05 Eki 2010 12:32
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:40
DOĞAN GRUBU'NDA SATIŞ PAZARLIĞI! 4 AYRI TEKLİF VAR! PEKİ GÖRÜŞMELER NEDEN TIKANIYOR?
Fehmi Koru,Doğan Grubu'na ikisi yabancı ikisi yerli gruptan teklif geldiğini, ancak görüşmelerin tam sonuçlanacakken kopma noktasına gelmesinin sebebini yazdı.
Medyada taşlar yerinden oynarken...
Bülent Tanla ülkemizde ’kamuoyu yoklaması’ denildiğinde akla ilk gelen isimdi bir ara. Sonra eski solculuğu aklını çeldi ve siyasete girdi. Liderin yanında yer alarak CHP’de önemli görevler üstlendi. Şimdi milletvekili değil, ama söylediğine yine de kulak vermek gerekir.
Son söylediği şu: "Medya bir ay içerisinde el değiştirecek..."
Bu söz 12 Eylül halkoylamasından bir hafta önce bir TV programında söylendi. Hepsi bu kadar olsaydı, benim kadar önem vermeseniz gücenmezdim. Ancak Bülent Tanla sonradan doğrulanmış başka şeyler de söyledi o programda.
En iyisi ilgili bölümü okumak: "Ben referandumdan sonra bazı medya organlarının sahiplerinin değişeceği kanaatindeyim. Medya el değiştirecek. Önümüzdeki ay bunu göreceğiz. 2011 yılının Haziran ayının ilk pazar veya ikinci pazar günü ideal bir seçim tarihidir. Okullar kapanmadan seçim yapılacak. Bu seçimlerde üç faktör önemli olacak. Biri Anayasa, ikincisi iktidarın sigarayı bıraktırma konusunda sağladığı başarıdır. Sigara ve tütünle yapılan mücadelenin başarısı insan sağlığı açısından vurgulanacak. Üçüncüsü de Kürt sorunu."
Seçim tarihiyle ilgili beklentisi, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın "Genel seçim okullar tatile girmeden 2011 Haziran ayı içerisinde yapılacak" demesiyle doğru çıktı. Seçim kampanyasının yeni anayasa odaklı geçeceği de en yetkili ağızlardan ifade ediliyor zaten.
Dedikleri hemen doğrulanan kişinin söylediklerine kulak veririm ben; medya konusundaki öngörüsüne de...
Ülkemizde ’medya’ denildiğinde akla gelebilecek gruplar belli: Sabah Grubu’nda bir değişiklik herhalde olmaz; geriye kalıyor Karamehmet ve Doğan grupları... Tanla’nın kast ettiği herhalde Karamehmet Grubu değildir. Peki de Doğan Grubu o noktaya geldi mi?
Kaynaklarım bana "Geldi" haberini veriyor. Üç koldan farklı alıcılarla görüşmeler sürdürülüyormuş. İkisi yabancı, biri yerliymiş grupların; dördüncü (yine yerli) bir grup adına yapılan teklfi de, "Neden olmasın?" diye sıcak tutmuş Doğan yönetimi...
Gelişmeleri yakından izleyen bir kaynak, "Görüşmeler hep aynı yerde, Hürriyet de pazarlığa dahil edilmek istendiğinde kesiliyor" dedi bana... Pazarlık diğer gazeteler ve TV kanallarıyla başlıyormuş, belli bir aşamaya gelindiğinde, karşı taraf "Hürriyet’ten de hisse isteriz" diye dayatınca ipler kopma noktasına geliyormuş...
Yanlış değilse, önemli bir yabancı medya grubu da aynı talepte bulunmuş...
Bana bunları anlatan, "Hani sen bir zamanlar ’Hürriyet devletin gazetesi’ derdin ya muzipçe, yoksa şaka yapmıyor muydun?" diye sormasın mı? Ne diyeceğimi bilemedim.
Eski sahibi Erol Simavi Hürriyet’i o dönemin uluslararası medya baronu Robert Maxwell’e satmaya kalkmıştı. İlginç bir hikâyedir bu. Bayağı yüksek bir meblâğ ödemeye hazırdı Maxwell. Turgut Özal da yabancı sermayenin medyaya girmesini istiyor ve tarafları teşvik ediyordu. Olmadı, olamadı. Erol Bey daha sonra gazetesini Aydın Doğan’a satıp İsviçre’ye çekildi.
