksiz.
Bunları geçelim. Fakat benim dikkatimi çeken nokta şu:
Nedense Aydın Doğan’ın medya kuruluşlarında çalışan "duayen gazeteciler" patronları tarafından işlerine son verilince acayip biçimde küsüyorlar ve "Aydın Bey bize bunu nasıl yapar" noktasına geliyorlar.
Abi, Aydın Doğan sizi işe alırken ömür boyu iş garantisi mi verdi?
Nerede böyle bir patron, varsa biz de oraya başvuralım.
İş hayatında elbette yok böyle bir şey.
Hatırlayın, Emin Çölaşan da işine son verilince Aydın Doğan’a kızarak gazetede olup biten, işçi işveren arasında geçen her türlü mahrem konuşmayı kitap haline getirmişti.
Baktım, geçenlerde işine son verilen ya da artık çalışma imkânı kalmadığı için işinden ayrılmak zorunda kalan "duayen gazeteci" Uğur Dündar da Aydın Doğan’a sitem ediyordu. Bir yerde yaptığı konuşmada "Aydın Bey bana sen Türkiye’nin en iyi televizyoncususun ama Star’ı sattık sen de artık işsizsin dedi" demiş.
Tabii burada bir çelişki var, madem Türkiye’nin en iyi televizyoncususun, niçin üzülüyorsun ki, gider başka bir televizyonda çalışırsın.
Fakat bu beylere eskisi gibi talep yok. Çünkü devir değişti. Bir de bu şahıslar Emin Çölaşan, Bekir Coşkun örneğinde olduğu gibi Doğan Grubu’ndan ayrılınca kendilerini umumhaneye düşmüş gibi hissediyor olmalılar ki, başka yeri beğenmiyorlar.
Hakkı Devrim diyor ki: "Eskiden işten kovulduğumuzda Babıali’de yüz metre yürümeden yeni işimizi bulurduk, kovulduğumuzun ertesi günü yeni işimize başlardık, şimdi öyle değil."
Uğur Dündar için üzüldüğümü söyleyemem. Onun gazetecilik serüveni dikkate alındığında bu sonu hak ettiğini düşünüyorum! Gerçi onun macerası onu ilgilendirir ama madem işinde iyi, üzülüp patrona sitem etmesine de gerek yok değil mi?
Ama Hakkı Devrim, yazık bundan sonra 900 lira emekli maaşı ile geçinmek zorunda kalacak!
Nuh Gönültaş/Bugün
Bayram öncesi İstanbul’da trafik her zaman olduğu gibi felç.
Herhangi bir şekilde dışarı çıktığınızda eve dönmeniz şu kısa günlerde akşamı bulabilir.
Ne bayram alışverişi ne başka bir iş için dışarı çıkmak yok. Evdeyim ve tabii ki televizyon başındayım.
Bir de ne göreyim duayen gazetecilerden Hakkı Devrim bir televizyonda ağlıyor!
Ağlıyor dediysem, öyle gözlerinden yaş gelerek değil tabii, sitemkâr sözlerle, konuşarak ağlıyordu. Meğer Radikal Yayın Yönetmeni Eyüp Can, Hakkı Devrim’in işine son vermiş.
Can, Hakkı Devrim’i çağırmış ve "Siz bu kurumda çok ücret alan kişilerdensiniz, bu kurum bu şartlarda sizin burada çalışmanızı kaldıramıyor" demiş. Hakkı Devrim diyor ki, "Tabii o çocuk bana bunu söyleyemez, ona söyletenler var."
Tabii ki Aydın Doğan’ı kastediyor.
Bu Hakkı Devrim benim bir yazımdan sonra patronuma hitaben "Atın bu herifi gazeteden" diye yazı yazan kişi. Şimdi bana bunu yaptı diye Hakkı Devrim’in kendi tabiri ile "çalıştığı gazeteden kovulmasına" sevindiğimi sanmayın.
Gerçekten üzüldüm. Samimi söylüyorum.
Hakkı Devrim gibi 80 yaşını aşmış da olsalar insanların işsiz kalmaları hiç hoş değil. Benim anlayışıma göre insan istediği takdirde ölene kadar aktif biçimde çalışabilecek imkânları bulabilmeli.
Ama bu iş böyle. Köşe yazarı denilen kişi, hatta neredeyse bütün medya çalışanları eğer bir gazete patronu köşe verirse, imkân verirse meslek sahibi oluyor. Değilse, mesleksiz.
Bunları geçelim. Fakat benim dikkatimi çeken nokta şu:
Nedense Aydın Doğan’ın medya kuruluşlarında çalışan "duayen gazeteciler" patronları tarafından işlerine son verilince acayip biçimde küsüyorlar ve "Aydın Bey bize bunu nasıl yapar" noktasına geliyorlar.
Abi, Aydın Doğan sizi işe alırken ömür boyu iş garantisi mi verdi?
Nerede böyle bir patron, varsa biz de oraya başvuralım.
İş hayatında elbette yok böyle bir şey.
Hatırlayın, Emin Çölaşan da işine son verilince Aydın Doğan’a kızarak gazetede olup biten, işçi işveren arasında geçen her türlü mahrem konuşmayı kitap haline getirmişti.
Baktım, geçenlerde işine son verilen ya da artık çalışma imkânı kalmadığı için işinden ayrılmak zorunda kalan "duayen gazeteci" Uğur Dündar da Aydın Doğan’a sitem ediyordu. Bir yerde yaptığı konuşmada "Aydın Bey bana sen Türkiye’nin en iyi televizyoncususun ama Star’ı sattık sen de artık işsizsin dedi" demiş.
Tabii burada bir çelişki var, madem Türkiye’nin en iyi televizyoncususun, niçin üzülüyorsun ki, gider başka bir televizyonda çalışırsın.
Fakat bu beylere eskisi gibi talep yok. Çünkü devir değişti. Bir de bu şahıslar Emin Çölaşan, Bekir Coşkun örneğinde olduğu gibi Doğan Grubu’ndan ayrılınca kendilerini umumhaneye düşmüş gibi hissediyor olmalılar ki, başka yeri beğenmiyorlar.
Hakkı Devrim diyor ki: "Eskiden işten kovulduğumuzda Babıali’de yüz metre yürümeden yeni işimizi bulurduk, kovulduğumuzun ertesi günü yeni işimize başlardık, şimdi öyle değil."
Uğur Dündar için üzüldüğümü söyleyemem. Onun gazetecilik serüveni dikkate alındığında bu sonu hak ettiğini düşünüyorum! Gerçi onun macerası onu ilgilendirir ama madem işinde iyi, üzülüp patrona sitem etmesine de gerek yok değil mi?
Ama Hakkı Devrim, yazık bundan sonra 900 lira emekli maaşı ile geçinmek zorunda kalacak!
Nuh Gönültaş/Bugün