06 Eyl 2010 11:29 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:36

DOĞAN GRUBU BÜTÜN ZOR İŞLERDE CEPHEYE EYÜP CAN'I SÜRÜYOR!

Fehmi Koru bugün Yeni Şafak'ta Taha Kıvanç imzasıyla kaleme aldığı köşe yazısında Radikal gazetesindeki değişiklikleri nasıl yorumladı?

Yazar, gazete ve okur...

Bütün zor işlerde cepheye Eyüp Can’ı sürüyor Doğan Grubu; en son Radikal gazetesine el atma işini de ona yüklediler... Önce İsmet Berkan genel yayın yönetmenliğini bıraktığını duygu yüklü bir yazıyla okurlara duyurdu; ardından da gazeteyle ilişiği kesilen yazarlar sitemli birer veda yazısıyla okurlarına "Allahaısmarladık" demeye başladılar.

Doğan Grubu’nun ekonomi gazeteciliği alanında da bayrak sallandırma niyetinin sonucu olarak çıkardığı ’Finansal Forum’ tutmayınca, Grup bünyesine yeni katılan Eyüp Can’a, "Hadi, bu işin altından sen kalkarsın" denilmişti. ’Finansal Forum’ yazarlarına "Güle güle" demek ’Referans’ adıyla yenilenen gazetenin yeni yayın yönetmeni olarak ona düşmüştü.

Şimdi de ’Referans’ gazetesinin varlığına son verme görevinin sahibi yapıldığı gibi, başına getirildiği Radikal’in yazar yükünü azaltma görevi de onun omuzlarına bırakıldı. Ayrılan yazarların ’veda’ yazılarını okurken nasıl buruk olduklarını hissediyorsunuz.

Zor bir iştir gazetelerin yazarlarıyla yollarını ayırması...

Oysa ne kadar değerli olursa olsun hiçbir yazar gazetenin kendisinden daha önemli değildir. Yazarla gazetesi arasında iki taraflı rızaya dayalı bir ilişki vardır; taraflardan birinin bu ilişkiyi koparması hiç de garip karşılanmaz. Yazar başka bir gazeteden daha iyi bir teklif aldığı için veya kendine özel sebeplerle ayrılabileceği gibi, gazete de tepkilere yol açan bir yazarıyla daha fazla yola devam etmek istemeyebilir.

Bu kadar basit olan iki taraflı rızaya dayalı ilişkinin bir tür ’Katolik nikâhı’ haline dönüşmesi şöyle oldu: Zaman içerisinde ülkemizin en büyük medya patronu haline gelen Aydın Doğan, ilk satın aldığı gazete olan Milliyet’in kapısından içeri girerken, kendisini, "Burasının hisse senetleri size ait olabilir, ama gazetenin kendisi burada çalışanlarındır" diye ikna ettiler...

27 Mayıs (1960) sonrasında oluşmuş, bugün de etkilerini sürdüren basındaki malum düzen bu sayede ayakta kalabildi.

Patron kendisine yeni gazeteler ve televizyon kanalları alıyor, ama orada bulduğu kadroyla oynayamıyor, kimseyi yerinden edemiyor. Kadroyla oynamaya, bir-iki yazarına "Git" demeye kalktığında, "Olmaz, yapamazsın" deniliyor.

İki yıl önce Hürriyet’ten bir yazarı ’kovma’ noktasına gelen Aydın Bey’in ne kadar zorlandığını bütün kamuoyu gördü.

Finansal Forum’dan sonra Radikal’de de yazarlarla yolunu ayırmakla, Eyüp Can, bu kilidi ikidir açan tek anahtar oldu.

İsmet Berkan’ın başından beri içinde yer aldığı ve sonraları yönettiği ’Radikal’ iyi bir projeydi. Zaman zaman cesur çıkışlar yaptı, asker etkisinden sıyrıldığı dönemlerde grubun yüz akı sayılabilecek işlere imza attı.

Henüz bir gazeteden ayrılıp ikincisine geçmemişken, bana, "Radikal’de yaz" teklifini Ankara Temsilcisi İsmet Berkan getirmişti; teklifi ciddi ciddi düşündüğümü hatırlıyorum.

Yazarına itibar veren gazetelerdendi Radikal, umarım öyle olmaya da devam eder.

Bir ara satışları göz dolduracak noktaya doğru ilerliyordu. "Ne oldu da durdu?" soruma, bilebilecek durumdaki bir isim, gazetenin yazarlarından birini işaretle cevap vermişti. "Farklı görüşlere sahip başka yazarlara gösterilmeyen bir tepkiyi, bizim okur, ona sütun açıldığında verdi; ilk hafta okurun yarısını kaybettik ve o gün bugündür toparlayamıyoruz" açıklamasıyla...

O yazarla da şimdilerde ilişki kesti Radikal...

Aydın Doğan’ın ikna olduğu "Hisseleri patronun, gazeteler ve kanallar bizim" formulü etkisini Grubun diğer gazetelerinde göstermeye devam ediyor. Genel yayın yönetmenleri değişiyor gazetelerde, "Herhalde bazı köklü değişiklikler yaşanır" beklentisine giriliyor, ama nafile. "Sedat Ergin Milliyet’in başında kaldığı sürece yazarlardan kimi değiştirdi?" sorusunu kendime sorup cevap aradım; aklıma tek bir isim gelmedi.

Milliyet’in başında şimdi başka bir yayın yönetmeni var, o da eski gazetesinden bir tek yazarı oraya taşımakla yetindi.

Bazen eski yayın yönetmeni odasını ve konumu sebebiyle işgal ettiği sütunu bile devretmiyor halefine. Hayrettir, ama bu da oluyor. Asgari nezaket kuralları bile devir-teslim ile birlikte konumun getirdiği üstünlükleri yeni gelene terki gerektirdiği halde...

Yayın yönetmeni değiştiği için veya bir başka sebeple gazeteden ayrılan, ayrılmak zorunda bırakılan yazarların ’iyi olmadıkları’ anlamına gelmez yol ayrımları; zamanında yapılan müdahalenin iki tarafa yararı bile dokunabilir. Yanlış yerdeki bir yazar, eğer gerçekten iyi yazarsa, yeni bir yerde esas okurunu bulma şansı yakalayabilir.

İsmet Berkan bunu yeni yerinde ispatlayacaktır. Eyüp Can’a da başarılar dilerim.

Taha Kıvanç/Yeni Şafak