"Kaça?" diye soranlar Maxwell’in teklif ettiğinden çok daha düşük rakamlar işittiler.
Geçenlerde, şimdi o da köşesine çekilmiş olan Dinç Bilgin, "Erol Bey Hürriyet’in satışından aldığı parayı OYAK’a verdi" deyiverdi. Erol Simavi OYAK’a değil de Mehmetçik Vakfı’na yüklü bir miktar bağışlamıştı vaktiyle, ama o para Aydın Bey’den aldığı değildi diye biliniyor. Bir ara Hürriyet’e ortak ettiği Erol Aksoy’dan tahsil edilen yüklü bir miktardı o...
İyi de, Dinç Bilgin’in "Hürriyet’in satışından aldığı parayı OYAK’a bağışladı" dediği Erol Simavi’nin cevabı neden "Dinç Bey söylemişse bunu, doğrudur" oldu? Konuyu başka türlü bilenler, Erol Bey’den, "Yok böyle bir şey, uydurmuş" demesini beklerken...
Garip gerçekten...
Yerli veya yabancılara Hürriyet’i cazip kılan ne olabilir? Eğer anlatılanlar doğruysa, neden diğer gazetelerle yetinmiyorlar?
2002’den buyana yapılan bütün yerel ve genel seçimlerde, halkoylamalarında sandıkta yenilen tarafta yer almış bir yönetici ve yazar kadrosu var Hürriyet’in; hangi kavgaya girmişlerse hepsinden ağızları-burunları yamyassı çıktılar. Eskiden fiskeleriyle hükümetleri devirir, istediklerini bakan -hatta başbakan- yaparlardı. Sermaye-çalışan uyumu o haldeydi ki, bir ara, "Bizim patron medya imparatoru, ama siyasete atılıp başbakan olsa mı?" diye düşündüklerini bile sanmıştım.
Şimdi grubun ağırlıklarının elden çıkarılması gündemde, bunun sebebini düşünecek halleri yok.
Bülent Tanla’nın "Medya bir ay içerisinde el değiştirecek" demesinin üzerinden üç hafta geçti; ayın dolmasına bir hafta var. Bakalım ne olacak?
Taha Kıvanç/Yeni Şafak
Bülent Tanla ülkemizde ’kamuoyu yoklaması’ denildiğinde akla ilk gelen isimdi bir ara. Sonra eski solculuğu aklını çeldi ve siyasete girdi. Liderin yanında yer alarak CHP’de önemli görevler üstlendi. Şimdi milletvekili değil, ama söylediğine yine de kulak vermek gerekir.
Son söylediği şu: "Medya bir ay içerisinde el değiştirecek..."
Bu söz 12 Eylül halkoylamasından bir hafta önce bir TV programında söylendi. Hepsi bu kadar olsaydı, benim kadar önem vermeseniz gücenmezdim. Ancak Bülent Tanla sonradan doğrulanmış başka şeyler de söyledi o programda.
En iyisi ilgili bölümü okumak: "Ben referandumdan sonra bazı medya organlarının sahiplerinin değişeceği kanaatindeyim. Medya el değiştirecek. Önümüzdeki ay bunu göreceğiz. 2011 yılının Haziran ayının ilk pazar veya ikinci pazar günü ideal bir seçim tarihidir. Okullar kapanmadan seçim yapılacak. Bu seçimlerde üç faktör önemli olacak. Biri Anayasa, ikincisi iktidarın sigarayı bıraktırma konusunda sağladığı başarıdır. Sigara ve tütünle yapılan mücadelenin başarısı insan sağlığı açısından vurgulanacak. Üçüncüsü de Kürt sorunu."
Seçim tarihiyle ilgili beklentisi, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın "Genel seçim okullar tatile girmeden 2011 Haziran ayı içerisinde yapılacak" demesiyle doğru çıktı. Seçim kampanyasının yeni anayasa odaklı geçeceği de en yetkili ağızlardan ifade ediliyor zaten.
Dedikleri hemen doğrulanan kişinin söylediklerine kulak veririm ben; medya konusundaki öngörüsüne de...
Ülkemizde ’medya’ denildiğinde akla gelebilecek gruplar belli: Sabah Grubu’nda bir değişiklik herhalde olmaz; geriye kalıyor Karamehmet ve Doğan grupları... Tanla’nın kast ettiği herhalde Karamehmet Grubu değildir. Peki de Doğan Grubu o noktaya geldi mi?
Kaynaklarım bana "Geldi" haberini veriyor. Üç koldan farklı alıcılarla görüşmeler sürdürülüyormuş. İkisi yabancı, biri yerliymiş grupların; dördüncü (yine yerli) bir grup adına yapılan teklfi de, "Neden olmasın?" diye sıcak tutmuş Doğan yönetimi...
Gelişmeleri yakından izleyen bir kaynak, "Görüşmeler hep aynı yerde, Hürriyet de pazarlığa dahil edilmek istendiğinde kesiliyor" dedi bana... Pazarlık diğer gazeteler ve TV kanallarıyla başlıyormuş, belli bir aşamaya gelindiğinde, karşı taraf "Hürriyet’ten de hisse isteriz" diye dayatınca ipler kopma noktasına geliyormuş...
Yanlış değilse, önemli bir yabancı medya grubu da aynı talepte bulunmuş...
Bana bunları anlatan, "Hani sen bir zamanlar ’Hürriyet devletin gazetesi’ derdin ya muzipçe, yoksa şaka yapmıyor muydun?" diye sormasın mı? Ne diyeceğimi bilemedim.
Eski sahibi Erol Simavi Hürriyet’i o dönemin uluslararası medya baronu Robert Maxwell’e satmaya kalkmıştı. İlginç bir hikâyedir bu. Bayağı yüksek bir meblâğ ödemeye hazırdı Maxwell. Turgut Özal da yabancı sermayenin medyaya girmesini istiyor ve tarafları teşvik ediyordu. Olmadı, olamadı. Erol Bey daha sonra gazetesini Aydın Doğan’a satıp İsviçre’ye çekildi.
"Kaça?" diye soranlar Maxwell’in teklif ettiğinden çok daha düşük rakamlar işittiler.
Geçenlerde, şimdi o da köşesine çekilmiş olan Dinç Bilgin, "Erol Bey Hürriyet’in satışından aldığı parayı OYAK’a verdi" deyiverdi. Erol Simavi OYAK’a değil de Mehmetçik Vakfı’na yüklü bir miktar bağışlamıştı vaktiyle, ama o para Aydın Bey’den aldığı değildi diye biliniyor. Bir ara Hürriyet’e ortak ettiği Erol Aksoy’dan tahsil edilen yüklü bir miktardı o...
İyi de, Dinç Bilgin’in "Hürriyet’in satışından aldığı parayı OYAK’a bağışladı" dediği Erol Simavi’nin cevabı neden "Dinç Bey söylemişse bunu, doğrudur" oldu? Konuyu başka türlü bilenler, Erol Bey’den, "Yok böyle bir şey, uydurmuş" demesini beklerken...
Garip gerçekten...
Yerli veya yabancılara Hürriyet’i cazip kılan ne olabilir? Eğer anlatılanlar doğruysa, neden diğer gazetelerle yetinmiyorlar?
2002’den buyana yapılan bütün yerel ve genel seçimlerde, halkoylamalarında sandıkta yenilen tarafta yer almış bir yönetici ve yazar kadrosu var Hürriyet’in; hangi kavgaya girmişlerse hepsinden ağızları-burunları yamyassı çıktılar. Eskiden fiskeleriyle hükümetleri devirir, istediklerini bakan -hatta başbakan- yaparlardı. Sermaye-çalışan uyumu o haldeydi ki, bir ara, "Bizim patron medya imparatoru, ama siyasete atılıp başbakan olsa mı?" diye düşündüklerini bile sanmıştım.
Şimdi grubun ağırlıklarının elden çıkarılması gündemde, bunun sebebini düşünecek halleri yok.
Bülent Tanla’nın "Medya bir ay içerisinde el değiştirecek" demesinin üzerinden üç hafta geçti; ayın dolmasına bir hafta var. Bakalım ne olacak?
Taha Kıvanç/Yeni Şafak